Cüneyt Arkın, mezunu olduğu İstanbul Tıp Fakültesi sıralarındaki adı ile Dr. Fahrettin Cüreklibatur''un vefatı, fakültedeki meslektaşları arasında da büyük üzüntüye yol açtı. Sanatçı son 7-8 yıldır ara sıra doktorluğu öğrendiği fakülteye, sağlık kontrolleri için gidiyordu. Arkın’ın dublör kullanmadan çektiği sahneler için sirklerde eğitim alacak kadar aktörlüğü çok büyük titizlikle yaptığı, bu sahnelerdeki tehlikeli düşmeler nedeniyle de omurgasında meydana gelen kırıkların, yıllar sonra sağlık sorunlarına dahi yol açtığı öğrenildi.
İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, Arkın’ın kaybı nedeniyle tıp fakültesi camiasına da başsağlığı dileyerek "Fahrettin Cüreklibatur ismi çok bilinmiyordu belki ama kendisi 1961 mezunumuz, eski mezunlarımızdan. Çok kısa bir süre hekimlik yaptığını da biliyoruz. Biz kendisiyle geriatri döneminde tanıştık. Geriatri bilim dalımızla da çok iyi ilişkiler içerisinde olduğunu biliyoruz. Hatta zaman zaman onlara mentorluk da yapıyordu. Fikirlerine de başvurduğumuz oluyordu. Burada da bizim tarafımızdan oldukça sevilen bir sanatçıydı. Vefatına kadar da ilişkilerimiz devam ediyordu. Cüneyt Arkın''ın mezun olduğu, okuduğu amfiler hala mevcut. Tarihi binalarımız onlar koruyoruz da o amfileri. Tabii üzüntülüyüz, hakikaten çok büyük bir değeri kaybettik, bütün camiaya başsağlığı diliyorum" dedi.
"GENÇLİK FOTOĞRAFINA DUYGULANDI"
İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Geriatri Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Mehmet Akif Karan ise Cüneyt Arkın''la ilgili ilginç bir anısına değinerek kaybından yaşadığı üzüntüyü dile getirdi.
Prof. Dr. Karan, birkaç yıl önce Arkın’ın tıp fakültesindeki öğrencilik yıllarına ait sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafı tesadüfen gördüklerinde kendisine ilettiklerini ve bu fotoğraftan Arkın’ın bile haberi olmadığını söyleyerek çok duygusal bir mesaj yazdığını söyledi.
Prof. Dr. Karan, "Cüneyt Arkın''la herhalde 8-10 yıl öncesinde bir vesile tanıştık. Kendisi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 1961 mezunu. O zaman Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakültesi ayrımı yoktu. Kurumunu, okulunu çok sevdiğini bize defalarca söylemiştir. Bir sanatçı olarak filmleri ile basındaki haberleriyle yakından takip ettiğim ve kişisel olarak da beğeni ile izlediğim biriydi. Bir gün telefonda konuşuyorduk, ‘Sesiniz ne kadar iyi geliyor’ demiştim. O da ‘Ben oyuncuyum, iyi rol yaparım’ demişti. İşine verdiği önem, emek, dublör kullanmadan yaptığı sahneler için nasıl çalışmalar yaptığı gerçekten örnek olacak bir şahsiyet. Doktorluk yapmamanın kendisinde bir hüznü her zaman vardı. Ama doktorlara meslektaş olarak da vatandaş olarak da son derece saygı duyduğunu, değer verdiğini her ortamda söylemiştir. Kaybından dolayı çok büyük üzüntü duyuyoruz. Her zaman yanında oluşuna bizim de yakından şahit olduğumuz eşi Betül Hanım’a ve tüm ailesine, tıp fakültesi camiamıza başsağlığı diliyorum" dedi.