12 Eylül’de referandum yapılacak mı?
12 Eylül’de yapılacağı açıklanan Anayasa değişikliklerine ilişkin referandum için YSK’ya (Yüksek Seçim Kurulu’na) önemli bir başvuru yapıldı.
Bu resmi başvuru, nedense, kamuoyunda yeterince yankı bulmadı.
Başvuruyu İşçi Partisi yaptı ve bir basın toplantısı ile bunu duyurdu.
İşçi Partisi, anayasa ve yasalara dikkat çekerek, halk oylamasının 12 Eylül’de yapılamayacağını, bu tarihin daha sonraki bir tarih olması gerektiğini söylüyor.
Bana göre, dayandıkları sağlam gerekçeler ve yasa maddeleri var.
12 Eylül tarihi Anayasa’ya
uygun mu?
Diyorlar ki, “Anayasa’nın 153. maddesi, ‘Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz’ diyor. Oysa AYM, kısmi iptal yaptı ve iptalin gerekçesini yazmadan ve bunu Resmi Gazete’de yayınlamadan açıkladı. Bu Anayasaya aykırıdır.”
Devamı daha da önemli:
“Referandum için gereken 120 günlük süre de, AYM’nin gerekçeli iptal kararının R.G.’de yayınlanmasından sonra başlar. Oysa bu karar daha yazılmadı ve dolayısıyla R.G.’de yayınlanmadı. O yüzden 12 Eylül’de referandum yapılması yasal değildir.”
AYM’ninki gibi kararları kesin olan ve itiraz edilemeyen Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bakalım bu hukuki gerçeklere ne diyecek?
Size göre, Türkiye bir hukuk devleti midir?
Bugüne kadar hukuk kurallarına, Anayasa ve yasalara tam uyulmuş mudur?
Yanıtınızın “hayır” olduğunu duyar gibiyim.
YSK’nın, yapılan itirazı kabul etmeyeceğini düşünüyorum.
Muhtemelen, “İcat çıkarmayın” mantığı ile bu başvuruyu reddedecek.
YSK’nın çeşitli dönemlerde verdiği kararların, özellikle Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçimindeki uygulamalarının ne kadar tartışmalı olduğunu bildiğim için böyle düşünüyorum.
Aslında hepimiz, “Türkiye hukuk devleti” diye hayal âleminde dolaşmaya devam ediyoruz.
“Irak ordusu parayla
satın mı alındı!..!
Geçen makalemde, Irak Ordusu’nun tek kurşun atmadan ABD işgaline nasıl teslim olduğunu anlayamadığımızı yazmıştım.
“Kendi çapında işadamı “ olduğunu söyleyen bir okuyucum konuyla ilgili e-posta gönderdi. İletisinde, o bölgede ticaret yaptığını ve Ürdün Hava Kuvvetleri 2. Başkanı ile vaktiyle yaptığı söyleşiyi anlatıyor.
Özetle şöyle diyor:
“ABD askerleri ilk başta Necef’te 10 gün durduruldu.
İşte o anlarda İzlanda’da Blair, Aznar ve W.Bush bir araya gelip, bu engeli nasıl aşacaklarını konuştular.
Banknot matbaası ve para basılan mürekkep ABD’de olduğu için fazla Irak Dinarı bastılar.
Taşeronları aracılığı ile Irak Ordusu’ndaki subay ve astsubaylara, rütbelerine göre hesaplanarak çok büyük paralar ödediler.
Zavallı Irak askerleri, ertesi sabah kalktıklarında emir alacak komutan bulamadılar. Yaklaşık 4 günlük süreç sonunda, yalnız bırakıldıklarını anladılar ve onlar da silahlarını bırakıp gittiler. Coniler de ellerini sallayarak içeri girdiler.
Olan biten kabaca budur.
Ürdün Hava Kuvvetleri 2. Başkanının bölgede ticaret yapan işadamı okuyucuma verdiği (ileri sürülen) bilgiye göre sonuç şu:
“Irak’lı komutanlar rütbelerine göre değişen oranlarda rüşvet alarak ordularını ve ülkelerini satmışlar... Tek kurşun atmadan teslimiyetin nedeni bu imiş!..”