AKP’li eski milletvekili yazdı: Erdoğan’ı uyaracak siyasi akıl yok, iktidar sona doğru yaklaşıyor

AKP’li eski milletvekili yazdı: Erdoğan’ı uyaracak siyasi akıl yok, iktidar sona doğru yaklaşıyor

AKP'li eski vekil ve Karar yazarı Mehmet Ocaktan, "Görünen o ki yönetilemeyen Türkiye’de artık akıl da tümden iflas etmiş durumda…" değerlendirmesini yaptı.

"Şu anda AK parti içinde Erdoğan’ı Türkiye gerçekleri konusunda uyaracak bir siyasi akıl ne yazık ki yoktur." ifadelerini kullanan Mehmet Ocaktan, bugünkü yazısında  şu ifadeleri kullandı:

Merkez Bankası’nda gece yarısı gerçekleşen operasyonun ekonomide yarattığı tahribatı görünce insan ister istemez “Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan” cümlesini kurma ihtiyacı hissediyor. Çünkü hiçbir ekonomik rasyonaliteye dayanmayan böylesine bir operasyon Türk parasını bir gecede yerle bir ediyor ve zaten dayanılmaz boyutlarda seyreden ekonomik krizi daha da derinleştiriyor.

Görünen o ki yönetilemeyen Türkiye’de artık akıl da tümden iflas etmiş durumda… Doğrusu bir iktidarın kendi gidişini hızlandıran böylesi bir çılgınlığa hangi gerekçeyle müracaat ettiğinin akılla ve mantıkla izahı ne yazık ki mümkün değil.

Maalesef ‘iktidar aklı’nın işlemediği, makuliyetin buharlaştığı, ekonomik gerçeklerin tersyüz edildiği alaturka yönetim zihniyetinden akıl ve bilimle hareket etmesini beklemek beyhude bir çaba…

Evet artık bu gidişi durdurmak mümkün değil, zira ekonomik gerçeklere uygun davranma önerilerinin iktidar nezdinde bir karşılığı yok. Galiba iktidar ekonomide, dış politikada, eğitimde, hukuk güvenliğinde her geçen gün irtifa kaydederken 2023 seçimlerinin renginin de ortaya çıkmaya başladığını söylemek herhalde bir kehanet olmayacaktır.

Görünen o ki Cumhur İttifakı’nın büyük hayaller kurarak icat ettiği alaturka sistem bu iktidara hiç iyi gelmedi. Kaldı ki zaten her şeyin tek merkezden yönetildiği bir sistemin yönetenlere de, topluma da bir fayda üretmesi mümkün değildir.

Bilinen bir gerçek var ki dünyadaki otoriter sistemlerde liderin politikalarına en küçük eleştiriye ve itiraza izin verilmediği için doğal olarak sistemin otoriter karakteri daha da keskin hale gelmektedir. Bazı ülkelerde ise hayatın gerçekleriyle liderin hayalleri örtüşmediği için belirsiz bir geleceğe doğru yelken açmak kaçınılmaz olmaktadır.

İşte Türkiye’de olan tam da bu ikinci durumdur. Şu anda AK parti içinde Erdoğan’ı Türkiye gerçekleri konusunda uyaracak bir siyasi akıl ne yazık ki yoktur. Eğer parti içinde Erdoğan’ı uyaracak bir mekanizma olsaydı, eminim AK Parti’yi toplum nezdinde itibar kaybına uğratacağı kesin olan akıldışı ekonomik operasyonlar ve “45 liracık öğrenci kredisi” benzeri absürtlüklerle karşılaşmazdık.

Ama artık devletin bütün imkanları elinde olmasına rağmen iktidar, avantajını kaybetmiş bulunuyor. Çünkü ekonomideki kötü gidişata dur diyebilecek en küçük bir iradeyi bile göstermekten aciz durumda. Dış politikada ise Türkiye kelimenin tam anlamıyla ‘değerli yalnızlığı’ ile baş başadır. Hukukta, hakka-hukuka riayette, liyakatte seviye o kadar düşmüş durumdadır ki gerek içeride, gerekse dış dünyada Türkiye’ye ilişkin ‘güven’ duygusu her geçen gün daha da zayıflamaktadır.

Evet Cumhur İttifakı’nın ülkenin bütün kurumlarında yarattığı hasarın ülkeye zaman ve enerji kaybettirdiği kesin, artık bunu biliyoruz. Ama aynı zamanda bu halin Türkiye için yeni bir değişime işaret ettiğinin de altını çizmek gerekiyor. Zira yönetilemeyen Türkiye fotoğrafı bizzat iktidar cenahında ‘kaybetme’ duygusunun bariz emarelerini de ortaya çıkarmış bulunuyor.

Mesela iktidar zamlara, enflasyona, işsizliğe çözüm üretemedikçe, dış politikadaki yalnızlığı derinleştikçe, eğitimdeki sorunlara çare üretemedikçe ya muhalefeti suçluyor, ya da “Bizi kıskanan dış güçler ekonomimiz üzerinden vurmaya çalışıyorlar” benzeri hamasi söylemlerle teselli buluyor…

Aslında biz bu hikayenin sonunu biliyoruz, her ne kadar iktidar kabul etmekte güçlük çekse de bu söylem “Biz gidiyoruz” demenin alaturka halidir.

Gerek iktidar içindeki bazı aktörler, gerekse iktidar kontrolündeki kalemler de hikayenin sonunu görüyor olmalılar ki muhalefetin ayak sesleri yükseldikçe bir taraftan “boşa hayal satma” şarkıları söyleyip, bir taraftan da iktidara gelseler bile sistem değişikliğinin hiç de kolay olmadığını anlatmaya çalışıyorlar. Bunun açık anlamı; ‘geliyorsunuz ama işiniz o kadar da kolay değil’ demektir.

Kolay olduğunu kim söyledi ki… Alaturka sistemin üç yıllık tahribatından sonra hasar tespiti yapıp kurumları yeniden ayağa kaldırmak elbette hiç kolay olmayacaktır.

Ama artık şunu biliyoruz, Cumhur İttifakı için veda zamanı yaklaşıyor. Şu an itibariyle anket sonuçları, iktidar için eve dönüş yolculuğunun başladığını net olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca zamanında yapılacak bir seçime bile daha 20 ay var. Ülkenin temel sorunlarını çözme konusunda en küçük bir “çözüm iradesi” bile gözükmediğine göre, özellikle ekonomide işler daha da kötüye gidecek demektir. Bu durumda herhalde en doğru cümle ‘iktidar kendi hikayesini bitirmek için koşar adım sona doğru yaklaşıyor’ olması gerekiyor.

İlgili Haberler