Akşener'in avukatı Feridun Bahşi'den önemli açıklamalar

Akşener'in avukatı Feridun Bahşi'den önemli açıklamalar

Yazarımız Yavuz Selim Demirağ’ın sunumuyla ekranlara gelen Başkent Ankara programının bu haftaki konuğu MHP Genel Başkan adayı Meral Akşener’in avukatı Feridun Bahşi'ydi.

MHP’deki hukuki süreçle ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Bahşi, genel başkan adaylarının bundan sonra izleyecekleri yol haritası ile ilgili bilgiler verdi. Bahşi’nin canlı yayında yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şu şekilde:

“Geçtiğimiz gün dört genel başkan adayı yaptıkları toplantı ile önemli kararlar aldı ve bazı konularda sözbirliğine vardı. Özellikle iki konu üzerinde uzlaşı sağlandı.

Birincisi; haksız şekilde durdurulan 19 Haziran Kurultayı iptali ve tedbiri konusunda davayı sonuna kadar takip etme konusu. İkincisi; ülkücü davanın başlangıcından beri gerçekleştirilen Erciyes Kurultayı’nın devamına ilişkin fikir birliğine varıldı. 6 Ağustos’ta Erciyes’te Kurultayı’nda dört genel başkan adayı ile birlikte büyük bir katılım bekliyoruz.

Partinin sahibini böyle dediyse çıkıp ahkam kesmeye gerek yok

Alınan başarısız seçim sonuçları sonrası tabandan ve delegelerden yükselen değişim isteği sonrası dile getirilen olağanüstü kurultay çağrısının neden hukuki engeller çıkartıldığı sorusunu değerlendirilen Bahşi şunları söyledi; “Ne kadar hukukçu varsa o kadar hukuki yorum vardır aslında. Ama bazı hukuki gerçeklikler değiştirilemez. Biz yaklaşık 30 hukukçu ile bu çalışmaları yaptık. Kimsenin hemfikir olmadığı tek bir konuyu bile gündeme taşımadık.  Geçerli tüzük metnimizde 1/20 delegenin teklifiyle yeni gündem maddesi yaratılabilir dedik. Kurultayımızda sunulan tekliflerin tamamından haberimiz yoktu, o günkü delegelerden yeni teklifler geldi. Ve hepsi 13 maddenin tamamı oybirliği kabul edildi. Partinin sahibi bu konuda değişiklik yapıyorsa başkasının çıkıp ahkam kesmesine gerek yok. 13 maddenin eklenmesinde hukuki herhangi bir sorun yoktur.

Tüzükte yeri yok

Zaten sayın Akşener’in altını çizerek bize verdiği talimat, hukuki olmayan hiçbir şeyin metinde yer almaması yönündeydi. En çok tartışılan konu 3’te 2 imza konusuydu. Tüzükte olağanüstü ya da olağan kongrelerde toplanma sayısı belirtilmemiş. Bu yüzden takip edilecek sıra olan normlar hiyerarşidir. Tüzükte toplanma sayısı ile ilgili bir hüküm olmadığı için siyasi partiler kanununa başvurduk Orada da ‘partiler salt çoğunluk ile toplanır’ ibaresi var. Ve ‘katılanların salt çoğunluğu ile karar alınır’ hükmü düşülmüş.

5’te 1 çoğunluk ile kongre toplama çağrısını Genel Merkez’e teslim ettik, Genel Merkez ‘kabul etmiyorum’ dedi. Eğer Genel Merkez bunu kabul etmezse durumuna binaen bir hüküm tüzüğümüzde yok. Tüzük ve siyasi partiler hukukunda karşılık bulamadığımız durumlarda bakmamız gereken yer Dernekler Hukuku’dur. (Türk Medeni Kanunu 75. Madde) Eğer 5’te sayısının gündeme getirdiği istek 30 gün boyunca cevapsız bırakılırsa Sulh Hakimi 3 kişilik komisyon görevlendir.

Salt çoğunluk ibaresi siyasi partiler kanununda var. Siyasi partiler kanununda olan bir madde varken medeni hukuk kanunlarına bakmak hukuken doğru değildir.

'Telafisi imkansız sonuçlar doğurması...'

19 Haziran’da alınan kararların neden durdurma kararı ile engellendiği sorusuna değinen Bahşi; “Hukuki bir gerekçesi de yok aslında. ‘Ben kararı durduruyorum’ diyemezsin gerekçesiz olarak. Mahkeme, durdurma konusunda geçerli gerekçesi olmadan sadece tek bir gerekçe ile durdurma kararı verebilir. O gerekçe de şu; davacının hakkında telafisi imkansız sonuçlar doğuracaksa durdurma tedbiri uygulanır.

‘Yapabileceğimiz bir şey yoktu!’

Bizim itirazımızı değerlendirmiyorlar. Eski kanunda bu tür tedbir kararlarına karşı temyiz yolu açıktı. Bölge adliye mahkemeleri devreye girince temyizi değerlendirme görevi onlara devredildi. Ayın 20’sine kadar onlar açık olmadığı için başvurabileceğimiz ve yapabileceğimiz de bir şey yok.

Gerekçesiz karar hukuk dışıdır!

656 kişinin onayladığına 1 kişi karşı çıkıyor. Hukuki olarak bir kişinin talebi bu şekilde mi değerlendirilir sorusu soruluyor. Hukukta her olay kendi iç dinamikleri ile değerlendirilip yorumlanır, ona göre karar gerekçelendirilir. Mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır, gerekçesiz karar hukuk dışıdır.

Delegelerin imzası toplandıktan sonra bu konuda televizyonlara çıkıp konuşan iki üç kişi oldu. Birisi Cemal Enginyurt idi. Çağrı Merkezi kongreyi duyurdu, Genel Merkez ‘kongre sonuçları kabul etmeyiz’ dedi. Cemal Enginyurt dava açtı, davalı MHP Genel Merkezi idi. İlginçtir, Genel Merkez davacıyla ilgili ‘helal süt emmiş kişi’ söylemini dile getirildi. Bir danışıklı dövüş sözkonusu.  Halbuki bu dava, ya Çağrı Merkezi’ne ya da Kongre Divanı’na açılır, Genel Merkez kesinlikle bu davanın adresi değildir. Bu hakikati sürecin içerisindeki herkes bilir.

1187 delegeden 656 delege, yani salt çoğunluğun çok üzerinde bir sayı şöyle bir karar vermiş; tüzük değişikliklerini yapıyorum ve 10 Temmuz’da kongre toplayacağım. Mahkeme ise süreci durdurma kararı aldı. Gerekçe ise alınan kararların ‘telafisi mümkün olmayan zararlara yol açma’ tehlikesi imiş.

Genel Merkez adına biz itiraz ettik

Hem Kongre Heyeti hem genel merkez 4 No’lu Çankaya Seçim Başkanlığına müracat etti, kongre yapacağız talebinde bulundu. Seçim Başkanlığı bunun önce biraz geciktirdi, sonra farklı gerekçelerle reddetti. 19 Haziran’da alınan kararlar kanuna göre oylandığı anda yürürlüğe girer. Seçim yapılamaz maddesi de 19 Haziran’da devreye girmiş oldu, 5 gün yaşayan bu tüzük değişikliği sonra iptal edildi.

Biz dilekçemi sunduk, saat 15:00’a 10 dakika kala Genel Merkez, genel sekreter İsmet Ataman’ın imzası ile yayınlanan belge ile ‘kongre yapmaktan vazgeçtik’ dedi.  

Bahçeli 10 Temmuz sözü vermiş, ‘Devlet Bahçeli sözü, Devlet sözü’ demişti. Ben ilk günden beri Genel Merkez bu kongreyi yapamaz demiştim ama, yürekleri yetmez. Velhasıl yapamadılar da, en küçük bahanede geri çektiler. Biz onlar adına itiraz ettik. Çankaya Seçim Kurulu‘nun Genel Merkez’in reddedilen kararına biz itiraz ettik. Eski tüzük yoktur, eski tüzük askıdadır. Bu konuda ‘olağanüstü kongrelerde seçim yapılamaz’ ibaresi olmadığını vurgulayarak itirazımızı dile getirdik.

Asıl amaç 19 Haziran’ı iptal ettirmekti!

Biz UYAP yolu ile Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece saat 3’te dilekçe verdik ve davaya müdahil olduk. Yoksa asıl amaç 19 Haziran kararlarını tamamen iptal ettirmekti. Biz buna engel olduk. Önümüze çıkan her engel; bizi zayıflatmasının aksine, daha da güçlendiriyor. Bizim çabamızla bu kadar uğraşılması toplumun farklı kesimlerinde davamıza ilgiyi ve empatiyi de uyandırdı.

Genel Başkan adayları bir araya gelip bazı komisyonlar kurdu. Dünkü basın toplantısının bir araya gelip yaptıkları basın açıklaması ile, ‘genel başkan adayları arasında anlaşmazlık mı var?’ sorularını da bertaraf etmiş oldu. Nihayet genel başkan adaylarıdır ve hepsinin arasında işbirliği içerisinde rekabet ediliyor. Bu zaman zaman küçük yanlış anlaşılmalara yol açabiliyor. Zaten 19 Haziran’da aday farkı gözetmeksizin delegelerin tümü kararlara ortak imza atmıştı.

Erciyes Kurultayı daha değerli hale geldi

6-7 Ağustos’ta Erciyes Kurultayı yapılacağına dek ortak bir karar alındı. Sayın Bahçeli Erciyes Kurultayı’nı yasaklamıştı. Tertip Heyeti’nden bize davet geldi. Sayın Akşener ile o akşam toplantı halindeydik. Genel Başkan adayları olarak ortak katılım iştirakine karar verildi. Bu karar Erciyes Kurultayı’nı daha değerli hale getirecek.