Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ekonomist Meriç Köyatası, ENAG ve TÜİK''in enflasyon oranlarını açıklamasının ardından dikkat çeken bir yazı kaleme alaralk Şubat ve Mart aylarında neler olacağını açıkladı.
"ENLASYON KOŞAR ADIM ARTMAYA DEVAM EDECEK"
Şubat ayında başlamak üzere enflasyonun daha da yukarı tırmanacağını belirten Köyatası, "Enflasyon koşar adım artmaya devam edecek. Yeni yılın ilk günlerinde tüm fiyatları etkileyecek olan vahşi elektrik, doğalgaz ve akaryakıt zamları önümüzdeki Şubat’ta başlamak üzere enflasyona yeni bir ivme kazandıracak." ifadelerini kullandı.
İşte Meriç Köyatası''nın TÜİK, ENAG ve enflasyon oranlarıyla ilgili açıklamaları:
"Devleti yönetenlere ve devletin kurumlarına maalesef güven kalmadı. Ben, Ena Grubun açıkladığı enflasyon oranını dikkate alıyorum. 2021’de yıllık enflasyon, Ena Gruba göre yüzde 82.8 oldu. TüİK yüzde 36, TÜİK üretici fiyatlarıyla enflasyon ise Yüzde 79.9 oldu… Bu rakamlarda sürpriz yok. Millet zaten çarşıda pazarda, enflasyonun ne olduğunu iliklerine kadar hissediyor. Evlerin mutfağında yangın, odalarında donma tehlikesi yaşanıyor. Türkiye, geçtiğimiz yılın ortalarında enflasyon-devalüasyon sarmalına girmişti. Dolar 8 liradan 12-14 hatta 18 liraya çıktığında gelen zamlar üzerine, aklı başında tüm ekonomistler, hep bir ağızdan “bu dolar fiyatı henüz enflasyona yansımadı. Dolardaki bu artış Aralık, Ocak, şubat aylarında kendini gösterecek” demiştik. Sonuç ortada… Aralık ayı enflasyonu ENAG’da yüzde 19, TÜİK’de yüzde 13, TUİK üreticide yüzde 19 oldu.
Enflasyon koşar adım artmaya devam edecek. Yeni yılın ilk günlerinde tüm fiyatları etkileyecek olan vahşi elektrik, doğalgaz ve akaryakıt zamları önümüzdeki Şubat’ta başlamak üzere enflasyona yeni bir ivme kazandıracak. 2021’in Kasım ve aralık aylarında döviz kurunda meydana gelen artışlar da önümüzdeki Şubat ve takip eden aylarda kendini gösterecek. Daha bitmedi. TUİK’in yıllık yüzde 79.9 olan üretici fiyatları ile enflasyonunun alt rakamlarına bakalım. Rafine petrol yüzde 161, ham petrol yüzde 138, ana metaller yüzde 130, elektrik gaz yüzde 117, kimyasallar yüzde 101 zamlanmış. Bu ürünlerde gerçekleşen fiyat artışları, önümüzdeki birkaç ay içinde tükettiğimiz tüm ürünlere yeni zamlar olarak ve yeni enflasyon olarak yansıyacak. Üstüne bir de tarımda kuraklık, plansızlık ve tarım politikalarında bilinçli olarak uygulanan boş vermişliği ekleyin. Çiftçinin bu yıl ürünü gübresiz ektiğini hesaplayın. Gıda maddelerinde hem fiyat artışları hem de kıtlık tehlikesi had safhada…
Ekonomi teorisinde olmayan faiz sebep enflasyon sonuç teorisini ispatlamak için önce Merkez Bankası’ndan 128 milyar dolar sattılar. Akıllanmadılar. Hala ısrarla devam ediyorlar. Sadece bankaların işine gelen Merkez Bankası politika faizini düşürdüler. Ama döviz kurunu patlattılar, tüketici faizlerini, esnafın, sanayicinin kredi faizini, hazinenin borçlanma faizini yükselttiler. Bunların tümünün bütçeye ve millete maliyeti her geçen gün katlanarak artıyor ve artmaya devam edecek. Hazinenin borçlanma faizlerinin artması demek, yeni vergiler, yeni zamlar, Merkez Bankası’nın yeni para basması ve yeniden enflasyon demek… Bütün bunlar, küçük bir azınlık dışında halkın giderek yoksullaşması ve yoksullaşmaya devam etmesi demek.
Gelinen bu enflasyon rakamları ile hazinenin iç ve dış borçlanma faizlerini de döviz kurunu da tutmak mümkün olmayacak. Belki birkaç gün, Merkez Bankası’nın olmayan dövizleri ile Merkez Bankası’nda emanet duran dövizleri satarak dövizi en fazla bir hafta tutarlar. Sonrası çok kötü bir şekilde patlar.
Daha önce yazmıştık. Asgari ücrete yüzde 50 olarak yapılan zam, Ocak alının sonunda işçinin eline geçecek. Daha ocak sonu gelmeden asgari ücretin alım gücü çoktan uçtu gitti. Memura ve emekliye verilecek zamlar (büyük ihtimalle bu akşam, 8 saat sonra açıklanacak) daha ortaya çıkmadan eridi. Siyasal analiz yapanlar, memur ve emekliye yapılacak zamma göre erken seçim olup olmayacağını konuşuyorlardı. Memur ve emekli zamları ne olursa olsun, en kısa zamanda yapılacak erken seçime kadar dövizi tutacak müdahale olanağı sınırlı ve zor gibi görünüyor. Saray iktidarı dışarıdan yüklü bir para bulabilirse, en kısa zamanda erken seçimi zorlayabilir.
Bir diğer alternatif, çok ağır bir faşizm, kaos yönetimi ve olabildiğince seçimden kaçmaya çalışmak. Daha ağır bir faşizm, AB ile ilişkileri iyice gerer, bardağa damlayan son damla gibi Türkiye’nin AB’ye ihracatını da zora sokar.
Çok karamsar bir bakış açısı diye değerlendirebilirsiniz. Ama Türkiye’yi, Müslüman ülke olarak görmeyip yağmalanacak ülke, “Dar-ül Harb” olarak tanımlayan İhvan zihniyetinin bilinçli politikaları ile beceriksiz yönetim birleşince sonuç bu oluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarında gerçekleştirilen çökertme harekâtı, ekonomik çöküşle birlikte koşar adım hedefine gidiyor. AKP- MHP destekli saray yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’nin bekaa sorunudur. Dünyaya iktisat tarihi penceresinden bakarsak, bu ağır enflasyon ve ekonomik çöküş toplumları ikili bir yol ayrımına getiriyor. Ya daha ağır bir faşizm ve baskı yönetimi ya da milletin kendi kaderine el koyması… Temennimiz her zaman demokrasiden yana…"