2004''te Ukrayna''da meydana gelen ilk renkli devrimden itibaren Rusya-AB ilişkilerinde enerji konusu sıklıkla gündeme geliyor. Özellikle eski Sovyet coğrafyasındaki gelişmeler nedeniyle inişli-çıkışlı bir seyir izleyen Rusya-AB ilişkilerinde Rusya, aslında hiçbir zaman gaz tedarikini kesmedi.
Böylece güvenilir bir ortak olduğunu da ispatladı. Buna rağmen 2000’lerin başından itibaren “romantik ilişkiler” geliştiren Rusya ile Batı arasındaki bu sıcak dönemin sona ermesinin ardından AB içerisinde Rusya’ya enerji alanında bağlılığın azaltılması gerektiği sıklıkla dile getirilmeye başlandı. ABD’nin de bu konuda AB üzerinde büyük baskısı oldu.
AB neden Rusya’ya bağlılıktan kurtulamıyor?
Rusya ile Ukrayna arasında 2004’te yaşanan ilk enerji krizinin üzerinden 18 yıl geçmesine ve bu husustaki sakıncalar sürekli gündeme getirilmesine rağmen AB’nin gerekli adımları atamadığını söylemek mümkün. Bunun da birkaç önemli sebebi bulunuyor. AB ülkeleri yıllardır başta Nabucco olmak üzere Orta Asya ve Orta Doğu gazını Avrupa’ya ulaştıracak projeleri hayata geçiremediler.
Rusya ise tam tersine bu süreçte hem Kuzey Akım hem de Türk Akımı projelerini hayata geçirdi. Böylece Moskova, Avrupa ülkelerini kendine daha fazla bağlamakla kalmadı, aynı zamanda transit konusunda ilişkileri gittikçe bozulan ve Rusya’nın “enerjide güvenilir ortak” imajını tehdit eden Ukrayna’ya bağlılığını da azaltmış oldu.
AB ülkelerinin Orta Doğu ve Orta Asya gazını Avrupa''ya ulaştıracak projeler için maddi imkan bul(a)maması, enerji politikası konusunda ortak fikre sahip olunmaması, Birliğin son yıllarda derin kriz yaşaması, Kremlin’in geliştirdiği enerji projelerinin başına Avrupalı eski siyasileri getirmesi, AB’nin enerji ihtiyacının her geçen yıl artması, Donald Trump döneminde ABD’nin AB’nin içişlerine daha az karışması gibi faktörler de AB’nin bu hususta başarısız olmasında etkili oldu.
Rusya’nın enerji kaynakları ihracatında AB’nin payı
Rusya, boru hatlarıyla 2020’de toplamda 202,5 milyar metreküp, 2021’de ise 203,5 milyar metreküp gaz ihraç etti. Miktarda pek değişim olmamasına rağmen Rusya’nın 2021’de gaz ihracatından kazancı 2020’ye kıyasla 2 kat arttı. Nitekim Rusya gaz ihracatından 2020’de 25,7 milyar, 2021’de ise 55,5 milyar dolar elde etti. Benzer bir durum Rusya’nın petrol ihracatında da söz konusu. 2020’de Rusya 238,6 milyon ton petrol karşılığında 72,4 milyar dolar kazanırken, 2021’de 229,9 milyon ton karşılığında 110,1 milyar dolar kazanç elde etti. Rusya’nın söz konusu ihracatının yüzde 47’si AB ülkelerine yapılıyor. Diğer bir deyişle 2021’de Rusya petrol ve gaz ihracatından yarısı AB ülkelerinden olmak üzere yaklaşık 165,6 milyar dolar kazandı.
Bu duruma AB ülkeleri açısından bakacak olursak Finlandiya, Estonya, Kuzey Makedonya, Bulgaristan gibi ülkelerin doğal gaz ithalatında Rusya’nın payı yüzde 100 iken, AB’nin önde gelen ülkelerinden Avusturya için bu oran yüzde 80, Almanya için yüzde 54, İtalya için yüzde 33, Fransa içinse yüzde 8. Diğer ülkelerin de Rus gazına bağlılığı oldukça yüksek. Rusya’dan sonra AB ülkeleri en çok doğal gazı Norveç, Azerbaycan ve Kuzey Afrika ülkelerinden alıyor.
AB ülkelerinin Rusya’ya enerji alanındaki bağlılığı şüphesiz bu ülkeyle ilişkilerini de doğrudan etkiliyor. Başta enerji olmak üzere Moskova ile ekonomik iş birliğine önem veren Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkeler Rusya ile ilişkilerin tamamen koparılmasına karşı çıktıkları gibi Kremlin’in AB’yi de kapsayan enerji projelerine karşı da çıkmadılar. Rusya’yı tehdit addeden, Moskova’nın eski müttefiki AB’nin “yeni üyeleri” ise her ne kadar Rusya’dan önemli miktarda gaz ithal etseler de çok daha sert tutum sergiliyorlar.
“Dost olmayan” ülkelerin yaptırımlarına Putin’in cevabı
Günümüzde Rusya-AB enerji ilişkilerinde üç önemli konu öne çıkıyor. Bunlardan ilki, AB’nin Rusya’ya bağlılığı azaltma konusunda eskisine nazaran çok daha kararlı olması; 10 milyar avronun harcandığı Kuzey Akım-2 projesinin askıya alınması ve Batı’nın Rus bankalarına, siyasilerine, iş insanlarına uyguladığı yaptırım ve el koyduğu hesaplarla yurt dışındaki varlıklarına karşın Kremlin’in de AB ülkelerinden Rusya’dan aldıkları enerji kaynaklarının karşılığını ruble ile ödemesini istemesidir.
Daha 31 Mart’ta Vladimir Putin, “dost olmayan” ülkelerin Gazprombank’ta döviz ve ruble hesaplarını açmalarını ve ödemelerini ruble ile yapmalarını öngören kararnameyi imzaladı. Buna göre Rusya’dan enerji kaynakları alan ülkeler, başta Gazprombank’taki döviz hesaplarına para aktaracak, Gazprombank da bu dövizi Rus rublesine çevirip ruble hesaplarına aktaracak. Ardından da paralar enerji kaynağını tedarik eden şirketin hesabına geçirilecek. 1 Nisan’da hayata geçirilen bu karara göre de adı geçen bankadaki hesaba para yatırılmadığı takdirde doğal gaz kesilecek. Moskova bu kararı alırken bir taraftan Rus rublesine değer kazandıracağını, diğer taraftan da Batı ülkelerinin yaptırım uyguladığı bankalardan da ruble satın almak zorunda kalacaklarını düşünüyordu.
AB ülkelerinin tepkisi
Bunun üzerine ise ruble ile ödeme yapmayacağını ilk açıklayan ülkeler Bulgaristan ile Polonya oldu. Nitekim ödeme yapmaları gerektiği fakat yapmadıkları 27 Nisan günü bu iki ülkenin gazı da kesildi. Yine kararını ilk açıklayan ülkelerden olan Macaristan ise ruble ile ödeme yapmayı kabul etti. Bazı kaynaklar, ülke adlarını belirtmeseler de "dost olmayan ülkelerden" 10 şirketin Gazprombank’ta ruble hesabı açtıklarını belirtiyorlar. Mayıs ayı sonuna kadar yapılması gereken ödemelerle birlikte bu durumun netleşmesi bekleniyor. Şimdilik ise yalnızca bazı tahminlerde bulunulabilir. 2021’de Rusya’dan yaklaşık 155 milyar metreküp doğal gaz ithal eden AB’nin, Rus doğal gazından bir anda vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Yeni boru hatlarının ve nükleer santrallerin inşası için hem zamana hem de maddi kaynağa ihtiyaç var. Sıkıştırılmış gaz alımı da aynı şekilde hem daha pahalı hem de tüm ihtiyaçları karşılayacak miktarda yapılamaz. Dolayısıyla AB’nin bir anda Rus doğal gazından vazgeçmesi mümkün değil.
Günümüzdeki krizin AB için tek önemli sonucu bu sefer kesin olarak Rus enerji kaynaklarına bağlılığı azaltma konusunda artık kararlı olmasıdır. Her ne kadar AB ülkeleri "Rusya’nın şantajına baş eğmeyeceklerini ve ruble ile ödeme yapmayacaklarını" dile getirseler de sonbahara kadar ara formülün bulunacağı kesindir. Diğer taraftan ruble ile ödemeyi reddeden Polonya ve Bulgaristan gibi "pilot" ülkelere ise Rus gazını almaya devam eden diğer ülkeler destek çıkacaktır. Dolayısıyla resmin geneline bakıldığında pek bir şey değişmemiş oluyor. Petrol ithalatı konusunda ise AB’nin eli daha güçlü. Bundan dolayıdır ki AB yetkilileri, 9 ay sonra Rusya’dan petrol ithalatının yasaklanacağını dile getirdiler. Macaristan ve Slovakya gibi ülkeler için bu süre 2024 yılına kadar uzatılabilecektir.
Özellikle sonbaharın başlamasıyla enerji konusunun çok daha fazla gündemde olması bekleniyor. 2022 yılından itibaren AB ülkeleri, Rusya’dan aldıkları gaz miktarını artırmalarına rağmen söz konusu rezervler yeterli olmayacak. Rusya ile AB ülkeleri şimdilik geri adım atmayacak gibi görünseler de ortak bir formül bulunacak, AB ülkeleri "yaptırımları ihlal etmeden" ödemeleri şimdilik Rus rublesi ile yapmak zorunda kalacaklar. Uzun vadede Rusya’ya bağımlılık şüphesiz azalacak. Bu husus, Rus ekonomisine zarar vereceği gibi aynı derecede AB’nin ekonomisini de olumsuz etkileyecek.
"Enerji kartı", Rusya’nın AB ile ilişkilerinde elini her anlamda güçlendiren belki de tek faktör. Bundan dolayıdır ki AB ülkeleri, Rusya’nın bu kartını elinden almaya çalışıyor; Rusya’nın tüm yaptırımlara rağmen Ukrayna konusunda geri adım atmayacağını bildikleri halde Kremlin’i şimdiki dış politikasından vazgeçirmeye çalışıyorlar.(AA)