AA’nın haberine göre; Psikolog Feyza Bayraktar, “Kişiler tüm sağlık kontrollerinden geçtikten sonra, kilo almasına sebep olan farklı bir problemi olup olmadığı araştırılmalı. Kişi diyet, fazla yeme ve kilo alma döngüsünden çıkmakta zorluk çekiyorsa, kilo aldığı için kendisine öfkeleniyorsa, hayatı yaşamayı ötelemesine sebep oluyorsa mutlaka psikolojik destek de alması gerekir” ifadelerini kullandı.
Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, kilo almaya sebep olan birçok farklı etken olduğunu belirterek, “Bu yüzden de kilo verme sürecine birçok farklı alandan uzmanın dâhil olması gerekir. Kilo alma sebebi, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir” ifadelerini kullandı.
GECE UYKUDAN UYANIP YEMEK YEMEK, YEME BOZUKLUĞUNUN BELİRTİSİ
Bayraktar, kilo almaya neden olan psikolojik faktörlerin başında yeme bozukluklarının geldiğini söyleyerek şunları dile getirdi:
“Yeme bozuklukları kökeni, psikolojik etkenlere dayanan yeme tutum ve davranışlarındaki problemlerdir. Kilo almayı tetikleyen yeme bozuklukları arasında en yaygın görülenleri; tıkınırcasına yeme bozukluğu, gece yemek yeme bozukluğu ve duygusal yemedir. Tıkınırcasına yeme bozukluğu, bir kişinin kısa bir zaman dilimi içinde günlük rutininde yediği yiyecek miktarını kontrolden çıkmışlık duygusu ile tüketip sonrasında da pişmanlık ve suçluluk hissetmesi olarak özetlenebilir. Gece yemek yeme bozukluğu, özellikle akşam yemeğinden sonra aşırı yeme döngüleri halinde kendisini gösterir. Kişinin, gece uykusundan uyanıp yemek yemesi de gece yemek yeme bozukluğunun belirtileri arasındadır. Duygusal yeme ise, kişinin fiziksel olarak tok olmasına rağmen özellikle can sıkıntısı, üzüntü gibi zorlayıcı duygular karşısında yemek yemeye yönelmesi olarak tanımlanabilir. Bu yeme tutum ve davranışlarının yanı sıra, kilo vermeye olması gerektiğinden fazla anlam yüklemek, kilo verme hedefini hayatın merkezine koymak, hayatı yaşamayı kilo verdikten sonraki bir döneme ertelemek de zihnin sürekli kilo ve yemekle meşgul olmasına ve kilo verme sürecini sabote edip daha fazla yemek yenmesine sebep olur. Bir şeye ne kadar anlam yüklerseniz, onu gerçekleştirmek için hissettiğiniz baskı o kadar artar. Bu baskı da ister istemez insanın kendisini sabote etmesine sebep olabilir”
KİLO PROBLEMİ HAYATI YAŞAMAYA ENGEL OLMAMALI
Fazla kilo problemi olan kişiler tüm sağlık kontrollerinden geçtikten sonra, kilo almasına sebep olan farklı bir problemi olup olmadığı araştırılmalı diyen Psikolog Bayraktar şunları belirtti:
“Hekim kontrolünde ilerleyen süreçte, kişi diyet, fazla yeme ve kilo alma döngüsünden çıkmakta zorluk çekiyorsa, kilo aldığı için kendisine öfkeleniyor ve yemek yediği zaman suçluluk veya pişmanlık hissediyorsa, kilo problemi duygu durumunu olumsuz yönde etkiliyor, hayatı yaşamayı ötelemesine sebep oluyorsa, mutlaka psikolojik destek de alması gerekir”
“KİLO VERME HEDEFİ NİHAİ HEDEF OLMAMALI”
Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncelikle, kilo verme hedefi insanın hayatındaki nihai hedef olmamalı. İnsan hayatında koyduğu diğer hedefleri gerçekleştirmeye çalışırken, hayatı yaşamayı ertelememeli ve duygu durumunu olumlu yönde etkileyecek etkinlikleri günlük rutinine almalı. İnsan kilo verdiği zaman daha sağlıklı olur, kendisini daha fazla beğenebilir; ama tüm bunlar o insanın daha fazla sevileceğini ya da mutlu olacağını garantilemez. Bu sebeple de kiloya yüklenen anlamı olabildiğince yerinde tutarak zihinde sürekli dönen “kilo vermen gerek” düşüncesinin baskısını azaltarak motive olmayı beklemeden kilo verme sürecinin yönetilmesi gerekir. Tabii ki tüm bunları gerçekleştirmek için psikolojik destek gerekebilir. İnsan kendisini “iradesi” olarak tanımlayabilir ama genelde problem bir irade problemi değildir. Psikolojik destek süreci insanın tüm bunların farkına varmasına ve değişmesine yardımcı olur.”
Sosyal medya yeme bozukluklarının ortaya çıkmasındaki sebeplerden sadece bir tanesi olduğunu söyleyen Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
“Yeme bozuklukları sosyal medyadan önce de vardı. İdeal beden şekli kriterleri yüzyıllardır var. Kadınların nefes alamayacak kadar dar korselerin içinde günlerini geçirdiği dönemleri düşünecek olursak, belli bir şekilde görünme baskısı bizim tahmin ettiğimizden çok daha öncesine dayanıyor. Ayrıca, aslında idealize edilen zayıf olmak değil; fazla kilolu olmak. Bu kavramlar karıştırılıyor ve derinine inmeden yüzeysel olarak kullanılıyor. Özellikle de günümüzde ideal olan zayıf olmak değil, kum saati beden şekline sahip olmak. Kum saati beden şekline de çok zayıf olarak ulaşamazsınız. Yağ oranınızın yüksek olması gerek ama o yağın bedenin belli bölgelerinde, kıvrım yaratacak şekilde, yuvarlak hat oluşturacak şekilde toplanmış olması gerekiyor günümüzün ideal beden şekli kriterlerine göre. Kum saati beden şekline sahip olmak, daha çok genetik mirasla ilintili olduğu için zayıflamaktan çok daha zor denilebilir. Bu sebeple de son yıllarda birçok insan, eğer bedeninde yeterince yağ varsa plastik cerrahi ameliyatlarla bedeninin farklı bölgelerinden yağ aldırıp kalçasına enjekte ettirdi. Tabii ki yine de zayıf olma isteği, kilo almaktan korkma oldukça yaygın. Kilolu gözükmemenin idealize edilmesi de sıkı diyetler uygulamaya çalışmayı hem fiziksel olarak aç kalma hem de zihnin sürekli yemekle meşgul olmasına, kısıtlama psikolojisiyle kontrolden çıkıp fazla yemeye ve sonrasında pişman olmaya, daha fazla kilo almaya sebep oluyor. Tüm bu süreçler anoreksiya nervoza dahil tüm yeme bozukluklarının başlangıcında önemli rol oynuyor.”
YEME BOZUKLUĞU NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?
Bayraktar, yeme bozuklukları ya da kilo verme isteği, diyet ve fazla yeme döngüsü içinde olan insanların bir hekim gözetiminde tüm sağlık kontrollerinden geçmesi gerektiğini aktararak şunları belirtti:
“Bunun yanı sıra psikolojik destek sürecinde yeme bozuklukları konusunda bir uzmandan destek alarak sürece devam etmeleri, tedavinin olumlu sonuçlanması adına oldukça önemlidir. Süreç içinde yeme bozukluklarına sebep olan ve yeme bozukluklarının devam etmesine sebep olan etkenler üzerinde çalışırken aynı zamanda yeme bozukluğu davranışını değiştirmeye yönelik uygulamalar yapılır. Uzmanın tüm bu uygulamalara hâkim olması gerekmektedir”