Pazar günlerinin belasıdır sebebi bilinmeyen yorgunluk. Hele bir de öğleye saatlerinde uyanılmışsa! Akşam oluverir. Sonrasında bütün gün nereye giderseniz, ne yapasanız yapın ,bir gerinme, bir esneme.. Gelde çık işin içinden.
Pazar günü gelen misafir insanı deli eder. Zoraki gülmeler yaşamak insanın içten içe kemirir. Ama nafile…Gittiklerinde uyku bastırır, ama ne çare?..
Sevilen bir televizyon programı izlemek istenir. Ama vakit kaybedilmiştir, zira ertesi gün erkenden kalkılması gerekir…
Yıkanıp yatılması gerekir ama hala kendine gelinmediğinden üşenilir…
Gün içinde iyi dinlenememe ya da eğlenememe yüzünden stres olunur. ‘Yine bir tatil günü böyle bitti’denir…
Gün başlamasıyla bitmiştir.
Yatağa gidilir, uyku bir türlü gelmez…Zamanın dengesi bozulmuştur. Koyun saymalar başlar. (Parası olan para sayar)
Kitap mı okusam, internete mi girsem soruları uykuyu hepten bozar.
İkisi de olmayınca magazin programları açılır, bu kez de o şaşalı hayatlar görülünce sinir basar. ‘Neden ben böyle değilim’ soruları akılları kurcalar…
Hele bir de işe gidiş için giyilecek giysilerin ütüleri unutulduysa hızla yataktan fırlanır, uyku zaten tamamen uçup gitmiştir. Yine sinir basar.
Pazar günü uyanıp ekmek almaya gitmek siniriyle başlayan Pazar sendromu gece yarılarına kadar öylece sürer.
Sonuç: Pazatesi sabahı iş telaşı başlar adına Pazartesi Sendromu denir…