Duman dağıldığı zaman
Türkiye hızlı bir değişim-dönüşüm operasyonu içinde.
Yurt içinde ve dışında olanlar, maniple edilen operasyonlar, kandırmacalar, geçim derdinde başını kaldıramayan halkı aldatmalar, bağırıp çağırarak konuşup gerçekleri gizlemeler, o arada yaklaşan seçimde halkın elindeki oyunu cebine atma planları, hukuk adamlarının hukuksuzluğa çağrı yapmaları, Müslüman’a yardım propagandası yaparken katledilen Türklere ses çıkarmamalar, eksenim kaymadı derken köklü dönüşüme imza atmalar, CHP’de yaşananlar, vs.
Neo-Hilafet!..
AKP iktidarının uyguladığı Araplara yönelik dış politika “eksen kayması” tartışmalarını başlattı.
Başbakan Erdoğan, “Eksenimiz kaymadı, onlarınki kaydı” derken; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Eksen kayması mı, o da nedir?” derken, elin Avrupalısı onun ne olduğunu açıklayıverdi:
“Türkiye’nin ekseni hilafete kaydı!..”
Ortadoğu ve İslâm konularında uzman ünlü Fransız siyaset bilimci Prof. Dr. Gilles Kepel, şu teşhisi koydu:
“Yaşananlar ve Türk dış politikası Neo-Osmanlıcılık değil, çünkü bu Araplar için emperyal baskı demek. Buna Neo-Hilafet demek daha doğru. Kaldırıldığı dönemde hilafet, ruhani ve politik bir liderlik olarak görülüyordu. Bugün de aynı. Bu Türkiye’nin ekonomik çıkarına da katkı sağlıyor!..”
Bugün ülkemizde “hilafetin tam kaldırılmadığını, bunun hâlâ Türkiye’de olduğunu” savunanlar var.
Görüldüğü gibi eksenimiz kaymamış, doğru yere oturmuş!..
Bugün Gazze için ayağa kalkan, ama 9 insanımızın katledilmesini engelleyemediği gibi İsrail’e gereken dersi veremeyen AKP İktidarı; Kırgızistan’daki Türklerin katledilmesine sesini çıkarmıyor!..
Resmi rakamlar 200 civarında Özbek Türkünün öldürüldüğünü söylüyor ama, bölgeden dönen uzman bir gazeteci, Seyfullah Türksoy, dün bir televizyonda bin 500 Türk’ün öldürüldüğünü açıkladı. Türksoy, Kırgızistan’da yaşananların bir iç savaş değil, açıkça tek yanlı olarak Türk’lerin katledilmesi ve buna dünyanın seyirci kalması olduğunu söyledi.
Bu gelişmeler ışığında, “Eksenimiz değişmedi” diyen iktidara Arapların bir atasözünü hatırlatayım:
“Toz duman dağıldığı zaman anlarsın, deveye mi, eşeğe mi bindiğini.”
Kendini inkar eden hukukçu!..
Bu arada, Anayasa Mahkemesi(AYM) ne zaman önemli bir karar arifesinde (öncesinde) olsa operasyonlar başlıyor.
Ya, bir AYM üyesi hakkında yıpratıcı kampanyalar başlıyor, ya telefonları dinleniyor ve basına servis ediliyor, ya tehditler başlıyor.
Şimdi de, AKP’nin anayasa değişikliğini inceleyen AYM’nin “raportörü” Doç.Dr.Osman Can, “AYM’den iptal kararı çıkarsa (Yani, AKP’nin istediği olmazsa-HC) karar Resmi Gazete’de yayınlanmasın!” önerisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül bile, buna “tartışılsın” diyebildi!..
Hukukseverlere bakar mısınız?
Bir hukukçu, kendi mahkemesinin kararları öncesi, yasalara açıkça aykırı, böyle bir açıklama yapabilir mi? Bir hukukçu kendi mahkemesinin kararları inkâr eder mi?
Bu mantıkla gidersek, diyelim ki AYM AKP’ye engel olmadı ve referanduma gidildi. Referandumda “halk” AKP’ye dur derse buda mı kabul edilmeyecek?
Gözleri o kadar karardı ki, bunu bile yapacaklarına, engel olmaya kalkacak olan olursa (bunu sezinlemeleri bile yeter) ona hemen bir operasyon yapacaklarına, neredeyse AKP’li olmayan herkes inanıyor artık.
Akıl almaz diğer iki olay
Bu arada, futbolda Dünya Kupası maçları başladı.
Gruplar arasında Kuzey Kore de var. Şu anda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ziyaret etmekte olduğu Güney Kore değil, tüm dünyanın -sözde- dışladığı Kuzey Kore!
Hani, komünist dedikleri; hani, nükleer silah yapıyor dedikleri; hani demokrasi ve insan hakları yok dedikleri; ve lanetli ülke saydıkları Kuzey Kore!..
Nasıl oluyor da bu ülke dünya kupasına gelebilmiş de, örneğin KKTC futbol takımı gelememiş. Bırakın gelmeyi, eleme maçlarına bile alınmamış?
Çok güçlü ülkeyiz ya, “dünyanın uydusu” olarak herkesin peşinden gidiyoruz, kendi KKTC’mizi yok saydırıyoruz...
Gelelim, diğer akıl almaz olaya.
CHP’de sular durulmuyor.. İstanbul İl Başkanlığını yitiren Gürsel Tekin’e Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeliği teklif edilmiş!
Medya bunu araştırmadan yazıyor ama yanlış. Çünkü, hiçbir partinin tüzüğünde bu görevler teklifle, atama ile olmaz. Seçimle olur.
Parti Meclis (PM) seçildikten sonra, MYK üyeliğine seçilemeyen (seçtirilmeyen) Tekin, şimdi nasıl olacak da MYK’ya seçilebilecek?
CHP’de demokrasi mi egemen, yoksa seçimler usulen yapılıp atamalar mı geçerli?
Bence Tekin’in MYK üyeliği de ortada. Seçimleri kazanamama ihtimali yüksek, ilk seçimde onu seçmeyen insanlar, şimdi niçin seçsin? Talimatla seçim olur mu?
Bunlar “yeni CHP’ye” yakışıyor mu?