14-20 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası nedeniyle açıklamalarda bulunan Nefroloji Uzmanı Dr. Evrim Bozkaya, aşırı tuz tüketiminin başta hipertansiyon ve böbrek hasarı olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açtığını belirtti.
Bozkaya, “Genel adıyla tuz (sodyum-klorür) insan vücudunun temel fizyolojik bir bileşeni ve ihtiyacı olmakla birlikte gıda ile alınan miktarındaki aşırılıklar başta hipertansiyon ve böbrek hasarı olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Tuz milattan önce 2000’li yıllarda daha çok gıda korunması ve yiyeceklere lezzet katması amacıyla insanlık tarihine dahil olmuştur. İlkel çağlarda 1.5 gram /gün gibi düşük düzeyde olan tuz tüketimi öğrenme ile artarak günümüzde değişik toplumlarda değişmekle birlikte ortalama 9-12 gram /gün civarındadır. Dünya çapında tuz alımının kaynakları incelendiğinde yüzde 68 gibi en yüksek oranda hazır işlenmiş gıdalardan alındığı görülmüştür. Fazla tuz tüketiminin nabız basıncı ve sertliğini artırdığı çeşitli araştırmalar ile net olarak anlaşılmış. Tuz kısıtlaması hipertansiyon tedavisindeki yerini almıştır. Daha sonra yapılan çalışmalar aşırı tuz tüketiminin böbrek hastalığı ve kalp damar hastalık riskini artırdığını göstermiştir. Aşırı tuz tüketiminin ayrıca böbrek taşı oluşumu, mide kanseri ve osteoporoz gelişim riskini artırdığı, bronşial hiperreaktiviteye yol açtığı da gösterilmiştir” diye konuştu.
“YÜKSEK TUZ TÜKETİMİ YAŞLA BİRLİKTE GELİŞEN HİPERTANSİYON RİSKİNİ DE ARTIRMAKTADIR”
Yüksek tuz tüketiminin primer hipertansiyon gelişiminde rol aldığını ifade eden Bozkaya, böbrek hastalarında tansiyon yüksekliğinin en önemli sebeplerden bir tanesi olduğuna dikkati çekti ve şöyle konuştu:
“Primer hipertansiyon, benign nefroskleroz gelişiminin temel tetikleyicisidir. Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin, diyabetik nefropatiden sonra en sık sebebi hipertansif böbrek hastalığıdır. Hipertansiyon, böbrek hasarının sebebi olabileceği gibi aynı zamanda önemli bir sonucudur. Tuz, kan basıncından bağımsız olarak da böbrek hasarı oluşturabilir. Tuzun böbrekten atılmasındaki azalma ve tuza cevaben normalden fazla kan basıncı artışı tuz duyarlılığı olarak tanımlanmıştır. Primer hipertansiyonun gelişiminde, böbreklerin tuz atma kapasitesinde ki yetersizlik başlatıcı mekanizma olarak ileri sürülmektedir. Yüksek tuz tüketimi özellikle tuza duyarlı hastalarda hipertansiyon gelişimini daha kolay tetiklemektedir. Yüksek tuz tüketimi yaşla birlikte gelişen hipertansiyon riskini de artırmaktadır”
BİR ÇAY KAŞIĞINDAN DAHA AZ TUZ TÜKETİN, HAZIR GIDALARDAN UZAK DURU
Düşük tuzlu diyetin, hipertansiyon tedavisinde ilk yaklaşım olduğunu söyleyen Bozkaya, “Böbrek hastalıkları, bizim için son dönem böbrek yetmezliği ve diyalizle sonlanıyor. Hastalarımızda böbrek yetmezliği gelişmemesi için özellikle polikliniklerimizde kendilerine tavsiye ettiğimiz en önemli şey tuzu azaltmalarıdır. Böbrek, tuzu atmaya çalışırken fazladan çalışıyor ve fazladan güç kaybediyor. Bu nedenden dolayı tansiyon yüksekliği olan, böbrek hastalığı olan hastalarımıza özellikle günlük 6 gramın altında (1 çay kaşığından daha az) tuz tüketimini tavsiye ediyoruz. Bunun için asla yemeklere tuz atmamalarını, hazır paketli gıdalardan uzak durmalarını istiyoruz. Çünkü hazır paket gıdalarda, uzun süre saklanabilmesi için çok fazla tuz kullanılıyor. Bu konuda sağlık otoritelerinin yapacağı kısıtlamalar ve kontroller toplum sağlığını olumlu etkileyecektir. Suyun öneminden daha çok burada tuzu vurguluyoruz. Düşük tuz tüketimi, kalsiyum kanal blokerleri hariç antihipertansif ilaçların etkisini de artırmaktadır. Günümüzdeki veriler ışığında hipertansif bireylerde en fazla 6 gram, normotansif kişilerde 6-12 gram arası tuz kısıtlaması uygun görünmektedir” şeklinde konuştu.