AGİT: "Bizi Türkiye davet etti"

AGİT: "Bizi Türkiye davet etti"

AGİT/DKİHB Sınırlı Referandum Gözlem Heyeti Başkanı Tana de Zulueta, heyete yönelik suçlamalara yanıt verdi. Türkiye’nin daveti üzerine seçimi izlediklerini belirten Zulueta, “YSK kararlarına itiraz hakkı olmalı” dedi.

AGİT ve AKPM heyetinin iki farklı grup olduğunu belirten Zulueta, “Türk yetkililer ve siyasi aktörleri tarafından aslında ne iş yaptığımız gayet iyi biliniyor” dedi. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bağımsız olmamakla suçladığı Zulueta, referandum sürecindeki eksiklikleri tekrarlarken suçlamalara da yanıt verdi.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün sorularını yanıtlayan (22 Nisan 2017) Zulueta'nın açıklamaları şöyle: 

-Size yönelik birçok suçlama var ne diyorsunuz?

Üzücü ve hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Düzeltmek için girişimlerimiz oldu ama maalesef yapılmadı. AGİT/DKİHB gözlem heyeti bu ülkeye Türkiye’nin daveti üzerine; referandumu bir metodoloji ile izlemek üzere geldi. Türk yetkililer ve siyasi aktörleri tarafından aslında ne iş yaptığımız gayet iyi biliniyor. Bu heyetimizin üyeleri AGİT tarafından görevlendiriliyor; uzun dönemli gözlemciler ise üye ülkelerin kendi atadıkları adaylar. Buradaki görevimiz referandum sürecinin hem Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri ve taahhütlerine, hem de yasal mevzuatına uygunluğunu gözlemlemek. Bizim yaptığımız bu. Ve her iki açıdan baktığımızda hem uluslararası, hem ulusal düzeyde baktığımızda da eksiklikler, noksanlıklar gözlemledik ve bunları da ilk bulgular ve sonuçlar raporumuzda belirttik. Bildiğiniz gibi sadece referandum günü AKPM’den bir heyet bize eşlik etti. Bu AKPM heyeti Asemble tarafından belirlenir. Onlar politikacıdır ve onlar tarafsızlıkları nedeniyle seçilmezler. Onlar parlamentodaki farklı grupların çoğulculuğunu temsil edecek şekilde seçilir çünkü bu heyetin üyeleri parlamenterlerdir ve farklı görüşleri yansıtmaları beklenir. Onları AKPM’de seçenler de parti gruplarıdır. Parlamenterler raporu yazan ekibin içinde yer almamaktadır ama vurgulamak gerek ki tüm delegasyon oybirliği ile bizim raporumuzu desteklemiştir. Bu nedenle raporla ilgili açıklama ortak yapıldı. Ama elbette onlar politikacı ve onların dışarıda yaptıkları açıklamalar ve eylemleri hakkında bir şey söylememiz mümkün değil.

-Türkiye, istemediği gözlemcileri reddedebilir miydi?

Elbette Türkiye bağımsız bir ülke ve biz de davet üzerine geldik.

-Bu iddiaların referandum sonrasında çıkması kasıtlı mı?

Ben her zaman insanların düşüncelerini okumaktan kaçınmışımdır.

-AGİT heyeti ‘Hayır’ kampanyasına destek mi verdi?

Kullandığımız yönteme oldukça güveniyorum ve bu metodoloji doğası gereği tarafsızlığı içeriyor. Biz iki tarafın da destekçileriyle konuşup, raporumuzda yansıtmaya çalıştık. Bizim heyetimiz, alanda Cumhurbaşkanı’nın mitinglerine ve ‘Evet’ kampanyasına çok daha fazla zaman ayırdı çünkü onlar daha fazla kampanya yürütebildiler.

-Dışişleri de sizi eleştirdi?

Evet, bunu Dışişleri ile tartıştık her zaman yaptığımız gibi; tıpkı YSK ile görüştüğümüz gibi ki onlar da bizim raporumuzun bir kısmıyla aynı görüşte değil. Nihai raporumuzu yazarken onların eleştirilerini de göz önünde bulunduracağız. Türkiye gibi AGİT üyeleri uluslararası gözlemcileri, uzlaşılmış standartlara göre, bağımsız bir değerlendirme yapmaları için davet eder. Bu değerlendirmenin sonucu ve tavsiyeler paylaşılır. Bu tavsiyeler konusunda ne yapacağı o ülkenin kararıdır. Birçok ülkede bu tavsiyeler faydalı bulunur. Ve AGİT her zaman bu tavsiyelerin yasal mevzuatta uygulanması için destek olmaya hazırdır. Doğal olarak, daha sakin bir ortamda, AGİT hâlâ bunun mümkün olacağını umuyor.

-AGİT ile AKPM heyeti başkanı Preda arasında sorunlar olduğunu duyduk, gördük...

Preda, Fransızca konuşuyor, ben de. Dolayısıyla biz kolayca iletişim kurabildik. Bizim ortak bir karara ulaşmamız iki kurum için çok önemliydi ve belirttiğim gibi AKPM üyeleri parlamentodaki çoğulculuğu yansıtıyordu ve bir tartışma olması kaçınılmaz. Bizim işbirliğimizin güçlü yanı, bunun objektif ve uzlaşılmış kriterlere oturması, gücümüz de zaten buradan geliyor. Ve raporlarımızda da bunu yansıtıyoruz.

-Çok ağır suçlamaların ardından Türkiye’deki medya düzeni hakkında görüşleriniz nedir?

Türk medyasının karşı karşıya kaldığı sorunlara raporumuzda yer verdik ve bunun referandum kampanyasının içeriğiyle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü var olan ortamda görünme imkânı da zorluklardan biriydi. Söylememiz gerekeni söyledik, söyleyeceklerimizin önlendiğini düşünmüyorum. Ama asıl üzlüdüğüm, bizim sonuçlarımızı yanlış sunmak ve her şeyden öte heyet üyelerimiz hakkında çok ciddi, yanlış suçlamalarda bulunmak.

-YSK’nin kararlarına itiraz edilemiyor. Muhtemelen AYM ve AİHM’ye gidilecek. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Raporumuzda şikâyet ve itirazlarla ilgili bir bölüm var ve nihai raporda daha da uzun olacak bu bölüm. Bu şikâyetlerle ilgili ne olduğunu tarif edeceğiz ve şikâyetlerin nasıl karşılandığını tarif edeceğiz. YSK’nin kararlarının yargıya açık olmadığını zaten belirttik. Uzun süredir duran bir DKİHB tavsiyesi var bu konuda itiraz hakkı olmalı. Ama bu şu anki yasal çerçeve değil ve TBMM de bu yasayı aynen koruyor. Ve elbette eğer AYM ve AİHM’ye başvuru yapılırsa buna raporumuzda yer vereceğiz ama muhtemelen onların sonucu ile ilgili rapor yazamayacağız.

İlgili Haberler