Dünya hâli..
Karadenizliyim...
1973’ten bu yana Ankara’da yaşıyorum...
Yani, tam 36 yıldır başkentliyim.
1981’den bu yana da, yani 28 yıldır gazeteci olarak siyaseti takip ediyorum.
Böyle olunca doğal olarak siyaset çemberinin içinde boğuluyorsunuz.
O yüzden Ankara’dan İstanbul’a atlayan gazeteciler birden değişirler. Ve, Ankara’yı küçümserler. Bu tavırlarını günlük yaşam boyutunda anlamak mümkün ama, siyaseten Ankara’yı küçümsemek Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in kazanımlarını ve ilkelerini küçümsemek oluyor.
Ankara’nın yolları taştan..
Pazar günleri sizlerin karşısına “olabildiğince” siyaset dışı yazılarla çıkacağımı söylemiştim (yazmıştım).
O yüzden günlük yaşama dönelim...
Yıllardır başkentte delik deşik olmayan yollardan gidemedik.
Geçenlerde de bunu düşünürken, bilboard denilen büyük açık hava afişlerinde Belediye Başkanı Melih Gökçek’in duyurularını gördüm.
“Ankara.. Kentinle gurur duy” diyordu.
Kastedilen, Cumhuriyet’in başkentinde Atatürk’ün ilkeleri değil, belediyecilik hizmetleri idi.
Ben diyorum ki, “Yıllardır yollarımız delik deşik. Taş çatlasa 2-3 bulvar dışında hoplayıp zıplamadan gideceğiniz asfaltımız yok. Otomobil alırken dünyanın vergisini ödüyoruz. Ona benzin koyarken yarıdan fazlasını vergi olarak ödüyoruz. Yetmedi, her 6 ayda bir motorlu taşıt vergisi (MTV) adı altında vergi vermeye devam ediyoruz. Ama yollarınız delik deşik ve tüm araçlar zarar görüyor. Servislere onca para ödüyorsunuz.”
Belediye başkanı ne diyor? “Ankara, kentinle gurur duy!”
Oldu.
Ankara bu haliyle, “2009 Avrupa Ödülü’nü” kazanmış. Kutluyorum!..
Ay’ı bile
bombalamak!..
Kurtuluş Savaşı’nın başlarında, işgal yıllarında, Halide Edip şöyle yazıyordu:
“Türkler’i ayda bile bulsalar bombalayacaklar!”
Geçtiğimiz gün, yani Halide Edip’in bu sözleri söylemesinden yaklaşık 90 yıl sonra, ABD Ay’ı bombaladı. Allah’tan Türkler henüz Ay’a gidemedi!..
Medyadaki haberlere bakınca, Ay’ın niçin bombalandığını anlamıyorsunuz. Yani, sanki haberler anlaşılsın diye değil, anlaşılmasın diye yazılıyor.
Kardeşim, ABD dünyada bombalamadık yer bırakmadıktan sonra Ay’ı niçin bombaladı?
Medya, “Ay’da tahmin edilenden çok su olduğu açıklandı. Böyle giderse, ABD Ay’a yeniden insanlı uçuşlara başlayacak!..” diye yazıyor.
Breh breh..
Bomba ile ne alakası var, Ay’daki suyun?..
Bu, “yıldız savaşlarının denemesi” olmasın sakın?
ABD, eskiden yüzlerce nükleer bomba denemesi yaparken sloganı “Barış için atom” idi!..
Geçen gün bilim kanalı Discovery (Keşif)’de izledim. ABD, 1970’li yıllarda kendi ülkesinde, Nevada çöllerinde yaptığı nükleer denemelerde 70 bin insanını kanser ederek öldürmüş.
Yani, ABD atom bombasını sadece Japonlara atmamış, kendi milleti üzerinde de denemiş!..
Saddam ne yapmıştı?
Halepçe’de kimyasal silah kullanmıştı. ABD de onu dünyaya rezil edip, kafasını koparmıştı.
Peki, merak ediyor musunuz, ABD Kongresi sonra ne karar almış?
Kişi başına 50 (yazıyla Elli) Dolar tazminat ödemiş.
Hayırlara vesile olsun.
Hayırlı pazarlar..
Kadın ve güzel koku..
Günlük yaşantım, işimin dışında kitap okumakla geçiyor. Bir de seyahati seviyorum.
Okurken, yeni çıkan bir kitabı elime aldım. Adı, “Çöl ve Deniz.” Peygamberimizin eşi Hz. Hatice’yi anlatıyor.
Yazarı, Sibel Eraslan.
İslâmi kesimin yazarı olarak biliniyor.
Kitabın bir yerindeki söz dikkatimi çekti. Aktarıyorum:
“İki yol arkadaşı varmış Efendimizin. Biri gök ehli bir melek; Hz. Cebrail. Diğeri ise bir yeryüzü kızı; Hz. Hatice.. Allah Teala, Habibim (Sevgilim) dediği Resulünü, bu iki güzel arkadaşla desteklemiş..
Gökte Melek, yerde Kadın...
‘Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi’ diyor Efendimiz.
‘Kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz” “
Evet aynen böyle yazıyor
kitapta.
Okuyunca, ” Ne yani, peygamberlik bu sözlerle mi ifade edilir? Hz. Peygamberimiz bu sözlerle mi ifade edilir? “ diyorsunuz.
Namazı saymasa, geriye ” kadın ve güzel koku “ kalıyor!..
Ayrıca, sanki uzaylı bir peygamberle karşı karşıyayız!.. Eraslan’a göre, ne demiş Peygamberimiz? “..dünyanızdan.”
Yani aynı gezegende yaşamıyoruz!
Polisler Ergenekon’un emrine girdi!..
Ergenekon, mergenekon..
Bir de gazete okumasından örnek.
Adı çokça polemik konusu olmuş Emrullah Uslu adlı polis, basının Ergenekon adını verdiği soruşturma kapsamında aranan Bedrettin Dalan’ın Yeditepe Üniversitesi’nde ders verecekmiş!..
Ee, Dalan Ergenekoncu (!) değil miydi?..
Evet.
Emrullah Uslu Ergenekon’a karşı ateşli yazılar yazmıyor muydu?
Evet.
Peki, nasıl oldu da Dalan’ın üniversitesine hoca oldu?..
Acaba, millet farkında olmadan üniversite Dalan’ın elinden (vakfından) mı alındı?
Bu üniversite, bize bile hocalık teklif etmedi de..
Daha önce yazmıştım, bir romandan alıntı yaparak. O kurgu romanda aynen “Polisler Ergenekon’un emrine girdi” yazıyordu. Hem de 2002 yılında...
Herhalde 7 yıl sonra gerçek oldu!..