İHA’nın haberine göre; Günümüzde genetik hastalıklar ve bu hastalıklara ilişkin taşıyıcılığın belirlenmesi modern tıp dünyasının en önemli odak alanlarından biri haline geldiği belirten Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı sorumlusu Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören,”DNA’larda bulunan genler aracılığıyla nesilden nesile aktarılabilen kalıtsal hastalıkların erken tanısı ise uzmanlara erken müdahale imkanı sağlıyor. Böylece bireylerin yaşam kalitesi korunabiliyor. Dünyaya sağlıklı nesiller gelmesine olanak sağlanıyor” ifadelerini kullandı.
Yeni nesil teknolojilerle donatılmış tıbbi genetik tanı laboratuvarında, 400’e yakın farklı genetik test ile hastalara hizmet sunuluyor. Genetik testlerde kullanılan yeni nesil yöntemler 48 saat içinde sonuç alınmasına da olanak sağlıyor. laboratuvarda genişletilmiş test yelpazesi sayesinde yaygın ve nadir görülen birçok genetik hastalığın varlığı ortaya konabiliyor. Ayrıca tekrarlayan düşük ve sağlıksız bebek doğumlarının altında yatan genetik faktörler belirlenebiliyor. Onkoloji, hematoloji, kardiyoloji ve nöroloji hastalarında ilaca duyarlılık testleri ile doğru ilaç, uygun doz kullanımına bağlı tedavi etkinliği de sağlanıyor.
Genetik testlerin, bireylerin genetik geçişli kanserlere yakalanma riskini ortaya koyarken, kansere yol açacak genetik mutasyona uğramış dokuların belirlenmesinde ve tedavisinde de anahtar rol oynadığını kaydeden Doç. Dr. Ergören, sözlerine şu ifadelerle devam etti,
“Doğumdan itibaren gelişme, büyüme, zeka, duygu, düşünce gibi bilgiler DNA yapımızda bulunuyor. Genetik geçişli hastalığı bulunmayan çiftlerin bebekleri sağlıklı bir şekilde dünyaya gelirken, genetik hastalığa ya da taşıyıcılığa sahip ebeveynlerin bebekleri ise yaşamlarını sağlık sorunlarıyla mücadele ederek sürdürüyor.
Sahip olunan genetik kodlar nedeniyle ilaçların insan bedeni üzerindeki etkileri de farklılaşabiliyor. Aynı hastalığa sahip iki farklı kişinin tedavisinde kullanılan aynı ilaç ve doz benzer etkiyi sağlayamayabiliyor. Farmakogenetik testlerle ilaç ve dozların kişiler üzerindeki olumlu, olumsuz ve nötr etkileri analiz edilebiliyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirilebilen tüm bu genetik testler ise sağlıklı toplum ve sağlıklı bir gelecek için büyük önem taşıyor.”
ZEKA GERİLİĞİ TESPİT DİLEBİLİYOR
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nin KKTC’de SMA taşıyıcılık testi yapan tek laboratuvar olduğunu da kaydeden Doç. Dr. Ergören, Beta Talasemi, Alfa Talasemi, kistikfibroz, hemokromatozis, konjenital sağırlık ve Ailesel Akdeniz Ateşine yönelik genetik testler sayesinde kromozomlara ait yapısal ve sayısal bozuklukların belirlenebildiğini, zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, otizm, down sendromu gibi birçok hastalık ve sendromun tespit edilebildiğini söyledi.
Günümüzde ilaç sektöründeki hızlı ilerlemelere rağmen hastalıkların tedavi başarısının beklenen seviyelerin altında seyrettiğini söyleyen Doç. Dr. Ergören, “Çok sayıda bireyde hastalık, ilaç kullanımına rağmen tedaviye direnç gösteriyor. Ya da hastalar ilaçların istenmeyen yan etkilerine maruz kalabiliyor. Yapılan araştırmalar, gerekçe olarak, bireyler arasındaki genetik farklılıkları gösteriyor. Genetik farklılıklar nedeniyle ilaçların eliminasyon hızı, metabolizması, kişiden kişiye değişiyor. Aynı hastalıktan muzdarip bireylerde kullanılan aynı ilaç ve dozu, bazıları için yetersiz kalırken, bazı bireyler için toksik etki yapabiliyor” dedi.
KKTC’DE SMA TAŞIYICILIK TESTİ YAPAN TEK LABORATUVAR
Çiftlerin hamilelik öncesi taşıyıcılık testi yaptırmalarının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Doç. Dr. Ergören, “Laboratuvarımızda periferik kan, amniyotik sıvı, koryonikvillus numunesi (CVS), amniyosentez materyali, düşük (abortus) materyali, deri dokusu, kemik iliği ve solid tümör gibi biyolojik materyallerden kromozom analizleri yapılmaktadır” dedi. Özellikle, tekrarlayan gebelik kayıplarında, çocuk sahibi olamayan çiftlerde, adet görmeyen bireylerde ve özellikle dengeli translokasyon taşıyıcılarında genetik taramanın önemine değinen Doç. Dr. Ergören, genetik testler ile riskin en aza indirildiğini ifade etti.
GENETİK TESTLER İLE DOĞRU İLAÇ VE DOĞRU DOZU BELİRLEMEK MÜMKÜN
Doç. Dr. Ergören, gerçekleştirilen farmakogenetik testlerle nörolojik, kardiyolojik, hematolojik hastalıklar ile kanser tedavisinde kullanılan ilaçların hastalardaki olumlu, olumsuz ve nötr etkilerini analiz edebildiklerini söyleyerek, “Gerçekleştirdiğimiz genetik testlerle bireylerin belirli ilaçlara verdiği tepkiyi inceleyerek, onlar için doğru ilaç türlerini ve dozlarını belirlemeye yardımcı oluyoruz. Böylece genlere göre doğru ilaç tedavisi çözümleri üretebiliyoruz. Aynı zamanda önerilen ilaçların dokularda toksik etki yaratma ihtimalini önceden belirleyebiliyoruz. Bu sayede ilaç kullanımına bağlı oluşabilecek olumsuz durumlara karşı hastaları korumak mümkün oluyor. Tedavi için uygun ilacın uygun dozda verilmesi sağlanıyor” diye konuştu.
GENETİK TESTLERLE MEME VE JİNEKOLOJİK KANSER RİSKİ BELİRLENEBİLİYOR
Aile yakınları arasında meme ve jinekolojik kanser öyküsü bulunan kadınlarda bu kanser türlerine yakalanma riskinin artığını belirten Doç. Dr. Ergören, “Genetik testler bu gruptaki her yaştan kadın için daha da önemli hale geliyor. BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki değişiklikler genetik testlerle tespit edilebiliyor” şeklinde konuştu.
YENİ NESİL DNA DİZİLEME ANALİZLERİ YAPILABİLİYOR
Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı bünyesinde Biyoenformatik Analiz ve Veri Yorumlama Biriminin kurulduğunu da ifade eden Doç. Dr. Ergören, Kuzey Kıbrıs’ta bu analizlerin yapıldığı tek hastalık değerlendirme merkezi olduklarını söyleyerek, “Özellikle tanısı zor ya da kliniği karmaşık genetik hastalıklar için tüm ekzom/tüm genom dizi analizlerini 650 binden fazla hastanın verilerinin bulunduğu 31 milyonluk varyant havuzunda gerçekleştirebiliyoruz. Aynı zamanda kendi laboratuvarımızda, kalıtsal veya sonradan oluşan kanserlerin tanı ve tedavi planlamasına yönelik, uluslararası IVD onaylı veri tabanlarını kullanarak analizler yapabiliyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
HAMİLELİKTE TEKRARLAYAN DÜŞÜKLERİN NEDENİ GENETİK TESTLERLE AYDINLANIYOR
Özellikle tüp bebek tedavisi gören çiftlerde tekrarlayan düşük ve sağlıksız bebek doğumunun genetik geçişli bir hastalığa bağlı olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Ergören, “Kadın ve erkeklerde ayrı ayrı gerçekleştirilen genetik testler, düşük yapma ihtimalinin önüne geçerken, bebekte oluşabilecek kromozom bozukluklarını, metabolik ve genetik problemleri öngörmede ve önlemede büyük yarar sağlıyor” ifadelerinde bulundu.