Akademik yobazlık ve yalan haberler...
Virüs belirlemede kullanılamayacağı mucidi tarafından bildirilen bir testi esas alarak pandemi ilan edenler, küresel bir sahtekârlığa hizmet etmektedir ama sıkça karşımıza çıkarılan "Biz bilime inanıyoruz" diye bir kabulleri var. Oysa bilim bir inanç konusu değildir.
İnancın esası, sorgulamadan iman etmektir. Tabii sorgulayarak iman etmek daha kıymetlidir ki ona da İslam kültüründe "tahkiki iman" denilir. Bilim zihniyetine sahip insanlar ise sorgulamadan hiçbir veriyi doğru veya yanlış olarak kabul etmez. Sorguladıktan sonra da elde edilen verilerin yanlış olabileceğini de göz ardı etmez…
"Bilim" diye ortaya konulan dayatmalar, propagandayla, baskıyla, hakaretle, aşağılamayla veya devlet gücü kullanılarak kabul ettirilmeye çalışılıyorsa orada tam bir yobazlık söz konusudur.
Yobazlık ise milletlerin, devletlerin sonunu getirebilecek derecede tehlikeli olabilir!
***
Testlerin geçersiz olduğu, insanların yanlış tedavi sonucu öldüğü artık ortaya çıkmıştır. Buna karşı "aşıdan başka çözüm yok gibi görünüyor" diye tutturanlar, grip virüslerine karşı aşı üretilemeyeceğini, aşının hiçbir işe yaramayacağını çok iyi bildikleri halde yalanlara dayalı küresel dayatmanın aleti olmaktadır.
Bakınız bu süreç ortaya çıkmadan önce bilim felsefesini bilen bilim adamları ne demiş:
PROF. DR. NEVZAT TARHAN: "Bilim, olaylara ve olgulara kendine has bir kuşkuculukla yaklaşır. En önemli metotları deney, gözlem, akıl yürütmedir. Metodolojisinin doğrulamadığı veya yanlışlamadığı şeyleri kabul etmez. Yöntemlerinin ölçüp test edemediği konularda, nötr kalır. Deneyüstü gerçeklerin varlığını reddetmez. Cevap veremediği sorularda hükme varmaz. Bir bilim adamı laboratuvara bütün önyargı ve kabullerini vestiyere asarak girerse; gerçeğe ulaşma ihtimali artar. İspatlanamayan bilgileri savunmak, bilimi din haline getirebilir."
PROF. DR. MİLAY KÖKTÜRK: "Akademik yobazlık farklı olanı asla kabullenemez. Farklı olan, daha en baştan değersizlik damgasını yer.
Yobazlığın genel özellikleri, akıl kullanımının söz konusu olduğu olgular karşısında kapılarını her türlü akılcı-analitik yaklaşıma kapatmak, daha en baştan katı ve kesin tutum benimsemek, bu tutum ve anlayışın ezelî ve ebedî doğruluğa sahip olduğuna inanmak; dünyada olup bitenler hakkındaki tüm kararlarını bu doğruluk kabulüne göre vermektir.
Kişi önce kararını verir, sonra bunu, en baştan ezelî-ebedî doğru saydığı tutumunda temellendirir. Yobazlıkta farklı bir ötekinin varlığına tahammül yoktur."
PROF. DR. TEVFİK ÖZLÜ: "Bazı çevrelerce bilimin dogma haline getirilmeye çalışıldığını gözlüyoruz. Bilimsel davranış geleneğine sahip olmayan kişiler, kesin konuşur, baskın üslup ve ses tonlaması kullanır. Ya tam onaylarlar ya da tam reddederler. Onlar gibi düşünmeyen, olayları ve varlıkları onların gözüyle yorumlamayanların yanlış yaptığına kesin olarak inanırlar. Bundan dolayı muhaliflerine hakaret etmekte, aşağılamakta tereddüt etmezler.
Tıbbi bilgilerin birkaç yıl içinde yarı yarıya değiştiği bildirilmektedir. Bu durumun farkında olan bilim adamı, kendini yanılmaz kabul edebilir mi? ''Bilim böyle demiyor'', ''bilime aykırı'' diyerek, farklı düşünenlerin kafalarına giyotin geçirmeye kalkışır mı? Bunu yapanlar bilimi tabulaştırmakta ve geçmişteki kilisenin rolüne soyunmaktadır."
***
Bugün "bilime inanıyoruz" diye diye grafenoksit içerikli olduğu laboratuvar analiziyle ispatlanmış sıvıları bütün insanlara zerk etmeye çalışanlar, bilimi din haline getirenlerdir. Yalan haberlerle kitleleri ölümle korkutup her insanı küresel bir deneyin kobayı yapmak gibi bir projeye hizmet etmenin sorumluluğunu üstlenmektedirler! Dünyadaki bütün büyükbaş hayvanları, "atmosferi kirletiyor" yalanıyla öldüreceklerini açıklamadılar mı? İşte insanı da böyle görüyorlar!