“Mehdi Armani giyiyor” adlı ilk bölümde Sunday Times Orta Doğu muhabiri Louis Callaghan’ın Adnan Oktar’la tutuklanmadan önce yaptığı röportaj yer aldı.
Oktar, "kediciklerle" ilişkisini “coşkun bir sevgi, muhabbet, yakınlık ve müthiş bir koruma hissi” olarak adlandırırken, “arkadaş grubu” olarak tanımladığı örgütün “seks tarikatı” olarak görülmesini ise kıskançlığa bağlıyor, “Öyle bir sevgiyi elde edemeyince kıskanıyorlar” yanıtını verdi.
“Kedicikler”in dış görünüşlerinin tamamen kendi tercihleri olduğunu vurgulayan Oktar, “Ama zevklerine bayılıyorum” dedi. Oktar, “Hiçbirinin kıyafeti birbirine benzemez. Hiçbirinin saç modeli birbirine benzemez. Ama yüzlerinde temiz ifade, dürüst, akıllı, kaliteli ifade hepsinde benziyor" ifadelerini kullandı.
‘SİZ DE BU KİŞİLERLE ARKADAŞLIK ETMEK İSTERDİNİZ’
Örgütün eski “kediciklerinden” Ceylan Ö. ise örgüte dahil edilmesinin bir seneden uzun sürdüğünü, bu süreçte arkadaşlarını, sosyal çevresini yavaş yavaş kaybettiğini, bir şeylerin yanlış gittiğini anlamasının ise yıllar aldığını söyledi.
Oktar’la kim olduğunu bilmeden tanıştığını, bir ay sonra tanıştığı kişinin Adnan Oktar olduğunu öğrenen Ceylan Ö., bunu ağabeyine söylediğinde kendisine inanmadığını, “Adnan Oktar’ın seninle ne işi var” diyerek kestirip attığını anlattı.
Geçmişte örgütün seküler görünümlü bir dini topluluk olarak popülerleştiğini söyleyen Ceylan Ö., “O zamanlar devlet tarafından da destekleniyordu. Dolayısıyla siz de olsanız, bu kişilerle arkadaşlık etmek isterdiniz” dedi.
‘GENEL ANESTEZİ YASAKTI, BURNUMA VURULAN ÇEKİCİN SESİNİ HALA HATIRLIYORUM’
“İyi ailelerin cici kızları” adlı ikinci bölümde, 16 yaşındayken Adnan Oktar’la evlendirilen, 18 yaşına kadar Oktar’ın cinsel tacizine maruz kalan Seda I., 20 yaşındaysa genel anestezi olmadan burun estetiği yaptırmaya zorlandığını anlattı:
“O zaman örgütte herkes birbiriyle evlendiriliyordu. Oktar’la evlenmek isteyen çok sayıda kız vardı ama Oktar beni seçmişti şansa bak!”
“İğrençti. Ne kadar travmatize olduğumu tahmin edebilirsiniz, daha 16 yaşındaydım. Geçmişi anımsadığımda Oktar’ın yüzü ve yatak odasının duvarı aklıma geliyor.”
“18 yaşına kadar evliydik. Evlendikten hemen sonra cinsel taciz başladı. Daha önce erkek arkadaşım dahi olmamıştı, hiç öpüşmemiştim bile. Bu yanlış, diye düşünmeye başladım. Neden 33 yaşında biri 16 yaşında biriyle ilgilenir?”
Olayların üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen hala travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını belirten Seda I., “Nerdeyse 50 yaşındayım. Yaşananları anlatırken gülüyorum ama ortada komik bir şey yok” dedi.
Seda I. şöyle devam etti:
“Beni burnumu yaptırmaya ikna etti ve genel anestezi yaptırmamız yasaktı. Lokal anesteziyle ameliyat oldum. Korkunçtu. Burnuma vurulan çekicin sesini hala hatırlıyorum. Cerrah bana niye lokal anestezide ısrar ettiğimi sormuştu. Cerrah ve hemşire kafamı tutuyordu, ben bir yandan kaç defa çekiç vurduklarını sayıyorum. Yüzüm morluklarla kaplıydı. Oktar’a bağlılığım bu raddedeydi.”
“Tarikata girdiğinizde önce sizi seviyorlar, size özel olduğunuzu söylüyorlar, o grubun bir parçası olduğunuzu söylüyorlar ve sizi ıssızlaştırıyorlar. Zehirli bir ilişki gibi. Benim Adnan Oktar’la ilişkim tarikat içinde de bir sırdı. Belki başka kızlar da Adnan Oktar’la evliydi ama birbirimizle bu konularda konuşmamız yasaktı, her şey sırdı.”
‘OKTAR TALİMAT VERDİĞİNDE BİRİNİ ÖLDÜREBİLİRSİNİZ"
Örgütten ayrılan ve Oktar’a yönelik operasyonun başlatılmasında öncü rol oynayan Özkan M., dava sürecinde savcılığa önemli bilgiler sağladı ve bu sayede etkinlik pişmanlıktan yararlandı. Özkan M., örgütün insan kaynağı devşirme konusunda 40 yıllık azımsanmayacak bir tecrübesi olduğunu ve taktiklerini adeta bir terzi gibi kişiye göre şekillendirildiklerini anlattı:
“Çok kaliteli, üniversite mezunu doktorlar mühendisler bizimle çok samimi ilgileniyordu. Biz mahalle kültüründe yaşamış çocuklardık. Mesela sizin hastalıklarınızla ilgileniyorlar, size Kuran okumayı tavsiye ediyorlar gibi. Bunlar beni örgüte çekti.”
“Örgüte girdiğinizde önce anlayamıyorsunuz ne olduğunu. İki sene sonra sizi yavaş yavaş suça ve günaha bulaştırıyorlar. Üçüncü senede ne olduğunu anlamadığınız bir örgütte artık birtakım şeylere bulaşmış oluyorsunuz.”
“Benim, benden önce ayrılanlardan farkım, ben çıkmak için değil, bu örgütü yıkmak için ayrıldım. Ayrıldığım gün Adnan Oktar’a bir mektup yazdım ve ona bu imparatorluğu başına yıkacağımı söyledim. Mezara girsem, mezardan çıkıp bu imparatorluğu senin başına yıkacağım, dedim. Çıktığım gün de buna başladım ve Allah’a şükür nihayetine erdi.”
Özkan M., örgütteki erkek üyelerin hepsinin ticari suçlar, cinsel suçlar ve kişilere yönelik suçlar olmak üzere aynı suçları işlediklerini söyledi.
Özkan M., “Biz de örgütte bulunduğumuz sürece, Adnan Oktar’ın talimatlarıyla bu suçlara iştirak ettik” dedi ve şöyle devam etti:
“Bu suçları işlemek zorundasınız çünkü bu suçları işlemezseniz örgütte kalamazsınız. Örgütün size taktığı kelepçe, halka bu suçlar.”
“Size talimat verdiğinde birini öldürebilirsiniz, birine tecavüz edebilirsiniz, birinin malını alabilirsiniz. Her şey Adnan Oktar’ın talimatına bağlı.”
Yaptıklarından dolayı geçmişte pişmanlık duyduğunu belirten Özkan M., “Şu an çok mutluyum çünkü onun bedelini, karşılığını ödedim. İlk çıktığımda bu çok ağır bir duyguydu, üstümde hissediyordum suçluluk duygusunu ama bunun bedelini, karşılığını fazla fazla verdiğim için aksine mutluluk ve gurur duyuyorum” dedi.
‘VAJİNAL İLİŞKİ HARAM, ANAL İLİŞKİ HELAL DİYORLAR’
Serinin üçüncü bölümündeyse örgüte yüzlerce kızın katılmasında rol oynayan “Aslanlardan” Uğur Ş., “turnike sistemi”ni anlattı. Uğur Ş., örgütün yakışıklı erkek üyelerinin kadınlara AVM gibi mekanlarda iş fırsatları sunarak yaklaştığını, süreç içinde kadınlarla sevgili olarak onların güvenini kazandığını, bu iş için özel olarak hazırlanan villalara ve yalı dairelerine götürdüklerini ve zamanla kadınları grup sekse ikna ederek görüntülerini aldıklarını, en sonunda da kadınları, vajinal bekaretini sunmak üzere Adnan Oktar’la tanıştırdıklarını söyledi.
Uğur Ş., şöyle devam etti:
“Size Kuran haramların çok az olduğu, helallerin çok fazla olduğu bir kitap olarak söyleniyor. Müslüman bizim gördüğümüz gibi sakallı, takkeli, şalvarlı olmaz; çok modern, zengin [olur], güzel yaşar, eğlenir, her şeyin en iyisine layıktır gibi bir telkin veriyorlar.”
“Cinsellik de bildiğiniz gibi değildir, bazı kısımları haramdır, çoğu kısmı helaldir bir kızla ilişkiye girmenin, diyorlar. Vajinal yoldan ilişki haram, anal yoldan ilişki helal diyorlar.”
“Bu olaylar sadece Adnan Oktar’ın sapıkça hezeyanları değil, bu kızlarla ilişkiye girmek sadece Adnan Oktar’ın karşısına çıksın da Adnan Oktar onu parmak yoluyla taciz etsin diye değil. Daha büyük bir resim var orada, bir kızın örgüte kazandırılması daha faydalı. Bir kız, sokağa hiç çıkmasa da olur, akşama kadar çalışır, az uyur vs. Erkek biraz daha idare edilemezdir.”
‘BU KUMPASTAN BİR KIZIN ÇIKMASI ÇOK ZOR’
“Bir binada bir yangın var ve içerisinde bir kız var. Bu kız binadan çıkmak istemiyor. Siz o kızı binadan çıkarmak için her türlü eyleme başvurursunuz değil mi? Döversiniz, saçından çekersiniz, yanacak, ölecek yani. O zamanki kafama göre benim, bu dünya da o yangının olduğu bina, kız da o yangının içinde. Onu kurtarmak için her şeyi yapmam mübah gibi gözüküyordu bana, çünkü onun ahiretini kurtaracaktım bunları yaparak. Hiç acıma duygusu vs. olmuyordu insanın içerisinde.”
“Bu kumpasın içerisinden bir kızın çıkması çok zor. Bir sırtlan topluluğunun av sisteminden bir ceylanın kaçması kadar zor bir şey. Çok sistemli bir konu, herkesin üstünde durduğu… Hiçbir şey spontane değil, her şey planlanmış…”
Yaptıklarından pişman olduğunu söyleyen Şahin, örgütle mücadele ederek bu pişmanlığın üzerinden geldiğini ifade etti:
“Ben kişi kişi değil, bütün kadınlardan özür dileyecek bir hareket yaptım aslında Türkiye’deki. Bugün AVM’de bir kız rahat yürüyorsa, bunun bedelini ben ödedim.”
“Hala mırlayan kediler” adlı son bölümdeyse, Adnan Oktar’a halen destek veren ve kovuşturma kapsamında 17 ay tutuklu kalan ve 13 ay da ev hapsinde kalan Gülen Y., Oktar’ın masumiyetini savunuyor.
Gözaltı ve tutukluk sürecinde insan hakları ihlallerine uğradıklarını, tuvalet ve banyoyu kullanmakta engellemelerle karşılaştıklarını, kalabalık hücrelerde yeterli hava sistemi olmadan tutulduklarını ifade eden Gülen Y., eninde sonunda Allah’ın izniyle Adnan Oktar ve müritlerinin suçsuzluğunun ortaya çıkacağını söyledi:
“Hiçbir suçlama doğru değil. Birisi birine tecavüz ettiyse, delil göstermeniz lazım. Bir DNA örneği getirmeniz lazım. Ama bizim dosyamızda böyle bir delil yok. Kendisini insanlığa adamış, sevgiyi ortaya çıkaran ve hakim kılan bir adama nasıl böyle suçlamalar yöneltilebiliyor?”
2018 yılında bir polis operasyonuyla Adnan Oktar ve müritleri gözaltına alınmıştı. 238 sanığın yargılandığı davada, Oktar ve müritleri, dolandırıcılık, cinsel taciz, tecavüz, çocuk istismarı, kişi hürriyetini tahdit ve diğer suçlardan toplamda 10 bin yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı. Dosya itiraz üzerine Bölge İstinaf Mahkemesi incelemesine gönderildi.