Devlet Bahçeli, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili konuştu. Bahçeli, "AK Parti başkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse, Anayasa taslağını TBMM'ye getirmelidir. Ya 367'yi aşarak kanunlaşacaktır ya da milletin kararına sunulacaktır. Bizim tercihimiz her zaman olduğu gibi parlamenter sistemin devamı, güçlendirilmesi, reforma tabi tutulmasıdır. Ancak milletimiz aksini söyleyecek olursa buna da diyeceğimiz herhangi bir şey doğal olarak bulunmayacaktır. Türkiye'nin nasıl ve hangi sistemle yönetileceğiyle ilgili muamma bize göre kapanmalı, bu iş kökünden bitirilmelidir" dedi.
Bahçeli’nin partisinin grup toplantısındaki konuşmasından satır başları şöyle:
“Türk milletine kin besleyen, tarihsel varlığından ürken ne kadar zalim varsa kah piyonlarıyla kah doğrudan saldırmaktadır. Husumet cephesi tüm imkanlarıyla zehir kusmaktadır. Yıkılmamızı gözleyenler faaldir. Yok oluşumuzu projelendirenler faaliyetlerine hız vermişlerdir. Türkiye’nin yanıp kül olmasını hedefleyenler hiç olmadıkları kadar dirençlidir. Terörizm Türkiye’nin bir numaralı meselesidir. Bu vahşi saldırganlığı alt etmeden Türkiye’ye huzur yoktur. Terör örgütleri, PKK’nın menfur saldırıyla değerlendirilmelidir, muharrem ayının 10’una tekabül eden bazı görüşlerimi de sizinle paylaşmak istiyorum.
“Acılar zaman içinde hem insanları, hem toplumları olgunlaştıran beşeri bir halin tezahürüdür. Olgunlaşmak, unutmak değildir. Bilakis olgunluk, yaşananlardan zor da olsa ders çıkarabilmektir. Bu değerler sayesindedir ki İslam’ı mesajları evrensel boyut kazandırmıştır. Asırlar evvel, dünya karanlık çağa mahkumken İslam toplumları şahlanış dönemleri yaşıyordur. Asr-ı saadet dönemi emsalsiz bir devrin adıdır. İslam ne zaman kavgalara alet edilip, ne zaman saltanat mücadeleleri içine çekildiyse Müslümanların içine kazınan acılar da ortaya çıkmıştır. Geçmişte yaşanan acılar zamanın ruhuna işlemiş ve hiçbir zaman unutulmamıştır. Mağdurların yürek atışı her dönemde yankı bulmuş, mazlumların ahı günümüze kadar ulaşarak hepimizin ortak hüznü haline gelmiştir. Elbette körpe umutlara kan kusturanlar her zaman lanetleneceklerdir. Hakk’a karşı gelenlerin iktidar hırsı uğruna insanlıktan çıkanların isimleri şerle, şiddetle bir anılmıştır, bundan sonra anılmaya devam edecektir. Tarihin her dönemde makam ve mevki uğruna yaşadıkları dönemleri karanlığa gömenler olmuştur. Kerbela’da yaşananlar özellikle hafızalardan silinmeyecektir. Kerbela’da peygamberimize ve ailesine kılıç çekenler, bugünlerde yaşadığımız kaos ve kargaşanın mimarıdır. Hz. Hüseyin ve ehl-i beyitin aziz büyüklerin 10 muharrem 61’de şehit edildiklerinden beri İslam aleminde göz yaşı eksik olmamıştır.
“Bugünlerde Türk askere işgalci suçlamasını yapan Irak’a bakın. Musul’u bırakıp kaçan Irak’ın Türkiye’ye atarlanması, atıp tutması her şeyi özetlemektedir. Suriye ve diğer İslam ülkelerinin perişanlıklarını söylemeye bile gerek yoktur. Geçmişin ızdırap verici olaylarını günümüze taşıyıp kavga meselesi yapmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır.
“Yezidler her dönemde olacaktır ve olmuştur. Çünkü İblis günah mesaisine aralıksız devam etmektedir. Kaldı ki bu zamana kadar olan da budur. Mesele Yezid’i lanetlerken Hz Hüseyin’i anlayabilmek, fitnelere kapalı durmaktır. Kerbela’yı anlamak için Hz. Hüseyin’i tanımak lazım. Kerbela denince haksızlığa eğilmeyen bir iman şuuru, cesur bir irade zırhı anlaşılmadır. Tüm İslam toplumlarının karşısında aslında iki seçenek vardır; ya ahlak hakim olacak ya da yezidi alçaklık etki ve tesir alanını genişletmeyi sürdürecektir. Ya barış egemenlik kuracak veya savaş, kutuplaşma, kanlı hesaplaşma kaldığı yerden hatta yükseldiği noktadan değerlerimizi yutmaya devam edecektir.
“Kerbela’da kaybeden zalimlerdir, aksini iddia etmek Yezid’le bir olmaktır. Mezhepçilik eğer bugün düşmanlarını kışkırtıyorsa bunun müsebbibi Kerbela’yı siyasileştiren hainlerdir. İslam dünyasının şu anki durumu tam bir fecaati işaret etmektedir. IŞİD böylesi bir zeminden yeşermiştir. Şii de Sünni de Müslümandır. Öyleyse paylaşılamayan nedir? Canlı bombalarla cana ve mala kast etmek yüce Allah’ın hangi buyruğunda yazılıdır? Allah diyerek kafa kesmek nasıl bir aklın ve anlayışın ürünüdür? Bunları sormak ve sorgulamak en büyük hakkımızdır. Haçlı saldırılarıyla amaçlarına ulaşamayanlar, şimdi değişik senaryolarla o dönem yapamadıklarını şimdi yapmaya çalışmaktadır. Çocuklar öldürülmekte, bir medeniyetin ışıkları söndürülmektedir. Bir zamanlar dünyaya yön veren İslam, şimdi girdiği girdaptan çıkmaktan için çözüm ve yollar aramaktadır. Ortadoğu’daki petrol kuyularının etrafında vızır vızır dolaşan emperyalist azgınlık mesafe almaktadır. Maalesef İslam toplumları da buna sessiz ve seyirci kalmaktadır. Yezidlerin oyunlarına düşmememiz en samimi dileğimdir. Yeni Kerbelaların olmaması Müslümanım diyen herkesin ödevidir. Kerbela’daki acılar üzerinden iktidar kurmak hem geleceğe hem günümüze büyük bir haksızlık olacaktır. Birbirimize sıkı sıkı sarılmanın tam zamanıdır, gecikmemiz halinde ödeyeceğimiz bedel çok fazladır. Hz. Hüseyin efendimizin ‘Reyhanım’ dediği cennet gençlerimizin efendisidir. Tüm Kerbela şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
"330'UN ÜZERİNDE KALARAK REFERANDUMA SUNULACAKTIR"
Hükümet sistemi belirlenirken, tarihsel tecrübeler, sosyo-ekonomik yapı, toplumsal eğilim dikkate alınmalıdır. Oldu bitti ile sistem değişikliği görüşmüş şey değildir. Türkiye'nin bekaa mücadelesi verdiği bu günlerde, Cumhurbaşkanının hukukla ters düşmesi geleceğimiz için çok tehlikelidir. Karşımızda iki alternatif yol vardır. Biri bizim için de en doğru olanı Sayın Cumhurbaşkanının yasal ve anayasal sınırlara çekilmesidir. Bu olmayacaksa, ikinci yol fiili durumun hukuki yol aranmasıdır. Bu durum karşısında AKPbaşkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse karşımıza iki seçenecek çıkacaktır. AKPbir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır.MHP her karara saygılıdır. Bizim düşüncemiz mevcut sistemin güçlendirilmesidir. Milletimiz aksini söylecek olursa buna da diyeceğimiz bulunmayacaktır."