Kim Konuşacak? Kim Denetleyecek?
Ülkede son zamanlarda yaşananları (hala) biraz hayretle ama çokça üzüntüyle takip ediyorum. Çelişkili, endişe verici ve en kötüsü de belirsiz bir süreç yaşıyoruz.
Bir yandan ana muhalefetin liderinden bile fazla öne çıkan isme soruşturma açılıyor; iktidara yakınlığıyla bilenen medya kanalları bu iddialara karşılık İmamoğlu tarafından yapılan açıklamalara yer vermeyerek muhalefeti töhmet altında bırakarak sansürlüyor;
Bir yandan gerçeklerin ortaya çıkması, iddiaların somutlaşması için görevini yapmaya çalışan basın mensupları suçlamalarla karşılaşıyor;
Öte yandan, Adli ve İdari Yargı Kura töreninde Adalet Bakanı tarafından “Yargı vesayetin emir eri değil, hukukun savunucusudur. Milletin hakkını, hukukunu koruyan bir adalet anlayışı, vesayet sevdalılarını rahatsız ediyorsa, bu adaletin doğru yerde durduğunun en büyük ispatıdır” diye konuşma yapıyor ve yargıya yönelik eleştiri yapanları suçluyor.
Hem de yargıya dair bu tören yine yürütmenin merkezi diyebileceğimiz Beştepe’de yapılırken…
Siyaset, demokrasi ve gerçekler
Demokrasi, düzenli, eşit ve yarışmacı seçimlerin gerçekleştirdiği yerde bulunur.
Yarışmacılık, seçimlerin gerçek olmasının başlıca koşuludur. Bunun için de seçenekler, yani siyasi açıdan muhalefet(ler) gerekir.
Üstelik, oy hakkının işlevi çoğunluğun iradesi üzerinden iktidarı belirlemekle sınırlı olmayıp, muhalefeti belirleyen muhalif oyların da karşılığıdır. Seçimler aracılığıyla yarının iktidarı olabilecek muhalefet, anayasal güvence temelinde iktidarı denetlemektedir.
Yasama, yürütme ve yargının ardından dördüncü kuvvet olarak bahsi geçen basının da başlıca görevi kamuoyunu bilgilendirmek, bu yolla kamuoyu adına iktidarı denetlemektir.
Bu açıdan, muhalefet ve basının baskı altına alınmasıyla denetim görevi yerine getirilememektedir.
Ancak bu durum, şu haklı ve endişe verici sorucuyu akla getirmektedir: İktidar basın ve muhalefet tarafından denetlenmezse, baskıyı nereye kadar sürdürecek? Nerede ve ne zaman duracak?
Sorumsuz ve denetimsiz
Sırbistan’da kasım ayında yenilenen bir tren istasyonunun çatısının çökmesi üzerine başlayan ve aylarca süren gösteriler sonucunda Başbakan Vučević istifa etti.
Türkiye’de tüm yetkilerin tek kişide toplandığı sistemde, sorumluluk sahipsiz kaldı ve 78 kişinin yaşamına mal olan büyük yangın felaketi dahi istifayla sonuçlanmadı.
Yangın bize gösterdi ki, oteller denetimsiz.
Ancak ülkede tek denetimsiz olan oteller mi?
İktidar da denetimsiz, kurumlar da…
Hukuk devletinden taviz vermek…
Kamu sağlığı ve güvenliğine gerçekten önem veriliyorsa…
Geçinemeyen de "geçiniyorum” mu diyecek?
Bazıları Susacak Bazıları Konuşacak Mı?
Sistemin eleştirilemezliği
Türkiye’nin en önemli sorunu ve RTÜK
Hiçbir şey değişmedi
Hukuk Güvenliğine Bir Tehdit Daha
Kim Konuşacak? Kim Denetleyecek?
Beşinci Strateji Açıklandı Ama Yargıda Durum Daha Kötüye Gidiyor









