Ankara Tabip Odası’ndan çadırkentler için enfeksiyon ve salgın uyarısı

Ankara Tabip Odası’ndan çadırkentler için enfeksiyon ve salgın uyarısı

Ankara Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada, “Her an her çadırkentte her ilimizde enfeksiyon ve salgın olma ihtimali var” sözleri kullanıldı.

ANKA’nın haberine göre; Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; Depremzedelerin olumsuz koşullarda yaşamlarını sürdürmesi salgın hastalık riskini da artırıyor. Depremzedelerin en az 1 milyon kişi ise evini kaybetmesi nedeniyle geçici çözümler ile barınma ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.

Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyeleri, depremnlerin büyük yıkıma yol açtığı afet bölgesinde inceleme yaptı.

ATO Başkanı Muharrem Baytemür ve ATO Genel Sekreteri Mine Coşkun, depremin şiddetli bir biçimde etkilediği 10 ildeki sağlık çalışanlarının, hastanelerin durumuna, bölgedeki çalışmalara ilişkin gözlemlerine ilişkin soruları yanıtladı.

ATO Başkanı Muharrem Baytemür, bölgede olası salgın hastalıklara dikkat çekerek şunları belirtti:

“Çadırların büyük bölümü uygun kurulmamış durumda, zemin, mesafe, içinde yanan soba, hijyen, atık su, kanalizasyon açısından uygun değil. O nedenle her an her çadırkentte her ilimizde bir enfeksiyon ve salgın olma ihtimali var. Binaların büyük bölümü eski bina, ciddi düzeyde asbest kullanılmış ve buna ilişkin önlem yok” dedi. ATO Genel Sekreteri Mine Coşkun da sağlık çalışanlarının büyük bir özveri ile çalıştığına ama hala barınmanın sorun olduğuna işaret ederek “Tek istedikleri aslında ısıtmalı bir çadır ve tuvalet. Hala bir sürü yerde sağlık çalışanları için bunlar ayarlanamamış durumda”

Malatya ve Kahramanmaraş’ın Göksun, Afşin, Elbistan, Nurhak, Ekinözü ilçelerinde 18-19 Şubat’ta inceleme yaptıklarını belirten ATO Başkanı Baytemür, şunları aktardı:

“HER AN HER ÇADIR KENTTE HER İLİMİZDE BİR ENFEKSİYON VE SALGIN OLMA İHTİMALİ VAR”

"Enfeksiyon açısından risk var. Şu anda bir salgın var mı? Gerek KLİMİK’ten gerek sahada çalışan arkadaşlarımızın altını çizdiği skabiyez dediğimiz uyuz ile ilgili bir şey var. Depremden önce de dirençli bir uyuz artışı vardı Türkiye genelinde. Buna ilişkin de kasım ayında ilaçlar bölgeye gönderildi ama organizasyonda sıkıntı var. Bir ilçeye gittik, orada uyuz için bin 600 kutu ilaç varken başka bir ilçede sıfır. Şu anda beklenen bir enfeksiyon, salgın ihtimali var; çadırların büyük bölümü uygun kurulmamış durumda, zemin, mesafe, içinde yanan soba, hijyen, atık su, kanalizasyon açısından uygun değil. O nedenle her an her çadırkentte her ilimizde bir enfeksiyon ve salgın olma ihtimali var. Ülkemizde suçiçeği vakaları görülmeye başlandı, uzun zamandır görülmüyordu. Aşılarda ciddi sıkıntı var, 1-2 kez bile toplandı çünkü belli bir ısı arasında muhafaza edilmesi gerekiyor ama ciddi derecede soğuk var ve bu aşıların bozulması için soğuk çok önemli bir etken. O nedenle birçok aşının zamanında yapılması, özellikle tetanos aşısı gitti, gebeler için de önemli bir aşı."

“BÖLGEDE 15’İN ÜSTÜNDE KAMU HASTANESİ KULLANILAMAZ DURUMDA”

“Elbistan Devlet Hastanesi ‘Deprem öldürmez bina öldürür’ün çok tipik bir örneği. Orası sağlık çalışanlarının hatta vatandaşların aileleri ile kaldığı bir yer. Diğer hastanelerdeki, biz de Malatya Eğitim Araştırma Hastanesi’nde geceyi geçirmek zorunda kaldık, yeni yapılan bölüm sismik izolatör var hiçbir şey olmamış ama bu tarafta binanın dışı çok iyi ama içi şey olmuş durumda. Hatay’da kamu hastanesi yok hizmet veren. Son depremle beraber üniversite hastanesi de boşaldı. Bölgede 15’in üstünde kamu hastanesi kullanılamaz durumda. Şimdi de söylenen bir tablo, Elâzığ, Bingöl civarlarının dayanıklı olması lazım.

“ASBESTLİ ENKAZLARDA BİR DENETİM VE KONTROL YOK, KONTROLLÜ BİR HAFRİYAT YOK”

Çok hızlı bir şekilde enkaz kaldırma işlemleri başladı. Hem onların kaldırılma işlemi hem de dökülme alanlarında bulunan insanların ki bunları götüren işçiler de dahil ciddi asbest tehlikesi. Çünkü binaların büyük bölümü eski bina, ciddi düzeyde asbest kullanılmış ve buna ilişkin önlem yok. Nereye boşaltıldı, özel bir alanın ayrılmasına yönelik orada çalışan işçilerin en azından maske kullanması gerekiyor. Ona ilişkin yetebildiği kadar Tabipler Birliği ve tabip odalarındaki arkadaşlar bilgilendirme yapıyor ama orada bir denetim ve kontrol yok, kontrollü bir hafriyat yok.”

“SAĞLIK ORGANİZASYONLARI ÇOK HIZLI TOPLANDI AMA DEVLETİN DİĞER KURUMLARINDA BUNU GÖREMEDİK”

Gördüğümüz tablo şu, boşalmış, sokaklarda insan yok, hiçbir ticari faaliyet yok. Malatya içinde alışveriş yapacağınız bir market yok. En son gelen bilgi, 40-50 bine düşmüş merkez nüfus, 5 milyon göç var. Gönüllü sağlık çalışanları ve sağlık organizasyonları bütün aksamalara rağmen en hızlı toparlanan ama devletin olması gereken diğer kurumlarının 2-3 gün orada bu organizasyona erişemediğini hepimiz de gördük. İlk etapta arama ve kurtarma çok önemli sağlık hizmetleri ile beraber.

Genel Sekreter Coşkun da sağlık çalışanlarının durumlarına ilişkin şunları anlattı:

“O BÖLGEDEN DEPREM MAĞDURU HEKİMLERİN BİR AN ÖNCE ÇEKİLMELERİ, GÖREVLERİNDEN ALINMALARI GEREKİYOR”

Çadır, konteyner bulunamadığı için büyük salonlarda sağlık çalışanları ince minderlerin üzerinde toplu halde yatıyorlar. Bazı hastanelerin iyi bölümleri hastalara ayrılmış durumda ama hafif hasarlı bölümlerinde yine sağlık çalışanları odalarda kalmaya devam ediyorlar. Dışarıda soğuk sebebiyle kalmak imkânsız, çadır yetersiz ve ısıtmalı çadır yok. Bazı hekim arkadaşlara sorduk ne istiyorsunuz diye? Duş alma imkânı, 8 gün olmuş 1 kere duş alabildim. Binaların içine giremiyoruz, endişe ediyoruz. Duş alabileceğimiz konteynerlerin gönderilmesini istiyoruz dediler. Hekimler, sağlık çalışanları canla başla çalışıyorlar ama bitmiş durumdalar. O bölgeden deprem mağduru hekimlerin bir an önce çekilmeleri, görevlerinden alınmaları gerekiyor. Sular donduğu için, deprem nedeniyle hijyen sağlanamıyor, hekimler hijyen problemleri ile de karşı karşıya kalıyorlar. Çamaşır yıkama olanakları yok, ameliyat kıyafetleri, iç çamaşırları onları değiştirmek gerekiyor. Hijyenik ürünlerin o bölgeye hala gönderilmesi gerekiyor ve bunlara devam etmek gerekiyor. Bir an önce bu işlerin hallolması gerekiyor.”

“TEK İSTEDİKLERİ ASLINDA ISITMALI BİR ÇADIR VE TUVALET, BİRÇOK YERDE BUNLAR AYARLANMAMIŞ”

“Depremzedelerin hızlı rehabilitasyonu ve müdahale edilmesi aslında gönüllü sağlık çalışanlarının bölgeye hızla akın etmesiyle gerçekleşti. Bu sebeple çok fazla hasta çok hızlı tedavi edilebildi. Ciddi bir organizasyon eksikliği vardı. Buradan gönüllü gitmek isteyen hekimler, sağlık çalışanlarının çoğu 36 saat, 48 saat gibi aralıklarda havaalanlarında çok oyalandılar. Bölgeye ulaşmalarında organizasyon sıkıntısı oldu. Hekimler ve sağlık çalışanları kendileri depremden etkilenmiş oldukları halde 48-72 saat tek başlarına çalışmak zorunda kaldılar. Bu onları çok kötü etkiledi. Söyledikleri şu; o 24-48 saat gibi sürelerde içecek bir tane su bile bulamadık diyorlar. Tek istedikleri aslında ısıtmalı bir çadır ve tuvalet. Hala bir sürü yerde sağlık çalışanları için bunlar ayarlanamamış durumda."

İlgili Haberler