Erdoğan’dan bir adım geri iki adım ileri!

Erdoğan’dan bir adım geri iki adım ileri!

Tayyip Erdoğan, New York’taki Türkevi’nde gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, “Türkiye’yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Konuyu ilk dört maddeye sıkıştırmadan, ‘Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?’ sorusuna odaklanmalıyız. Bizim Anayasa’nın ilk dört maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Anayasa’nın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle problemimiz var. Cumhur İttifakı olarak MHP hazırlıklarını yaptı. Biz de yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza devam edeceğiz.” dedi.

Erdoğan’ın, “Bizim Anayasa’nın ilk dört maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil” demesi, bu konuda kamuoyunda oluşan tepkilerin sonucudur.

Yoksa başta kendisi, danışmanları ve AKP’nin eski-yeni yöneticileri defalarca, Anayasa’nın tamamının değiştirilmesi yönünde görüş açıklamıştır.

***

Erdoğan, defalarca “Milletin çeşitliliğine dayanan Anayasa yapacağız” dedi.

Milletin çeşitliliğine dayanan Anayasa yapabilmeniz için ilk dört maddeyi değiştirmeniz gerekir.

Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, 30 Aralık 2015 tarihli yazısında, "1924''le birlikte Kuruluş Felsefesi''ne geçildi ve bu Kuruluş Felsefesi -- dışlayıcı ve baskıcı -- ulus yaklaşımı üzerine kuruldu. Bu felsefeden ise, tek etnik ve lengüistik (dilsel) kimlik esaslı Türk Milleti ideolojisine dayanan devlet pratikleri çıktı. Kuruluş Felsefesi, 2002'den itibaren Türkiye Toplumu tarafından tasfiye sürecine sokuldu. Yani, dışlayıcı ve baskıcı Türk Milletinden kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye Milletine geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur. Gerçekten de Türkiye Toplumu, özellikle AK Parti hükümetleriyle birlikte bir Türkiye Milleti inşa süreci yürütüyor." diye yazmış ve bu söylemi daha sonra da tekrarlamıştı.

Erdoğan da AKP iktidarının ilk döneminde birkaç yıl, "Türk kimliği" yerine "Türkiyeli kimliği"ni savunmuştu. Türk Milleti kimliğinin yerine Türkiye Milleti diyebilmek için de Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmeniz gerekir!

***

Erdoğan’ın İBB Başkanlığından beri yanında olan Hayati Yazıcı, AKP Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla 19 Ağustos 2024 günü yaptığı açıklamada A'dan Z'ye yeni bir anayasanın Türkiye'de siyaset kurumunun hep gündeminde olduğunu, özellikle de partisinin kurulduğu günden bu yana yeni bir anayasa yapma arzusunu her platformda dile getirdiğini ifade etti.

Hayati Yazıcı, "Ekim ayından itibaren çalıştay yaparak 'Bir anayasa yapımının yol haritası nasıl olmalı? Yöntemi ne olmalı? AK Parti'nin bundaki rolü nedir?' Bu konuları müzakere edeceğiz." dedi. Yazıcı, "Baştan sona, birinci maddeden son maddesine kadar bir anayasa yapıyorsanız, bu anayasa yapma hakkını kendinde bulunduran aziz milletin onayından mutlaka geçmesi gerekir. Aksi takdirde eksik olur. Öyle bir anayasa da arzu edilen anayasacılık işlevini görmek konusunda son derece yetersiz kalır." ifadelerini kullandı.

Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman da dünyada üç anayasada laiklik ilkesine yer verildiğini, bu ülkelerin Fransa, İrlanda ve Türkiye olduğunu belirterek Türkiye'de laikliği isteyenin istediği gibi yorumladığını ifade etmiş ve "Böyle bir şey olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım... Dini olarak bahsetmesi lazım... Yeni ve dindar bir anayasa olmalı." demişti.

Anayasa’da dini esas almak, laikliği kaldırmak demektir. Bunu ilk dört maddeyi değiştirmeden yapamazsınız.

***

Peki Erdoğan neden böyle yapıyor?

Bence nabız ölçüyor. İlk dört madde konusunda kamuoyunun nabzı yüksek atmaya başlayınca, bir adım geri adım atıyor. Sonra birilerini konuşturup, ilk dört madde duyarlılığını kırmaya çalışıyor.

Erdoğan’ın teğmenlerin yemini konusundaki ısrarı ve “Bunlar hak ettikleri cezayı alacaktır” demesi de Anayasa duyarlılığını kırmakla ilgili olsa gerek... ABD’de bile bu konuları gündeme getirmenin başka ne anlamı olabilir?

Yazarın Diğer Yazıları