Ermeni Protokolü Sevr'dir
Sevgili okurlarım, içim acı, ağzım buruk ve kalbim yaralı olarak şu gerile gerile protokol denilen şeyi Türkiye adına imzalayan kişileri seyrettim. Tarih ileride bu kişileri nasıl tanımlayacak, nasıl yargılayacak? Yaptıkları bu olayın faturası ülkeme ve torunlarıma nasıl çıkarılacak? İşte bunlar geçti kafamdan.
Türkiye’de son Osmanlı padişahı Vahdettin’den daha fazla ülkenin parçalanmasına izin veren Türk yetkilileri izlemek acı verici. Başbakan çıkmış, “bu konuda kimse telkin etmedi, bize baskı yapmadı” diyor. Acaba gerçekten kendi söylediğine kendi de inanıyor mu? Erdoğan’dan önce ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Gordon, Clinton’ın imza törenine gidişi için yaptığı açıklamada işin başından beri altında ABD’nin olduğunu saklamadı. Bu kulağa fısıltı olarak değil, ABD Dışişleri Bakanlığı resmi haber sitesinde yayınlandı. Bu kadar kısa zamanda Başbakan Erdoğan’ı tekzip ettiler.
Bu protokol Türkiye’ye ne getirdi? İsterseniz bir muhasebe yapalım. Türkiye’yi her sene zora sokan sözde soykırımı konusunda Ermeniler bu protokolle geri adım mı attılar? Hayır. Bir kere kurulan tarih komisyonu soykırımı konusunu ele almayacak. Neyi inceleyecekleri bile net değil. Buna karşılık Ermenistan Dışişleri Bakanı ve Devlet Başkanı soykırımı iddia ve suçlamalarından vazgeçmeyeceklerini açıkladılar. Dolayısıyla soykırımı konusunda Türkiye bir şey elde edemedi.
Gelelim ikinci konuya. Ermeniler Türkiye’nin Kars anlaşması ile tanınan aradaki sorunları mı kabul etti? Hayır, efendim tam tersine bu anlaşma Türkiye’nin Ermenistan ve Kafkaslarda sınırlarını belirleyen Kars anlaşmasını tehlikeye sokmuş, üstüne üstelik sınır konusunu tartışmaya açmış oldu.
Peki, Başbakan Erdoğan’ın tribünlere oynadığı gibi Karabağ işgalini sona erdirecek midir? Hayır. Ermeniler bu protokolü kendilerinin yazdığını ve Karabağ konusunun bu olaya dâhil edilemeyeceğini resmen açıklamışlardır. Buna karşılık Türkiye’nin Türkî devletler arasında kalan tek dostu ve kardeşi Azerbaycan ile ilişkilerini de tehlikeye sokmuştur.
İkincisi, ABD ve AB için önemli olan enerji koridorunu güvence altına almak. Biliyorsunuz, şu anda Hazar denizinden ve Azerbaycan’dan Batıyı besleyen boru hatları Gürcistan üzerinden geçiyor. Bu hatların Ermenistan üzerinden geçmesi durumunda hat akışı hızlanacak ve hattın ortakları arasında bulunan Ermeni sermayesi de tatmin edilmiş olacak.
İşte bu nedenle ABD Dışişleri Bakanlığı bu işi hızlandırıp Türkiye üzerinde baskı uygulamaya başladı. Ermenistan şu anda elinde nakit para olmasına karşılık ekonomik açıdan köşeye sıkışmış durumda. Sınırların açılması Ermeni halkı göç etmekten kurtaracak. İşte bu nedenle ABD Başkanı Obama Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açık açık bu protokolü karşılıksız imzalayın demedi mi? Bizimkiler bunu bile adam gibi yorumlamadılar. Ayıptır arkadaşlarım, hainler bile arada bir doğru yazar ve söyler ki kendilerine inanılsın.
Ermenistan istediğini almıştır. Bakmayın diaspora denen Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin protokolü protesto ettiklerine. O yalnızca bizim gibi saf bir millete sanki bir halt başarmışız havası vermek için bir kandırmaca ve tiyatro. Açın bakın ANKA denilen en militan Ermeni resmi sitesine. Ne tepki, ne tepki, yalnızca bir kısa paragrafla açıklama.
Şimdi bizim için gelirden fazla ortaya çıkacak zarar hanesine bir bakın. Azerbaycan bize satacağı gazın fiyatını artırırsa, Ruslarla dirsek teması yaparak anlaşıp Türkiye yerine Karadeniz altından, petrol ve gazını geçirirse ne yapacaksınız? Yani bu kış gaz fiyatları hem ekonomik kriz hem de Azerilerin tepkisi yüzünden geçen yılın iki katına çıkabilir.
Başkasının talimatı ile dış politikalarını yürütme durumunda olanlar sürekli kazık yer. Buna başka örnek Kıbrıs konusu. Hatırlayın ABD ve AB talimatı ile Denktaş’ı Erdoğan hükümeti görevden uzaklaştırıp, Talat’ı işbaşına getirip oylamada Evet oyu kullandırmadılar mı? Sonuçta ne KKTC’nin limanları, havaalanları açıldı ne de AB ve ABD, KKTC’yi tanıdı. Başta da söylediğim gibi başkalarının direktifi ile milli politika yürütenler milli değil talimatı verenlerin çıkarlarına hizmet eder. Türkiye askeriyle, sivili ve siyaseti ile ne yazık ki işgal altındadır ve ne yazık ki bu işgali kırma yerine teşvik ve ihanet şu anda prim yapıyor.