Kanseri artıran genetik müdahale!

İngiltere''de ünlü bir onkolog olan Dr. Angus Dalgleish; "mRNA aşısı sonrası, doğuştan gelen bağışıklığın bastırılması ile kanser artışları yaşanıyor." diye uyarmıştı ki Sözcü gazetesinde "Korona''nın bir etkisi daha ortaya çıktı: Kanseri hızlandırıyor" başlıklı bir haber yayınlandı!

Habere göre Çukurova Üniversitesi''nden Dr. Yasemin Saygıdeğer, klinikte tedavisi süren gönüllü 25 hastadan alınan kandan elde edilen serumların, laboratuvarlarda çoğaltılan farklı kanser hücrelerine enjekte edildiğini, bir yılı bulan araştırmanın sonucuna göre; serumların verildiği kanser hücrelerinin, "metastaz" adı verilen bir süreç içerisine girdiğini açıkladı.

Böylece "korona virüs kanseri hızlandırıyor" sonucuna varıldı!

***

Peki, kanserli hücrelere, başka hastalıkları geçiren kişilerin kanından üretilen serum enjekte edilseydi sonuç ne olurdu? Neden sadece korona virüslü hastaların kanı üzerinde çalışıldı?

Yasemin Saygıdeğer''in "Akciğer kanseri hücrelerinde yeni nikel-hidrazon komplekslerinin antitümör etkileri" gibi yayınlanmış 60 makalesi var.

Sağlık Bakanlığı verilerinde "Kanser oluşumuna neden olan başlıca mineraller nikel, kadmiyum, kurşun, asbest (amyant) ve arseniktir. Kanserden koruyucu minerallerin başlıcaları selenyum, iyot, çinko, molibden, kalsiyum ve demirdir." deniliyor.

"Nikel-hidrazon kompleksi" tümörleri yok ediyor ise bu bilginin akademik yayınlarda kalmaması gerekir!

Ayrıca kanser vakalarındaki artışa, genetik sıvıların ürettiği proteinlerin yol açtığı iddiasını, Türkiye''de laboratuvarda araştıran var mı? Yok! Tabii, korona virüslü hastaların kanının, kanser araştırmasında kullanılması için de Sağlık Bakanlığı''nın izin vermesi gerekiyordu. Bu izin nasıl verildi?

***

Ben de bir sosyal araştırmadan bahsedeyim. Sağlık Bakanlığı''nın filyasyon (veri toplama/izleme) ekiplerinde bir görevli, çalışmaları sırasında görüştüğü bin korona virüs hastası ile "su anketi" yaptı.

Bin hastadan 378''inin evinde arıtıcı kullandığı, 309 kişinin şişe suyu, 223''ünün klorsuz doğal su içtiği anlaşıldı. Hastalardan sadece 90 kişinin "klorlu şebeke suyu kullanıyorum" dediği ancak bunların da çoğu zaman diğer suları içtiği tespit edildi.

Araştırmacı "Hastaların yüzde 91 oranında klorlu su kullanmayanlardan oluşması, üzerinde durulması gereken bir durumdur. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de korona virüs hastalığı geçirenlerin çamaşırlarının 60 derecede klorlu su le yıkanmasını tavsiye ediyor." diyor ve konunun laboratuvarlarda incelenmesi için üniversitelere çağrı yapıyor!

***

Konuyla ilgisi yokmuş gibi görünen iki haber var...

Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador, parlamentoyu feshettikten sonra görevden alınan ve tutuklanan Peru''nun seçilmiş Cumhurbaşkanı Pedro Castillo''nun sürekli olarak çatışmaya ve zorbalığa maruz kaldığını, hasımları olan ekonomik elitler tarafından kabul edilmediğini söyledi.

Peru''da yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini belirten Obrador, "Bunlar yumuşak darbelerdir, artık askerî müdahale değil, oligarklar tarafından yönetilen enformasyon medyasının kontrolündedir" dedi. Obrador, "Bir defasında Castillo, Lima''da bazı kadınların kendisini görünce burunlarını tuttuğundan şikâyet etmişti... Devamlı ırkçılığa maruz kalıyordu" diye bir anısını anlattı.

Danimarka''da ise Grönland''da İnuit kadınlarının yarısına, bilgileri ve rızaları olmadan doğum kontrolü için spiral takıldığı anlaşıldı! Yani bir avuç yerlinin soylarını kurutmaya çalışmışlar.

Bir süre önce de Kanada''da bir yatılı kilise okulunun arazisinde yüzlerce Kızılderili çocuğun cesedi bulunmuştu...

Bu kadar yoğun ırkçılık programları uygulanan dünyada, korona virüs bahanesiyle bütün insanlığa dayatılan ve vücutta virüslü hücre üretimi yapan genetik sıvıların masum olduğunu kabullenmek, akla ve mantığa uygun düşmüyor.

Bilimin soykırım amaçlı kullanılmasına karşı, yine bilimsel aklı öne çıkarmak durumundayız.

Yazarın Diğer Yazıları