Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, kitabı hakkında gazetede yaptığı bir söyleşi nedeniyle 3 yıla kadar hapsi istenen davada hakim karşısına çıktı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmada İlker Başbuğ ile avukatları Hilal Demireli ile İlkay Sezer hazır bulundu. Gizlilik kararı bulunmayan duruşmaya, basın mensupları ise bir neden gösterilmeksizin alınmadı.
“O GÜNÜN ŞARTLARINDA GELİŞEN OLAYLAR ÇERÇEVESİNDE YAPILAN BİR DEĞERLENDİRMEDİR”
Duruşmada savunma yapan İlker Başbuğ, “Bugün burada yargılanan bu adam değildir. Yargılanan, suç unsuru olarak ileri sürülen tarihi analizinde yer aldığı, 5 yıllık bir emeğin ürünü olan bin 159 sayfalık, Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odakları Mücadelesi isimli kitaptır. ‘Eğer Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi’ bu değerlendirme, o günün şartlarında gelişen olaylar çerçevesinde yapılan bir değerlendirmedir. Aynı değerlendirme daha önce birçok gazete ve siyasetçi tarafından da dile getirilmiştir. Bu siyasetçilerden biri 27 Mayıs’ın en güçlü isimlerinden Alparslan Türkeş’tir” diye konuştu.
“BUGÜNKÜ OLAYLARLA İLİŞKİ KURMASI MANTIK DIŞIDIR”
Suç duyurularının temele dayanmadığını söyleyen Başbuğ, “Görüldüğü gibi suç duyuruları hiçbir temele dayanmadığı gibi tutarsızdır. Bugünkü olaylar arasında herhangi bir ilişki kurulması da mantık dışıdır. Suç duyurusunda bulunanlar, Güç Odaklarının Mücadelesi serisinin ilk kitabının sunuş bölümüne baksalardı, şu cümleyi de göreceklerdi; ‘kitapta tarihi geçmiş ile bugün arasında ilişki kurulmasından özellikle kaçınılmıştır’” ifadelerini kullandı.
“TSK’YA ŞEREFLİ BİR KOMUTANLIK EDEN BİRİYİM”
Savunmasının devamında Başbuğ, “Bugüne kadar ülke sorunlarına ilişkin 13 kitap yazdım. Bu nedenle düşünceleri ve değerlendirmeleri kamuoyunda en çok bilinen ve anlaşılan kişilerden biriyim. İddianamede, ilk paragrafta her şey ortaya konmuştur. Suçlamam ve savunmam sadece 16 satırdır. Cezalar ise sadece 2 satırda yer almıştır. Bir Anadolu şehrinde doğan halk çocuğuyum ve TSK’ya şerefiyle komutanlık eden biriyim. ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamamasını tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Başbuğ, hakkında ceza verilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğini söyledi. Sanık İlker Başbuğ’un avukatları ise, suç unsuru oluşmadığını belirterek, beraatını talep etti. Duruşma savcısı, esas hakkındaki mütalaayı hazırlaması için dava dosyasının kendisine gönderilmesini istedi. Mahkeme, esas hakkındaki mütalaayı hazırlaması için dava dosyasının duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek, duruşmayı 9 Haziran’a erteledi.
“DÜNYA CİDDİ BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYA”
Duruşmanın ardından açıklama yapan İlker Başbuğ, “Bugün 24 Şubat 2022. Bugün gerçekten hem çok üzgünüm, hem endişeliyim. Üzgün olmamın ve endişeli olmamın nedeni maalesef dünyamızın çok ciddi bir savaş durumuyla karşı karşıya kalmış olmasıdır. Tabi, üzüntümü ve endişemi arttıran bir nokta ise maalesef Ukrayna ve Rusya’da yaşanan krizin ülkemiz üzerine olabilecek bazı ciddi sorunların ihtimali olması. Bu nedenlerle herkesin olduğu gibi ben de gerçekten ciddi şekilde üzgünüm ve endişeliyim. Ümit edelim ki aklıselim galip gelir. Aslında şu anda Ukrayna’yla Rusya arasında çatışma zaten var. Bu çatışma genişlemez ve sayısız insanların hayatını kaybetmesine, ciddi bir göç olayının Ukrayna’da meydana gelmesini yaşamayız. Zaten gerek ülkemiz gerek, Dünya şu anda gerçekten ciddi sorunlarla karşı karşıya. Endişemin ve üzüntümün nedeni bu” dedi.
“ÜMİT EDERİM Kİ OLMAZ”
Sözlerinin devamında Başbuğ, “Bugün, burada olmayı hiç şahsen önemsemiyorum. Bugün Çağlayan’da hakkımda açılan bir davadan dolayı olmamın, pek bu kadar önemli olaylar varken çok önemli bir olay olduğunu düşünmüyorum. İçeride de söyledim, bakın bu kitap, Güç Odaklarının Mücadelesi 1299-1980’e kadar olan dönemi içeriyor. Aslında içeride de söyledim. Bu vesileyle aslında bugün burada yargılanan ben değilim bu kitap. İçeride gösterdim ve söyledim. Bunu da aslında inanın, bugün bu kadar dünyada ciddi sorunlar yaşanırken söylemeyi hiç arzu etmem, istemem ama bunu size söylememin göstermemin tek bir nedeni var. Bakın, bu Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan krizin Türkiye’ye de sorunlar oluşturması çeşitli boyutlarda olabilir mümkün. Olasılık, ümit ederim ki olmaz” diye konuştu.
“GÜNDEM YAPMAYI YANLIŞ BULUYORUM”
Konuşmasının devamında Başbuğ, “Dünden itibaren, son bir haftadır televizyonları izlerseniz herkes 2’inci Dünya Harbi sırasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün nasıl bir tarafsızlık politikası izleyerek Türkiye’yi 2’inci Dünya Harbi’ne nasıl sokmadığı konusunu tartışıyor ve bazıları diyorlar ki, şimdi belki kimsenin hemen dönüp okuması veya incelemesi gereken konulardan bir tanesi 2.Dünya Harbi’nde İsmet İnönü’nün uygulamış olduğu tarafsızlık politikasını okuyalım, inceleyelim, anlayalım. Ben de burada naçizane onlara şunu hatırlatırım, bunu öğrenmek isteyenler varsa bu kitabı alsınlar, çünkü bu kitabın önemli bir bölümü 2.Dünya Harbi esnasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün nasıl aktif bir tarafsızlık politikası izleyerek Türkiye’yi savaşa sokmadığını, bir Türk insanının dahi burnunun kanamasına nasıl izin vermediğini anlatıyor. Bu vesileyle bu kitabı gösteriyorum. Burada benim ufak bir sorunumu gündem yapmayı yanlış buluyorum” şeklinde konuştu.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, İlker Başbuğ ''şüpheli'', AK Parti Rize İl Başkanlığı, AK Parti il ve ilçe başkanlarının da aralarında bulunduğu 166 kişi ''müşteki'' olarak yer aldı. Savcılıkça hazırlanan iddianamede, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ''un 4 Ocak 2021''de Cumhuriyet Gazetesi''ne "Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir''de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi önlenebilirdi. Çünkü erken seçim kararı alınmış bir hükümete karşı bir askeri darbenin gerçekleştirilmesi açıkça milletin siyasi idaresine de vurulacak bir darbe olurdu" dediği anlatıldı. Başbuğ''un söyleşisinde ''darbe'' imasında bulunduğunun kaydedildiği iddianamede, ''halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama'' suçunu işlediği iddia edildi.
İddianamede, şüpheli Başbuğ''un ''halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme'' suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.