CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında açıklama yaptı.
Türkiye''deki ekonomik sorunlara dikkat çeken Öztrak, AKP''li Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın kendisini Adnan Menderes ile karşılaştırmasını eleştirdi.
Öztrak, "Utanma duygusu bu topraklarda, hiç bu kadar görünmez olmamıştı. Bunu Aydın’da bir defa daha gördük. Erdoğan Aydın’da çıktı kendisini, rahmetli Adnan Menderes ile mukayese etmeye kalktı. O Menderes ki, kendisi başbakanken, ticarete atılmak isteyen oğluna, “Ticaret yaptığında alıp sattığın ben olurum. Ben Başbakan olduğum müddetçe, senin ticaret yapmana müsaade etmem” diyecek kadar, hassas. Nüfuz ticaretine izin vermeyecek kadar, ciddi bir devlet adamıydı." ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak''ın açıklamaları şöyle oldu:
RANŞET ECEVİT''İN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ
Bugün, Merhum Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in değerli eşi, Demokratik Sol Parti’nin kurucu Genel Başkanı, ressam, yazar ve siyasetçi Rahşan Ecevit’in, Aramızdan ayrılışının ikinci yıl dönümü. Rahşan Hanım’ı saygıyla, rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet olsun.
MYK GÜNDEMİ
Gündemimizin en önemli maddesi; Yurdumuzun dört bir yanından yükselen, işsizlik ve açlık feryatlarıydı. Erdoğan, müsebbibi olduğu ekonomik krizi, yalan rüzgârıyla savuşturabileceğini sanıyor. Ama bıçak kemiği deldi, geçti. Zamlar, işsizlik milletimizi eziyor. Milletin hali, mecali kalmadı.
“Açım”, “işsizim” feryatları, artık AK Parti toplantılarından yükseliyor. Yurttaşlarımızın ellerinde, bir canları kaldı. Onunla da Erdoğan’a ve Şahsım Hükümetine ihtarname çekiyor.
YOKSULLUK VE BORÇ İNTİHARLARI
İşte en son, Eskişehir’de bir kahveci esnafımız, 28 yaşındaki bir gencimiz, Özgür Pehlivan…
Salgın döneminde aldığı borçların altından kalkamamış. Saray yapımı ekonomik kriz, bu gencecik evladımızı hayattan bezdirmiş. Ömrünün baharında aramızdan koparıp almış. Erdoğan’ı salgının daha ilk dalgasında uyardık. “Amerika’sı, Almanya’sı, İngiltere’si ne yapıyorsa, sen de aynını yap, gerekiyorsa bas parayı, Millete destek ver!” dedik.
Salgında; ABD milli gelirinin yüzde 26’sını, İngiltere milli gelirinin yüzde 19’unu, Almanya milli gelirinin yüzde 15’ini, doğrudan gelir desteği olarak, vatandaşlarına dağıttı. Ama Erdoğan, bizim önerimizi dinlemedi. Onun yerine millete IBAN numarası atıp para istedi.
Başka ülkeler gibi bütçeden destek vermek yerine, milli gelirimizin yüzde 10’u kadar, Millete kredi verdi.
Gelişen ve yükselen ekonomiler liginde, vatandaşlarını krizde en fazla borca batıran yönetim, Erdoğan Şahsım Hükümeti oldu. Erdoğan zaten şahsım rejimiyle, Devleti yönetilemez hale getirmişti. Ülkenin rezervlerini eriterek, milleti borca batırarak, zaten ekonomiyi krize sokmuştu. Bunların üzerine, salgında daha fazla borç vererek, sorunları gizlemeye kalkınca, büyük bir buhrana sebep oldu.
"BORCA BATIRDIĞI YETMEZMİŞ GİBİ FAHİŞ ZAMLARLA İŞKENCE YAPIYOR"
Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Gerçekler gizlenemiyor. Bu ülkenin orta direği esnaftır. Dünyada da bu böyledir. Onun için gelişmiş ülkeler, pandeminin başında esnafına; “Al sana borç, bununla idare et” demedi. Koca koca ülkeler, esnafına; “Salgında ne kaybettiysen, hepsini bütçeden telafi ediyorum” dedi.
Çünkü bu ülkeler, orta direk çökerse, tüm toplumun çökeceğini çok iyi biliyorlardı. Bu gerçeği, bir tek Erdoğan bilmiyor. Borca batırdığı yetmezmiş gibi, şimdi de fahiş zamlarla, esnafımıza yüklendikçe yükleniyor. Esnafa işkence yapıyor.
Daha düne kadar dükkânına, 4.000-4.500 lira elektrik faturası gelen esnaf, bugün 7.000-7.500 liralık elektrik faturalarıyla karşılaşınca, ne yapacağını şaşırıyor. Esnaf; “Ben sattığım kahveye zam yapmaya utanıyorum. Ama bana bu faturayı gönderenler, Hiç utanmıyor” diye feryat ediyor.
Erdoğan, yeme-içme ve eğlence mekânlarını, tamamen gözden çıkarmış. Zamlardan sonra, bu mekânların işleri yeniden çakıldı. Erdoğan ve şürekâsı, millette yiyecek, içecek, eğlenecek hal bırakmadı. Bu mekânlar nasıl ayakta duracak? Millet artık bırakın eşiyle dostuyla, dışarıda bir yemek yemeyi ve eğlenmeyi, evindeki tencereyi nasıl kaynatacak, kara kara onu düşünüyor.
"YILBAŞI GECESİ YAPILAN ZAMLAR SİYASİ EŞKIYALIĞIN DANİSKASIDIR"
Bir ürünün vergisi ederinden fazla olmaz. Bir gecede devlet, fiyatını belirlediği mallara, İki katından fazla zam yapmaz. Bu olsa olsa haraç olur. Milletten haraç almak da siyasi eşkıyalıktır.
Yılbaşı gecesi yapılan zamlar, siyasi eşkıyalığın daniskasıdır. Yüzde 25 doğal gaz zammını, yüzde 127’ye varan fahiş elektrik zamlarını, akaryakıt zamlarını, zincir marketler yapmadı. Stokçular yapmadı. Dış güçler yapmadı. Üst akıl yapmadı. Bu zamları Recep Tayyip Erdoğan yaptı.
Erdoğan, “faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Faizleri baskıyla indirdi. Doları kasten köpürttü. Enflasyonu azdırdı. İpin ucunu elinden kaçırdı. 20 Aralık Finansal Kumpasıyla, kendi hatasının faturasını da millete kesti.
"ERDOĞAN KUMPASIN TÜM YÜKÜNÜ MİLLETİN SIRTINA BIRAKTI"
Şimdi Erdoğan; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” lafını, hiç ağzına almıyor. Ne de olsa, amaç hâsıl oldu. Türkiye’nin en acımasız servet transferini, bir gecede yaptı. Bu kumpasta, Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan 9 milyar dolar, VİOP ’ta yapılanlar, elbette unutulmayacak. Bunların hesabı mutlaka sorulacak.
Erdoğan bu kumpasın tüm yükünü, zamla, zulümle milletin sırtına bıraktı. Dolar çıkarken de inerken de Faturayı ödeyen hep milletimiz oldu. Türkiye, Erdoğan yönetiminde, Yüzde 36 tüketici enflasyonuyla, dünyada enflasyonun şampiyonlar ligine girdi. Bu enflasyonun babası Erdoğan’dır.
Ülkemizin değerli akademisyenleri, oturup hesaplamışlar. Yüzde 36’lık tüketici enflasyonunun, sadece 9 puanı yurtdışından. Geriye kalan 27 puanı tamamen Saray yapımı, yani içeriden, Recep Tayyip Erdoğan’ın beceriksizliğinden kaynaklanıyor.
Enflasyondaki yüzde 27’lik köpüğün sahibi, bizzat Erdoğan. Kendi beceriksizliğini örtmek için, “ABD’de enflasyon felaket, Avrupa da aynı” diyor. Erdoğan’ın kendisine dert ettiği, ABD’deki enflasyon yüzde 7, Avrupa’daki enflasyon ise yüzde 5. Beyefendinin yönettiği, Türkiye’de ise, tüketici enflasyonu yüzde 36, Üretici enflasyonu yüzde 80.
Erdoğan’ın gözyaşı döktüğü ABD’de, kişi başına düşen gelir 63 bin 413 dolar. Avrupa’da kişi başına düşen gelir 34 bin 149 dolar. Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de ise, kişi başına gelir 8 bin 597 dolar. Tablo çok açık; Türkiye’deki enflasyon, ABD’dekinin 5 katı, Avrupa’dakinin 7 katı. Ama Türkiye’de kişi başına gelir, ABD’nin yedide biri, Avrupa’nın dörtte biri…
"AVRUPALI''YA ÜZÜLMEYİ BIRAKSIN, MİLLETİMİZİN DERDİNE ÇARE BULSUN"
Erdoğan, Paramızı pul etmiş, Malımız kelepir olmuş. Bu milletin evlatlarını, “Öz yurdunda garip, Öz vatanında parya” etmiş.
Çıkmış Amerika’ya, Avrupa’ya ağıt yakıyor. İktidarım diyorsan, bahane değil, çare üreteceksin. Muktedir olacaksın. Olamıyorsan da çekip gideceksin. Erdoğan, Amerikalıya, Avrupalıya üzülmeyi bıraksın, milletimizin derdine çare bulsun.
Ama Erdoğan’ın kalp gözüne, perde inmiş. Milletimizin ne halini görüyor ne de feryadını duyuyor. Artık AK Partiye üye vatandaşlarımız, “Açım”, “işsizim” diye, parti toplantılarında kendi vekiline bağırmaya başladı.
Adıyaman’da AK Parti’ye üye, AK Parti için sandık görevlisi olmuş, Sandığı beklemiş, AK Parti iktidarına inanmış, onun için koşturmuş bir vatandaşımız, AK Parti Grup Başkanvekili''nin katıldığı bir toplantıda, “Açım” diyerek feryat etti. Bu feryadı tüm Türkiye duydu. Ama kalbi mühürlenenler duymadı. Feryadın sahibini yaka, paça salondan dışarı attılar. Yetmedi, Anadolu Ajansı kameraları önünde, bu vatandaşımızı büyük bir kibirle sorguladılar.
Bu da yetmedi, “Bu ses, milletin sesi değil” diyerek, dertli çiftçimizi, bir de milletten saymadılar. Merhamet masum olduğu için, her kalbe misafir olmazmış. Ama ne olursa olsun. Milletin vekilliğini yapanlar, Milletin sesini dinlemekle görevlidir. Bugün ülkemizde açlık, işsizlik, yoksulluk, O partili, bu partili dinlemiyor.
"YAPTIĞINIZ ZAMLAR, MİLLETİN GEÇİNEMEDİĞİ ORTADA"
Ülkede bir avuç saray yanaşması, Saray beslemesi dışında kimse mutlu değil. İnsanlarımız bir demokraside en temel hak olan, “Fikir ve ifade özgürlüğünü” kullanmaya kalksa, “Kral çıplak” diye feryat etse, Erdoğan şahsım yönetiminde ya aşağılanıyor ya da olmadık gadre uğruyor.
“Geçinemiyoruz, zamları geri alın” pankartı astı diye, Eskişehir Halkevine, 18 bin liralık idari para cezası yazdılar. Zamları yapanda kabahat yok. Ama “Zamları geri alın” diye yazanda kabahat çok. Tam bir Erdoğan zulmü…
Yaptığınız zamlar ortada, Milletin geçinemediği de ortada. Son bir yılda çiftçinin deposuna koyduğu mazotun fiyatı, 735 liradan 1.523 liraya sıçradı. Çiftçinin mazot masrafı bir yılda yüzde 107 arttı. Bugün öğreniyoruz ki, Mazota yeni bir zammın eli kulağında. Litrede 40 kuruşluk fahiş bir zam yine yolda. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, Bir çuval ÜRE gübresi 93 liraydı. Şimdilerde bir çuval gübrenin fiyatı 650 lira civarında…
ÜRE gübresinin fiyatı da geçen yıla göre, Yüzde 600 arttı. Bu zamlar çiftçimizi; AK Partili, HDP’li, MHP’li, CHP’li, İYİ Partili, Saadet Partili, Demokrat Partili diye ayırmıyor ki…
"BÖYLE GİDERSE TÜRKİYE KORKUNÇ BİR GIDA KRİZİNİ YAŞAYACAK"
Tüm çiftçilerimizi ezip, geçiyor. Ama Erdoğan Aydın’da çıkmış; Çiftçiye bir yandan, “Ekmedik yer bırakmayın” diye talimat veriyor. Diğer yandan; “Gerekirse tarımsal destekleri artıracağız” diyerek, Suya yazı yazıyor. Erdoğan durumun ya farkında değil. Ya da çiftçinin halini hiç umursamıyor. Kurbağanın gözü patladı. Çiftçinin desteğe bugün ihtiyacı var. Yarın çok geç olacak. Bugün destek verilmezse çiftçi tarlasına, Üretici ağılına sahip çıkamayacak.
Böyle giderse, Türkiye önümüzdeki aylarda, Korkunç bir gıda krizini yaşayacak. TMO’nun ambarlarını, Ne kadar ithal tahılla doldurursanız doldurun, kar etmez. Erdoğan, çiftçiye destek verirken cimri, ama bir avuç yandaş ve zengine alabildiğine cömert…
KURA ENDEKSLİ TL UYGULAMASINA TEPKİ
Zenginin mevduatına, Hazine’nin sırtından kur garantili destek, “Kura endeksli TL dedik, Bütün oyunlar bozuldu” diyerek, Apar topar verildi. Bu ülkede cahillik, Hiç bu kadar kibirli, Saldırgan ve hadsiz olmadı. Erdoğan’ın her derde deva diye anlattığı, Zenginin mevduatına verilen, Kura endeksli faiz desteğinin, Hazine’ye olası maliyeti de ortaya çıkmaya başladı.
23 Aralık tarihinde, Merkez Bankasının açıkladığı dolar kuru, 11 lira 64 kuruş idi. Bugün 13 lira 59 kuruş civarında. Kur hiç değişmese, 23 Mart tarihine kadar bu seviyede kalsa, Bankaya 1 milyon yatıran biri, 167 bin 526 lira, dövize endeksli faiz alacak. Ticari banka, bu faizin sadece 42 bin 500 lirasını verecek. Geriye kalan 125 bin liralık faizi Hazine ödeyecek. Yani banka 1 lira faiz veriyorsa, Hazine bunun üstüne 3 lira da faiz desteği koyacak.
Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, Devletin Hazinesi, Özel bankaların ödeyeceği faize kefil yapıldı. Faiz lobileri ve zenginler bir defa daha kazandı. Bu ülkede 1 milyon lira ve üzerinde mevduat sahibi olan, 461 bin 917 mudi var. Bunların üçte ikisi “kura endeksli TL mevduata” katılsa, Hazine’nin sırtına 3 ayda binecek yük, 38 milyar 501 milyon lira yapar.
Peki, bu yılın tamamında, İki milyon çiftçi ailesine verilecek, tarımsal destek ne kadar? 25 milyar 834 milyon lira. Bir yanda bir avuç zengine, 38 milyar 501 milyon lira, diğer yanda milyonlarca çiftçimize, 25 milyar 834 milyon lira.
Bir avuç zengine Hazine’den aktarılacak kaynak, Geçimini çiftçilikten sağlayan, Milletimizin ekmeğini üreten, Milyonlarca yurttaşımıza verilecek kaynağın 1,5 katı. Adalet bunun neresinde? Döviz kurunu köpürten de Erdoğan. Döviz kurunu yatıştırmak için, Yoksuldan esirgediği desteği varsıla veren de Erdoğan. Hesabı ödeyen millet. Ama hesabı millette yıkıp, Milletten alkış bekleyen yine Erdoğan. Utanma duygusu bu topraklarda, Hiç bu kadar görünmez olmamıştı.
"ERDOĞAN MENDERES''İN KESİP ATTIĞI TIRNAK OLAMAZ"
Bunu Aydın’da bir defa daha gördük. Erdoğan Aydın’da çıktı kendisini, Rahmetli Adnan Menderes ile mukayese etmeye kalktı.
O Menderes ki, Kendisi Başbakanken, Ticarete atılmak isteyen oğluna, “Ticaret yaptığında alıp sattığın ben olurum. Ben Başbakan olduğum müddetçe, senin ticaret yapmana müsaade etmem” diyecek kadar, Hassas. Nüfuz ticaretine izin vermeyecek kadar, Ciddi bir devlet adamıydı.
Erdoğan ise, “Tüccar siyaset yapacağız” diyerek, 2003’te göreve başlamıştı. Elindeki bir yüzükle yola çıkıp, Yolda, evlatlarının aldığı gemilere, “Gemicik” dedi. Rüşvetten aklanmayan bakan müsveddelerini, bu ülkenin büyükelçisi yaptı. Bugün de Milletin vergileriyle yapılan ve bakılan saraylarda yaşıyor. Erdoğan; Menderes’le kendini kıyaslayarak, Rahmetli Menderese büyük ayıp etmiştir. Erdoğan, Menderes''in kesip attığı tırnak olamaz.
Ama Erdoğan, Rahmetli Menderes’in aziz hatırasını, İstismara başladıysa, Kefen ve demokrasi edebiyatına sarıldıysa, Seçimin de eli, artık kulağındadır. Anlaşılan bu sefer seçimi kaybetme korkusu da zirvededir. Artık Erdoğan İmralı’daki terörist başına, Yargıç cübbesi giydirecek kadar, İşi ileri götürmeye cüret etmiştir.
Bir zamanlar “Sayın” dediği terörist başını, Meşrulaştırmaya kalkacak kadar, kendini kaybetmiştir. Allah tez elden akıl ve izan versin. Anlaşılan İmralı’ya meşruiyet kazandırma girişimini, Derin bir sükût içinde izleyen, Küçük ortak da buna icazet vermiş. Sükût ikrardan gelir. Ne diyelim? Mitili bu defa nereye atacaklar? Milletimizle beraber görürüz. Erken seçimin ülkemizin, Milletimizin hayrına olduğunu, Uzun zamandır tekrarlıyoruz.
KORONAVİRÜS PANDEMİSİ VE PCR TESTİ KARARLARI
Çünkü Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti meflûç. Metal yorgunu. Bu, yaptıkları veya yapamadıkları her işte görülüyor. İşte en son bir İç İşleri Bakanlığı Genelgesiyle, Aşısız kişilerden seyahat, etkinlik, İş yeri ve okullarda istenen, PCR testi zorunluluğu, kaldırıldı.
Bu, pandemiyle mücadelede, Uluslararası kabul görmüş usullere, Tümüyle aykırı bir uygulama. Zaten üzerinden 24 saat geçmeden de Alınan karar dökülmeye başladı. Bir başka genelgeyle, Kaldırdıkları bazı kısıtlamaları geri getirdiler. Şehirlerarası uçak seyahatlerinde kalkan, PCR testi zorunluluğu geri geldi.
Salgın yeni varyantlarla yeniden pik yaparken, bu karar nasıl alındı? 24 saatte genelge neden değiştirildi? Milletin sağlığı bu kadar ucuz mu? Elde PCR testi mi kalmadı? PCR testi için paranız mı kalmadı? Vatandaşa, çiftçiye, esnafa gelince para yok, ama yandaş müteahhitlere, Zengin mevduat sahiplerine, Faiz ve döviz baronlarına para çok.
"BU REJİM, BU DÜZEN DERHAL DEĞİŞMELİ"
Ülkemiz ne yazık ki devlet ciddiyetiyle yönetilmiyor. Olan da hep milletimize oluyor. Bir ülke ya ilimle ya da zulümle yönetilir. Erdoğan’da ilim olmadığını, tüm Türkiye öğrendi. Zulümle yönettiği ise aşikâr…
Erdoğan Şahsım Rejimine Ne içeride Ne de dışarıda güven kaldı. Bu rejim, bu düzen derhal değişmeli. Her şeyden önce ülkemizin, “Adalete, Hukuka ve Gerçek Demokrasiye” ihtiyacı var. Yatırım olması için, İş olması için, Aş olması için, Ülkemizde can ve mal güvenliği sağlanmak zorunda. Bunun için de Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme, Bağımsız yargıya, Millete ve onun Meclisine hesap veren bir hükümete, Milletimizi kucaklayacak tarafsız bir Cumhurbaşkanına, Milletvekilini milletin seçmesine, Siyasi ahlak yasasına, Acilen ihtiyaç var. Biz diyoruz ki; “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Adaleti ve Hukuk Devletini Bu ülkede yeniden ayağa kaldıracağız. Kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyle taçlandırılmış, Yepyeni ve Güçlendirilmiş Parlamenter Rejimi getireceğiz.”
Sonra; Ekonomiyi sıcak parayla şişiren değil, Üreterek, verimlilikle zenginleştiren, Bir büyüme stratejisine ihtiyacımız var. Bunun için; İç ve dış tasarrufları, Üretime ve döviz kazandırıcı işlere yönlendirmeliyiz.
Dijital ve yeşil ekonominin sunduğu fırsat ve imkânları, En etkili biçimde kullanmak şart. İşgücümüzün verimliliğini, Ekonomimizin yarışma gücünü artıracak adımları, Hızla atmalıyız. Eğitimi işgücü ihtiyacına göre ve dünyadaki ileri yetenekleri, Kazandıracak biçimde planlanmalıyız.
En önemli servetimiz olan gençlerimizi, İşsiz bırakma lüksümüz yok. Derhal Stratejik Planlama Teşkilatı kurulmalı. Ülkenin gerçek enflasyonu, İşsizliği, geliri, borcu alacağı nedir? Bunlar derhal tespit edilmeli. İşte bugün 2021 bütçe verileri açıklandı. Hükümet 1 trilyon 346 milyar liralık harcama yetkisi almış. Ama yaptığı harcama 1 trilyon 600 milyar lira.
Bütçe harcamaları alınan ödenekten fazla. Ek bütçe çıkarıldı mı? Hayır! Meclisin bütçe yapma hakkı, fiilen elinden alınmış durumda. Devlet böyle yönetilmez. Kamu ve özel kesim arasında, Çağımızın şartlarına uygun, Yeni bir diyalog, Yeni bir kurumsal iş birliği geliştirilmeli. Sağlık ve gıda gibi temel alanlarda, Kamucu yaklaşımlarla, Ülkemiz kendi kendine yeterli hale getirilmeli. Devletin düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlarından, En etkin şekilde yararlanılmalı.
Esnaf Bakanlığı derhal kurulmalı. Ekonomik ve Sosyal Konsey düzenli olarak toplanmalı. Ekonomiyi istişareyle yönetmek gerekiyor. Yatırım iklimi şartlara göre sürekli geliştirilmeli. Teknoloji kullanımı ve istihdam arasındaki dengeye, Dikkat edilmeli. Bu çerçevede, Refah Devleti 3.0’a hızla geçmek gerekiyor. Bir başka önemli ihtiyacımız, “Zenginliğini Hakça Paylaşan Türkiye.” Kapsayıcı büyüme, Kesintisiz ve hızlı büyüme için, Hakça paylaşım, dünyanın da kabul ettiği bir husus. Adil bölüşüm için örgütlü toplum şart.
Çalışma hayatına ilişkin normları, Uluslararası standartlara getirmek lazım. Özel durumları nedeniyle, Dışlanabilen kesimlere devlet sahip çıkmalı. Emeklilerimizin büyümeden pay alması sağlanmalı. Aile Destekleri Sigortasıyla, Bu ülkede hiç kimse aç ve açıkta kalmamalı. Bu ülkede hiçbir çocuk, Yatağa aç girmemeli. Dördüncü ihtiyacımız ise; “Bozmadan, Yok etmeden, Kesintisiz Kalkınma.” Yani “sürdürülebilirlik.” Ekosistem hakkı, anayasal bir hak olmalı. AB’nin Yeşil Mutabakatına uyum hem çevreye saygı hem de ihracatın sürdürülmesi için şart. Bunun için tamamen iklim değişikliğine odaklanmış, Müstakil bir İklim Bakanlığı kurulmalı. İklim değişikliği ve bunun etkilerini azaltacak politikaları Geliştirmek ve uygulamakla yükümlü olacak bu bakanlık, Asla bir rant bakanlığı olan Şehircilik Bakanlığı ile iç içe olmamalı.
Kurumları tahrip etmemek, Şartlara göre yenileyip güçlendirmek şart. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar üzerinden, Siyasetin gölgesinin derhal kaldırılması gerekiyor. Hem Maliye hem de Para politikası “sürdürülebilir” olmalı. Bütçe açıklarının kontrolden çıkmasına, Kamu borcunun hızla yükselmesine izin vermemeli.
Bunun için yasal çapalar getirilmeli. Erdoğan yönetiminin, İşlevsiz hale getirdiği mevcut çapalar güçlendirilmeli. Ülkenin borca batmasına izin verilmemeli. Para politikası enflasyonu düşürmeye ve istikrara odaklanmalı. Merkez Bankasıyla beraber, Belirlenecek enflasyon hedefine ulaşırken, Bankanın yasasındaki araç bağımsızlığına, Kesinlikle müdahale edilmemeli.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Biz Erdoğan’ın milletin cebini de Tenceresini de boşaltan, Tek kişilik düzenini değiştirmeye, Yerine istikrar içinde hızla büyümeyi, Topyekûn zenginleşmeyi sağlayacak, Anlattığımız, Bu yepyeni düzeni getirmeye kararlıyız. Ülkemizi bilimle yöneteceğiz. İstişareyle yöneteceğiz.
Liyakatli kadrolarla yöneteceğiz. Biz ülkemizi, içine düştüğü güven bunalımından; “Üç Yeni K” ve Ülkemizin ihtiyaçlarına cevap veren Yeni bir stratejiyle çıkaracağız. Nedir bu “Üç Yeni K”? Yeni Kadrolar, Yeni Kurallar, Yeni Kurumlar. Özellikle ekonomi yönetiminde “ehliyet” tek ölçümüz olacak. Bu ülkenin liyakatli insanlarını seferber edeceğiz. Kimse dışlanmayacak. Kimse ötekileştirilmeyecek. Senden, benden diye ayrım artık bitecek.
Namuslu, dürüst, liyakatli her bürokrat baş tacımız olacak. Biz bu politikalarla, Ülkemizin hızla, Sürekli bir kalkınma sürecine gireceğini görüyoruz. Bizi orta gelir tuzağından bu politikaların çıkaracağını da görüyoruz. Yine bu politikalar, Ülkemizi küresel arenada hak ettiği yere taşıyacak. Türkiye’de ilk 6 ayda iklim değişecek. Hayat bayram olacak. Yeniden gülümseyeceğiz. Biz hazırız. Ülkemiz hazır. Sandık çok kısa bir sürede milletin önüne gelecek. Son sözü de milletimiz söyleyecek.