Arkasında PKK yok diye mi?
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Salı akşam saatlerinde BDP’nin 7 bağımsız adayı dahil olmak üzere toplam 12 bağımsız adayın başvurularını reddetti.
Kararı duyan herkes şok oldu.
Doğrusunu söylemek gerekirse ben de şaşırdım.
Demirel’in “Siyasette 24 saat çok uzundur” sözünü sanırım herkes bir kez daha hatırlamış oldu.
YSK’nın gerekçesi, “Bu adayların haklarındaki mahkumiyet kararları.” Yani, kanundaki ölçüler geçerli.
Parti olarak seçime giren ÖDP de, 41 ildeki adaylarının belgelerindeki sorun nedeniyle YSK tarafından veto yedi.
Kanun yapıp, uymayın diyorlar!
Şimdi herkes konuşuyor.
“Demokrasinin önü tıkanırsa, şiddetin yolu açılırmış!”
Kim diyor bunu?
Dün NTV’de konuşan BDP’li bağımsız aday Şerafettin Elçi.
En çok konuşanlar da, o kanunları yapan insanlar. Oy alamayız korkusuyla popülizm yapıyorlar ve hukuk devletini hiçe sayıyorlar.
Bu “kendi varlığını yok saymak” demektir.
Kanun yapmak için Meclis’e gidip kanun yapıyorlar, sonra bu kanuna uymayın diye çağrı yapıyorlar!..
Hukuk güvenilir olmalıdır deyip, kendi yaptıkları hukuka isyan çağrısı yapıyorlar.
Bunların başında, kanun yapıcı yüce Meclis’in başkanı eski AKP’li Mehmet Ali Şahin geliyor.
CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamzaçebi ve CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal da bu koroya katıldı. Kemal Kılıçdaroğlu ise, Meclisin olağanüstü toplanmasını istedi.
Gizli gündem!
İşin bir de “komplo boyutu” var.
Acaba BDP, kendi adaylarını bilerek mi bu hale düşürdü?
Hani demişlerdi ya, “Tunus, Mısır ve Libya’daki gibi sivil itaatsizlik başlatacağız” diye.
Kendilerine zemin mi yaratıyorlar?
Bu kuralları bilmemeleri olanaksız.
Çünkü, Meclis’te grupları var, milletvekilleri var, avukatları var... Yasaların içini dışını çok iyi biliyorlar, tabii açıklarını da.
Yani bilerek mi afra tafra yapıyorlar şimdi?
Ey halkımız!
Şimdi oy vereceğin parti ya da kişilerin tavırlarına bak, iyi değerlendir.
Yıllardır uyardım. Şimdi de uyarı sorusu soruyorum:
Bakalım oy vermeyi düşündüklerin, bu konuda nasıl açık (ya da gizli) tavır alacak?
Eşit ve adil seçim!
YSK ve yargıyı suçlamak AKP’nin bir geleneği oldu.
Hatırlayınız.
Yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy kullanması konusunda Başbakan Erdoğan, “Bizi engelliyorlar, arkadan vuruyorlar” mealinde açıklama yaparak YSK’ya yüklenmişti.
Kanun yapan, anayasayı değiştirme gücünü elinde bulunduran ve hatta halk oylaması ile yüzde 58’lik bir gücü elinde tutanların sızlanmaya hakları var mı?
Numara mı yapıyorsunuz?
Bakınız ben de YSK’ya bağımsız milletvekili adayı olarak iki başvuru yapmıştım. Onlar da kabul edilmedi.
Neydi o taleplerim?
Anayasada yer alan eşit ve adil seçim ilkesine dayanarak oy pusulalarında bağımsız adayların resimlerinin bulunması ve TRT’deki 10 dakikalık propaganda konuşmasına katılmak.
Kanun maddelerine dayanarak bunlar reddedildi.
***
Bizim için miting yapan yok, basın toplantısı ile Meclis’i olağanüstü toplantıya çağıran yok, YSK’nın kulağını çeken yok ve hatta bu eşit ve adil seçim isteğini dile getiren de yok.
Türkiye’de hak ve adalet için insanların arkasında PKK gibi bir terör örgütü mü olması gerekiyor?
Bizim sesimize medyanın, politikacıların ve ülkeyi yönetenlerin kulak vermesi için sırtımızı nereye dayamalıyız?
Kanunlar ve kanun yapanlar masumları korumayacak mı?
İşte bunun için, (arkasında terör örgütü olmayan) bağımsız adayların bu Meclis’te olması gerekiyor.
Hem de çok gerekiyor.
HAYAT DEĞİRMENİ
Ankara 1. bölgedeki halka soruyorum:
Yaptıkları kanunlara uyulmamasını isteyen politikacıları mı seçeceksiniz yoksa Hulki Cevizoğlu’nu mu?