Anayasa Mahkemesi’nden özel okulları ilgilendiren flaş karar 

Anayasa Mahkemesi’nden özel okulları ilgilendiren flaş karar 

Anayasa Mahmekesi’nden özel okulları ilgilendiren bir karar çıktı. Söz konusu karara göre bir özel okulun eğitim ve öğretim yılı içinde haczedilemeyeceğini düzenleyen kanun anayasaya aykırı bulundu.  

Anayasa Mahkemesi, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren okulların taşınır ve taşınmaz mallarının içinde bulunulan eğitim ve öğretim yılı sonuna kadar haczedilemeyeceğini düzenleyen kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu. 
 
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi baktığı bir davada, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun söz konusu düzenlemeyi içeren 362/a maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu. 
 
İptal başvurusunda, haciz yasağının eğitim faaliyetlerinde kullanılan taşınır ve taşınmaz mallarla sınırlandırılmamasının alacaklıya aşırı külfet yüklediği, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki muhafaza ve satış işlemlerinin ertelenmesi yeterliyken haciz yasağı getirilmesinin ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığı öne sürülerek kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu savunuldu. 
 
Başvuruyu esastan görüşen Yüksek Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. 

"BİR TARAF İÇİN ÖLÇÜSÜZ" 
 Kararda, alacağın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibinde alacaklı ve borçlunun mülkiyet hakkının çatıştığı, bu nedenle icra takip sürecinin, alacaklı ve borçlu tarafın menfaatlerini dengeleyecek yolları öngörmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerektiği belirtildi. 
 İptali istenen kuralın, Anayasa'da da güvence altına alınan eğitim ve öğretim hakkı kapsamında okullardaki eğitim ve öğretim sürecinin devamlılığı ve aksamadan sürdürülmesinin sağlanmasını amaçlandığı ifade edilen kararda, bu çerçevede Kanun kapsamında faaliyet gösteren okulların taşınır veya taşınmazları üzerinde gerçekleştirilecek haciz işlemlerine birtakım sınırlamaların getirilebileceği anlatıldı. Buna karşın, itiraz konusu kuralda, içinde bulunulan eğitim ve öğretim yılı içinde haczedilemeyecek taşınır ve taşınmaz mallar yönünden hiçbir ayrım yapılmadığının altı çizilen kararda, yine Kanun kapsamında faaliyet göstermekle birlikte başka alanlarda da faaliyet gösteren kişilerin eğitim ve öğretim faaliyetleriyle ilgili bulunmayan diğer faaliyet alanlarıyla ilgili taşınır ve taşınmaz mallarının da haczedilemeyeceği kaydedildi. 
 Borçlunun haciz yasağı öngörülen süre içinde mal varlığı üzerinde gerçekleştirebileceği tasarruf işlemlerine karşı alacaklının 2004 sayılı Kanun hükümleri uyarınca cezai hükümlerin uygulanmasını isteme veya iptal davası açabilme şeklinde hukuki imkanlara sahip bulunduğu belirtilen kararda, ancak bu hükümlerin uygulanabilmesinin alacağın tahsil edilememiş olması şartına bağlandığı vurgulandı. 

"ALACAKLIYA AŞIRI KÜLFET" 
 Bu bakımdan itiraz konusu kural sebebiyle haczedilme imkanı ortadan kalkan bir mal için doğrudan dava yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, alacağın tahsilinde ciddi anlamda zorlanılmış olması durumunda da dava açılamayacağı anlatılan kararda, şunlar kaydedildi: 

"Ayrıca cezai hükümlerin doğrudan alacağın tahsil edilmesini sağlayıcı bir fonksiyona sahip bulunmaması ve iptal davasının belli şartların varlığına bağlı, özel ispat koşulları içeren bir dava türü olduğu da dikkate alındığında anılan imkanlara sahip olunması alacaklı yönünden yeterli hukuki güvenceyi sağlamaz. Yine kuralın anılan Kanun kapsamında düzenlenen haciz isteme süresi, bu sürenin hesaplanması yönünden getirilen istisnalar, zamanında haciz istenmemesinin neticeleri, icra iflas hukukunda hacze bağlanan sonuçlar ile ihtiyati haciz kurumunun geçici hukuki koruma işlevi üzerindeki etki ve sonuçları dikkate alındığında cebri icra hukukundaki diğer pek çok alanda da alacaklı aleyhine sonuç doğurabileceği açıktır. Kural genel anlamda alacaklı ve borçlu arasında gözetilmesi gereken menfaat dengesini alacaklı aleyhine bozarak alacaklıya aşırı bir külfet yüklenmesine neden olabilmektedir." 

Kararda, açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa'nın 5 ve 35. maddelerine aykırı bulunduğu ve iptal edildiği belirtildi. 

Anayasa Mahkemesi tarafından, iptal nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak 1 yıl sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. 

 

İlgili Haberler