Beka sorununa kim yol açıyor?
AKP genel başkan vekili Numan Kurtulmuş, yerel seçimleri beka meselesi olarak gördüklerini ancak bu söylemin özellikle CHP'lileri rahatsız ettiğini söyledi ve "Bu millet, önceki seçimlerde olduğu gibi AK Parti'ye, Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıkarak, yerel yönetimler seçimleri olmasına rağmen oyunu, istikametini ve geleceğini belirleyecek Allah'ın izniyle." dedi. Bu ifadelerden, AKP'nin yerel seçimleri, Tayyip Erdoğan için bir referandum gibi gördüğü anlaşılıyor!
Bu tartışmalardan bağımsız olarak düşünelim ve "Türkiye'nin bir beka sorunu var mıdır?" diye soralım...
Beka sorunu vardır ama sorunun kaynağı, doğrudan doğruya AKP iktidarının 17 yıldır uyguladığı iç ve dış politikadır. İç politikada, başlangıçtaki ılımlı tutum terk edilmiş ve halkın kutuplaştırılması ve birbirine düşman haline getirilmesi, "kendi seçmenini konsolide etmek" için bir seçim kazanma aracı haline getirilmiştir. Uygulanan ekonomi politikası, Türkiye'nin toplam millî gelirinin üçte ikisi kadar borçlanması ile sonuçlanmıştır.
Tarım üretimi, ABD ve AB baskısı ile sınırlandırılmış, tarıma dayalı sanayi, Amerikan şirketlerine terk edilmiştir. Şeker fabrikalarının satılması, ABD dayatmasının sonucudur.
Dış politikada ise AKP iktidarı, "ABD'nin İslam dünyasındaki Truva atı" gibi davranmış, özellikle Suriye'deki rejim değişikliği girişimi, gerek sığınmacılar sorunu gerekse Türkiye sınırında PKK/PYD devleti kurma girişimiyle bumerang gibi dönerek Türkiye'yi vurmuştur.
Tehdidin NATO'dan ve ABD'den geldiği ve geleceği anlaşıldığından, Rusya ile iyi ilişkiler kurulmaya ve S-400 füzeleriyle Türkiye'nin hava savunması için önlemler alınmaya çalışılmışsa da yeni askerlik sistemi ile bu çabalar örtüşmemektedir.
Türkiye'nin beka sorunu varsa, ordu mevcudu neden 350 bine düşürülmüştür? Türkiye'nin beka sorunu varsa, Anayasa'daki eşitlik ilkesini yıkarak bedelli askerlik neden daimi hale getirilmiştir. Türkiye'nin bekasını paralı askerler mi koruyacak? Yoksa askerlik bir vatan hizmeti midir?
Diğer taraftan, iktidara yakınlığıyla bilinen ANAR Başkanı İbrahim Uslu, halkın birinci gündeminin yüzde 76,5 ile ekonomik kriz olduğunu söyledi. Uslu, "Beka dahil diğer tüm sorunlar, yüzde 5'in altında kalıyor. İktidarın sürekli beka vurgusu yapması, elinde başka koz kalmamasından kaynaklı... Aslında referandumda, son genel seçimlerde işe yaradı. Ama bu süreç uzadıkça, vatandaşı buna inandırmak artık kolay değil. Erdoğan'ın 'zillet ittifakı' söylemi de vatandaşlar arasında kendine çok yer bulan bir söylem değil. Kendi seçmeni bile buna inanmıyor." dedi.
Daha önyargısız düşünmek için beka sorunu yaşayan ülkelerden Venezuela'ya bakalım. Venezuela'da elektrik üretim sistemi, siber saldırı ile çökertildi.
Devlet Başkanı Maduro, bu saldırıya karşı vatandaşlarından en üst düzey birlik sağlamalarını talep etti.
Kendini geçici devlet başkanı ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido ise "Venezuela çok iyi biliyor ki devlet başkanlığı gaspı sona erdiğinde elektrik gelecek." sözleriyle, kesintinin amacını itiraf etmiş oldu!
ABD, Venezuela'nın petrolüne ve altınına ulaşmak için içeriden iş birlikçiler buldu. Oysa halkın birlik içinde olması gerekiyor.
Türkiye'de de halkın birliğini sağlamak, beka için şart. Peki halkın birliğini kim sağlar?
Anayasa'nın 104'üncü maddesine göre "Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder."
Cumhurbaşkanı ve partisi, yerel seçimleri kendilerinin beka sorunu olarak görür de milletin bir kısmının oylarını "konsolide etmek" için çalışır ve karşıda yer alan ittifaka da "zillet ittifakı" derse, asıl bu durum bir beka sorunu oluşturmaz mı?