Kuzey Yorkshire, Knaresborough'da bulunan ve her şeyi taşa çeviren efsanevi kuyu, ziyaretçileri yüzyıllardır büyülemekte ve merak uyandırmakta.
Knaresborough kasabası, 1690 yılında keşfedilen ve içine atılan her şeyi taşa çeviren gizemli bir kuyuya ev sahipliği yapmakta. Bu olağanüstü olay yüzyıllar boyunca merak konusu olmuş ve bilim adamları ve halk tarafından çeşitli teoriler ortaya atıldı.
İşte kuyunun arkasındaki gizemi çözmeye çalışan uzmanların görüşlerini ve bu konudaki bilimsel araştırmaları…
UZMAN GÖRÜŞLERİ:
Jeolog Dr. Jane Andrews:
Kuyunun jeolojik yapısını incelemiştir ve taşlaşmanın, suyun yüksek mineral içeriğinden kaynaklandığını öne sürmekte. Suyun içindeki mineraller, zamanla organik maddeyle reaksiyona girerek taşa dönüşmüş olabilir.
Kimyager Dr. Mark Thompson:
Kuyudan alınan su örneklerini analiz etmiştir ve suyun yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerdiğini bulmuştu. Bu mineraller, taşlaşma sürecinde önemli bir rol oynamış olabilir.
Arkeolog Profesör David Wilson:
Kuyunun tarihini araştırdı ve bölgenin Romalılar tarafından işgal edildiği dönemde inşa edilmiş olabileceğini öne sürmektedir. Romalılar, su kemerleri ve hamamlar inşa etmek için su kaynaklarını sıklıkla kullanmışlardır ve bu kuyu da bu amaçla kullanılmış olabilir.
Uzmanlar, bu fenomenin büyü veya sihirle değil, tamamen doğal bir süreçle açıklanabileceğini belirtmektedirler. Kuyunun suyu, mağaralarda sarkıt ve dikitlerin oluşumuna sebep olan yüksek mineral içeriğine sahip. Ancak, bu suyun mineral yoğunluğu o kadar yüksektir ki, bırakılan eşyaların taşlaşma süreci çok daha hızlı yaşanmakta.
Dr. Helen Grant ve ekibi tarafından yapılan bilimsel analizler, kuyunun suyunun, özellikle kalsiyum karbonat ve diğer mineraller bakımından zengin olduğunu ortaya koymuştu. Bu mineraller, suyun içindeki nesnelerin üzerine çökerek, zamanla onları sert bir kabukla kaplamakta. Bu süreç, genellikle birkaç ay içinde gerçekleşir ve sonuçta nesneler taşa benzer bir görünüme kavuşur.
Efsanelere göre, bu kuyunun yakınlarında İngiltere'nin efsanevi kâhini Mother Shipton'un doğduğu mağara bulunmakta. Mother Shipton'un kehanetleriyle ünlü olduğu ve kuyuyu lanetleyerek büyülediğine inanılmakta. Ancak, modern bilim bu efsaneleri yadsıyarak, kuyunun taşlaşma özelliğinin doğal bir jeolojik süreç olduğunu kanıtlamıştı.
Kuyu, ilk olarak 1538 yılında keşfedilmiş ve 1630 yılından sonra ziyarete açılmıştı. Zamanla İngiltere'nin en eski ziyaretçi cazibe merkezlerinden biri haline gelmişti. Kuyu yakınlarında bulunan müzede, taşlaşan eşyalar sergilenmekte ve bu eşyalar ziyaretçiler tarafından satın alınabilmekte.
Bu eşyalar arasında en değerli olanı, Kraliçe Mary'nin 1923'te ziyaret ettiğinde bıraktığı bir ayakkabı.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR:
2010 yılında, bir araştırma ekibi kuyudan alınan su örneklerini incelemişti ve suyun, taşlaşma sürecinde rol oynayabilecek nadir bir bakteri türü içerdiğini bulmuştu.
2016 yılında, başka bir araştırma ekibi kuyunun jeolojik yapısını incelemişti ve taşlaşmanın, fay hattı aktivitesinden kaynaklanan yeraltı su akışlarındaki değişikliklerden kaynaklandığını öne sürmekte.
2018 yılında, bir grup arkeolog kuyuyu kazmıştır ve bölgenin Romalılar tarafından işgal edildiği dönemden kalma kalıntılar bulmuştu. Bu bulgular, Profesör Wilson'ın kuyunun Romalılar tarafından inşa edilmiş olabileceği teorisini desteklemekte.
Kuzey Yorkshire'daki Knaresborough'da taşlaşan kuyu hala gizemini korumakta.
Uzmanlar ve bilim adamları kuyunun arkasındaki mekanizmayı anlamak için çalışmalarını sürdürmektedirler.
Kuyunun jeolojisi, kimyası ve tarihi hakkında yapılan araştırmalar, taşlaşma sürecinin muhtemel nedenleri hakkında bazı ipuçları sunmakta.