“22 yıldır boşuna mı uğraştık?” şaşkınlığı!

Yeni mezun teğmenlerin, geleneksel subay yemini etmesi ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi birilerinin kanına dokundu! Oysa subay yemininin ve kılıç çatmanın harp okullarının mezuniyet törenlerinde geleneksel bir uygulama olduğunu herkes biliyor. Bu yemin, harp okullarında yıllardan beri Tayyip Erdoğan’ın başbakan veya cumhurbaşkanı olarak katıldığı törenlerde mezunlar tarafından okunmuştur... Kaldı ki subay yeminindeki ifadelerle milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerindeki ifadeler hemen hemen aynıdır...

Asıl rahatsız oldukları konu galiba, teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmasıdır.

Bu slogan, son yıllarda AKP iktidarının devletin temel nitelikleriyle oynamaya çalışmasına karşı bir uyarı gibi kullanıldığı için teğmenlerin sloganını da kendilerine yönelik bir uyarı olarak algılamış olabilirler.

***

Bütün harp okullarında subay adayları, “Hepimiz bir Mustafa Kemal’iz” bilinciyle yetiştirilir. 15 Temmuz sonrasında Millî Savunma Üniversitesi’ne bağlansalar da yani askerî okullar siviller tarafından yönetilse de eğitim-öğretim müfredatını istedikleri gibi değiştiremedikleri anlaşılıyor...

Öyle ya, Malazgirt’e ortak çıkaran zihniyet, harp okullarından yetişenlerin Mustafa Kemal’in askeri olmasını da istemez. “AKP iktidarı sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk” diyenler Mustafa Kemal’in askeri olmayı içine sindiremez. “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyecek.” diyenler Mustafa Kemal’in askerlerinin bu işe engel olacağından korkar...

***

Yine “Milliyetçilik; öyle olmuş ki; Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez, aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Meselâ, -bunları açık söylemek zorundayım- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hâle dönmüştür. ‘Bir Türk dünyaya bedel’ gibi, bu laflar aslında Türkiye’nin, geçmişteki bütün insanları İslâm kardeşliği etrafında toplayan bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir. İkinci Cumhuriyet, Yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum” diyenler, elbette cumhuriyet tarihi boyunca Mustafa Kemal’in askerlerinin koruduğu düzeni yıkmak için çabalamaktadır...

“Bir Türk dünyaya bedeldir” sözünü şahsen kanıtlamış olan Mustafa Kemal Atatürk’ü doğrudan hedef alamaz ama yandaşlarına her gün hakaret ettirirler.

***

Ne yapmak istediklerini, sonradan bakan yaptıkları kişi aynen şöyle ifade etmiştir:

“Önce ekonomi dünyasında başlayan adem-i merkezileşme ve toplumun daha alt birimlerine yetki verme temayülü, giderek sosyal ve siyasal hayatta da kendisini göstermekte, böylece devlet yapısının da değişmesi gerekmektedir.

Başlangıçta kurulurken ortaya atılan cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür.

Uluslararası iş birlikleri giderek siyasallaşmakta ve ulusal devlet fikri yerine daha çok bölgesel devletlerin oluşturduğu bir yapıya dönüşmektedir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin öngördüğü ulusal devlet yahut milliyetçilik esaslarına dayalı devlet fikri yerine uluslararası iş birliği yapan ve belki de siyasi olarak bütünleşen ülkeler söz konusu olmaya başlamıştır.

Türkiye'de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerine İslam'la bütünleşmenin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum."

***

İşte Türkiye’de 22 yıldır kurmaya çalıştıkları yeni rejimin temel ilkeleri bunlardır. Malazgirt’e ortak çıkarmakla da Türkiye Cumhuriyeti yerine, bir Türk-Kürt-Arap konfederasyonu kurmak istediklerini açık etmişlerdir.

Bu zihniyete sahip olanlar için harp okullarından yeni mezun olan teğmenlerden “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözünü duymak, büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştur.

Soruşturma açmakta bir iki gün tereddüt etmelerinin sebebi, “22 yıldır boşuna mı uğraştık?” şaşkınlığıdır! Daha çok şaşıracaklar; öyle görünüyor...

Yazarın Diğer Yazıları