Hukuka da “çökme” dönemi!
Argoda "çökmek", "kişinin, ona ait olmayan bir şeye el koyması" olarak tanımlanıyor. Peki, kişi yerine, devlet, mülkiyete el koyuyorsa, buna ne denir?
Bir ülkede mafya varsa, o mafya devletin mafyasıdır. Yoksa devlet gibi güçlü bir organizasyon karşısında hiçbir kabadayının sözü geçmez...
Bir ülkede, bazı siyasiler, kendilerini eleştiren gazetecileri, siyasetçileri tehdit ediyor, çetelere dövdürüyor, kurşunlatıyor, linç ettirmeye kalkışıyor hatta öldürtüyor da buna karşı yargı işlemiyor; görev verilen savcı olayı bütün yönleriyle aydınlatmak yerine, sıradan bir cinayet gibi gösteriyorsa, iktidar medyası da saldırganların, tetikçilerin, katillerin yanında saf tutuyorsa, üstelik ölene ve yakınlarına iftira da atıyorsa hukuka da çökülmüş demektir!
***
Tarihin en büyük depremlerinden birini yaşamış Hatay'da “rezerv alan” adı altında, vatandaşın mülküne çökmek de bu tür uygulamalardan sadece biridir.
Öyle ki TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen rezerv alanlarda yaşanan sorunların araştırılması için Meclis Komisyonu kurulması önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Önerge üzerine CHP grubu adına konuşan Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, depremzedenin de deprem illerinin sorunlarının da AKP’nin umurunda olmadığını, bu nedenle boş sıralara hitap ettiğini belirtti.
Güzelmansur, rezerv alan uygulaması hakkında şöyle konuştu:
“Vatandaşını ters köşe yapan, vatandaşını hem de depremzede vatandaşını milyonlarca lira zarara uğratan, bunun sorumluluğunu almayan, herhangi bir şekilde üstlenmeyen başka bir iktidar, dünyada yoktur. Rezerv alanı uygulamasındaki tezat kararlar bölgeyi, özellikle Hatay'daki depremzede insanı canından bezdirdi. Hatay'da her gün her mahalle bir miting yapılıyor. Ne mitingi? Rezerv alana karşı miting!
'Vatandaşın istemediği bir alanı biz rezerv alanı ilan etmeyeceğiz’ dediler ama hâlâ bu konuda ısrar ediyorlar.
‘5 Nisan 2024'e kadar az hasarlı ve orta hasarlı evlerinize güçlendirme ruhsatı alın, aksi hâlde ben bunları yıkacağım’ dediler ama ne yaptılar? Bu verilen süreye vatandaş uydu, güçlendirme ruhsatını aldı, milyonlarca para harcayıp, borç alarak bu güçlendirmeyi yaptı. Bir sabah ‘Ben bu güçlendirme yaptığın binayı yıkacağım’ dediler. Niye? ‘Efendim, bu bölgeyi ben rezerv alanı olarak ilan ettim.’ Peki, siz on yedi aydır neredeydiniz? Peki, yıktınız, bu güçlendirme yapan vatandaşın parasını niye ödemiyorsunuz? ‘Fatura getir, bu güçlendirme için yaptığın harcamaları vereceğim’ diyorsunuz. Deprem bölgesinde bir vatandaş, bir işçiden nasıl fatura alabilir, bunun masraflarını size nasıl gösterebilir?
Yine Amik Ovası kan ağlıyor. Çiftçinin derdi bitmiyor. Amik Ovası'nda soğan tarlada kaldı. Niye biliyor musunuz? Markette kilosu 20 lira olan soğan tarlada 3 liraya satılıyor, para etmiyor. Amik Ovası çiftçisi ektiği soğanın yüzde 80'ini sürdü, başka ürün ekiyor. Ovada sert çekirdekli meyve de dalında kaldı çünkü o da para etmiyor; patates, buğday, arpa da para etmiyor. Amik Ovası çiftçisi ‘Artık hiçbir şey ekmem.’ diyor. İktidar ne yapıyor? Hiçbir şey! Ne bir destekleme ne başka bir şey. Amik Ovası'nı önce Suriyeliler vurdu, sonra deprem vurdu, şimdi iktidar vuruyor. Kuldan, seçmenden korkmuyorsunuz, bari Allah'tan korkun, çiftçiye bu kadar zulüm yapmayın.”
***
Bir çökme örneği de gazeteci Dilek İzgi'ye uygulandı. Hatay'da Arsuz Belediyesi, İzgilerin Micana köyü sahilindeki baba yadigârı arsasının ve evinin deniz tarafındaki önüne, o bölgeden herhangi bir yol da geçmemesine rağmen otopark yaptırmış! Resmen çökmüşler! Tazminat veya başka bir arsa göstermek de yok! İzgiler, dava açmış ama "30 günlük askı süresi bitiminde ve 60 günlük dava açma süresi içinde dava açılmadığı" gerekçesiyle dava reddedilmiş, dava masrafları da kendilerine yüklenmiş... Oysa idarenin, ilgili kanuna göre “adresleri belli olan taraflara” tebligat da yapması gerekirdi. Meselâ yurt dışındasınız, belediye malınıza çöküyor ve kararı kendi kapısında veya yerel gazetede askıya çıkarıyor... Tebligat yoksa nereden haberiniz olacak? Ortada çok açık bir “çökme” var; hukuki süre şartları, böyle açık bir çökmeyi korumak için kullanılamaz ama 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, “Anayasa’ya aykırı olarak” mağdurdan değil çökenden yana yorumlanıyor!