107 yıl önce bugün bir Albay tarihin akışını değiştirdi. Çanakkale'yi denizden geçemeyen düşman karadan çıkmak istedi. Ancak Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’di

107 yıl önce bugün bir Albay tarihin akışını değiştirdi. Çanakkale'yi denizden geçemeyen düşman karadan çıkmak istedi. Ancak Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’di

Çanakkale Savaşlarının en önemli aşamalarından birisi 1915 yılının 9-10 Ağustos günlerinde yaşanmıştır. Denizde yenilen İtilaf Devletleri bu kez Çanakkale’yi karadan geçmek istemiş, ancak Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal engeliyle karşılaşmıştır.

İngiliz kuvvetlerinin 6-7 Ağustos’ta Suvva Koyu’na yaptıkları çıkarma harekatı, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki Türk askeri tarafından 9-10 Ağustos’ta bozguna uğratıldı. Atatürk’ün Conkbayırı sırtında komutanlara verdiği şu komut ise tarihe altın harflerle kazınmıştı.

“BEN SİZE TAARRUZU EMRETMİYORUM, ÖLMEYİ EMREDİYORUM.”

Çanakkale Kara Savaşları’nın dönüm noktası olan 10 Ağustos 1915 Anafartalar Zaferi’nin 107''inci yıl dönümü.

Çanakkale’deki işgal girişiminin seyrini değiştiren dönüm noktalarından biri olan Anafartalar Zaferi’nde Kurmay Albay Mustafa Kemal liderliğindeki Mehmetçik, denizden olduğu gibi düşmana karadan da geçit vermedi.

Çanakkale Boğazı''nı geçemeyeceklerini anlayınca Gelibolu Yarımadası''na karadan çıkarma yaparak buradan Boğaz''a ulaşmayı deneyen İtilaf Devletleri''nin umutlarının yok edildiği bu zafer, tarihe adını yazdırdı.

18 Mart 1915 deniz zaferinden sonra düşman bu sefer karadan Çanakkale''yi zorlamaya karar verdi.

25 Nisan 1915''te İngiliz-Fransız birleşik donanması Seddülbahir ve Arıburnu sahillerine çıktı. Sabah saat 05.30 civarında Arıburnu sahillerine ayak basan düşman çıkarma birliklerini ilk olarak o bölgeyi savunmakla görevli 27. Alay karşıladı. Onun yardımına, sabah 9.45, 10.00 civarında 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal''in komutasındaki 57. Alay yetişti.

Mustafa Kemal, komutanlara, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir” diyerek 57. Alay''ı düşmanın üzerine sürdü. Conkbayırı sırtlarında gün boyun devam eden boğaz boğaza çatışma sonunda düşman çıkarması sonuçsuz kaldı.

Mustafa Kemal, bu başarısından dolayı “Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı”na getirildi ve 25 Nisan 1915''ten 16 Mayıs 1915''e kadar, bölgedeki tüm kuvvetleri komuta etti.

İsmet Görgülü, şöyle dedi:

Yarbay Mustafa Kemal, düşmana taarruz etmek için Ordu Komutanından gerekli izni almayı bekleseydi, düşman muharebenin ilk saatlerinde, bölgenin en hâkim tepeleri olan Conkbayırı ve Kocaçimen''i ele geçirecek ve Boğaz yolunu açmış olacak, Seddülbahir''i de savunan Türk kuvvetlerini de kuzeyden kuşatmış olacaktı. Aynı zamanda düşmanın çıkarma yaptığı Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine, muharebenin ilk gününde müdahale edebilecek mesafede Türk birliği bulunmadığından (M. Kemal''in tümeni hariç) Mustafa Kemal''in bu tarihi müdahalesi olmasaydı Çanakkale Muharebeleri, 25 Nisan günü kaybedilebilirdi. (İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, (1912-1922), Ankara, 1993, s.83,84)

TANINIRLIĞI ARTTI

Mustafa Kemal Anafartalar Zaferi sonrasında Çamlıtekke''de, Liman von Sanders ile görüşerek akşam, Conkbayırı ile Suyatağı arasındaki 8. Tümen Karargâhı''na hareket etti. Büyük Anafarta kasabasının doğusunda tam tepelerinde bir İngiliz uçağı belirdi. Yanındakiler, hedef oluşturmamak için hemen ağaçların arasına dağılmalarına karşın Mustafa Kemal ve yanındaki bir asteğmen, hiçbir şey olmamış gibi yola devam etti. Uçağın takibinde Kurtgeçidi''ne yaklaştıkları zaman Conkbayırı tepesinden ve onun daha kuzeyinden Anzakların piyade ateşi altında 8. Tümen Karargâhı''na ulaştı. Buraya ulaştığında yanında bir tek Süvari Asteğmen Zeki (Doğan) vardı. Kurmaylarından ve yaverlerinden hiçbiri daha gelmemişti. Kötü koşullardan dolayı bir kısmı gece yarısına doğru, bir kısmı da ertesi gün karargâha gelebilecekti.

10 Ağustos''ta sabah saat 04.30''da Mustafa Kemal''in komutasındaki Türk birlikleri ( 23, 24 ve 28. Alaylar) Conkbayırı''nda düşmana saldırdı. 4 saat süren kanlı süngü muharebeleri sonunda Conkbayırı''nıın tamamı ele geçirildi.

Düşmana çok büyük kayıplar verdirilen bu savaş sırasında General Boldwin ve Kurmay Başkanı öldü. Mustafa Kemal de göğsündeki saate isabet eden bir şarapnel parçasıyla yaralandı.

Mustafa Kemal, Conkbayırı''nı geri aldıktan sonra öğleden sonra 8. Tümen''e veda ederek Anafartalar Grubu Karargâhı''na döndü.

5 gün süren Conkbayırı taarruzunda; resmi kayıtlara göre Türk tarafı 20 bin, düşman tarafı ise 25 bin kayıp verdi. Yani toplam kayıp 45 bin civarındaydı.

10 Ağustos Conkbayırı taarruzu hakkında, Fahrettin Altay Paşa''nın yorumu şudur:

Mustafa Kemal, 10 Ağustos''ta yalnız İstanbul''un değil, bütün bir memleketin işgalini önlemişti. Artık ümitleri kalmayan İngilizler, iki ay sonra Gelibolu Yarımadası''nı boşaltıp çekilip gitmeye mecbur kalıyorlardı.

21 Ağustos''ta Albay Mustafa Kemal''in komutasında İkinci Anafartalar Zaferi kazanıldı.

1 Eylül 1915''te Mustafa Kemal''e Gelibolu''daki “üstün başarılarından” dolayı Gümüş Liyakat Madalyası verildi.

8 Ağustos 1915''te Anafartalar Gurup Komutanlığı''na getirilen Mustafa Kemal''in bu görevi, Çanakkale''den ayrılacağı 10 Aralık 1915''e kadar devem etti. Anafartalar Grup Komutanı olarak emrinde 3 kolordu (2, 15 ve 16. kolordular) vardı. Turgut Özakman''ın da belirttiği gibi, “Çanakkale Savaşı boyunca, Liman Paşa dışında hiçbir komutan, bu kadar uzun zaman, bu kadar çok birliği ve bu kadar geniş bir alanı komuta etmemiştir.”

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: “EVVELA BEN İLERİ GİDEYİM”

Mustafa Kemal, hatıralarında, Conkbayırı Taarruzu''nu nasıl başlattığını şöyle anlatır:

“Gün doğmak üzereydi. Çadırımın önüne çıktım. Hücum edecek askeri görüyordum.
Oradan hücumun yapılmasını bekleyecektim. Gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı.
Artık hücum anıydı. Saatime baktım. Dört buçuğa geliyordu.
Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti.
Düşmanın piyade, mitralyöz ateşi başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı düzende duran askerlerimiz üzerinde bir defa patlarsa hücumun imkânsızlığından şüphe etmiyordum. Hemen ileri koştum. Tümen kumandanına rastladım.
O da ve her ikimizin refakatimizde bulunanlar beraber olduğu halde hücum safının önüne geçtik.
Gayet kısa ve seri bir teftiş yaptım. Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki:
‘Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.''
Kumandan ve subaylara da işaretimle askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim.
Ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim.
Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini, verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı.
Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar.
Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu.
Allah, Allah, Allah… Düşman silah kullanmaya vakit bulamadı.
Boğaz boğaza kahramanca mücadele sonunda ilk hatta bulunan düşman tümüyle imha edildi”.

İlgili Haberler