Halk kültürümüzün hazineleri arasında

d4266522-b746-44d1-ba33-27586800dbb1.jpg

Araştırmaları ve çalışmalarıyla Türk Halk Kültürünün değerli ürünlerini gündeme taşıyan Prof. Dr. Hasan Kavruk ve Dr. Mehmet Yardımcı birlikte önemli bir esere imza attılar.

Halk kültürünün milletlere kimliklerini kazandıran, onların öz benliğini oluşturan, maddî ve manevî değerlerin bütünü olduğu gerçeğinden yola çıkan Prof. Dr. Hasan Kavruk ve Dr. Mehmet Yardımcı efsanelerimizi mercek altına alıp “Anadolu Efsaneleri / Taş Mercimek Tarlası” adıyla kitaplaştırdı.

Halk kültürünün önemli unsurlarından birinin efsaneler olduğunu ve kültürümüzde önemli yeri olan bu efsanelerin yüzlerce yıldır yurdumuzun her yöresinde dilden dile dolaştığına dikkat çeken Kavruk ve Yardımcı bu ortak çalışmaları hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bu çalışmamızdaki amacımız, unutulmaya ve yok olmaya yüz tutmuş sözlü halk anlatmalarından efsanelerimizin unutulmalarını önlemek, bilinenlerle birlikte hiç olmazsa bir kısmını daha unutulmaktan kurtarıp gelecek kuşaklara aktarmaktır.

Efsanelerin olmazlık duygusu uyandıran taraflarının efsane olgusunu zayıf gösterdiği söylense de; bir inanç etrafında oluşması, kutsal ve olağanüstü unsurlar taşıması, ders vermesi, insanları iyiye, doğruya, güzele yönlendirmesi onların en güçlü yönleridir.

Manevî inançla dolu, tarihî ve millî unsurlarla hayli yüklü olan efsanelerimizin büyük bir bölümünün yazıya geçirilmediği de bilinen bir gerçektir.

Yazıya geçirilenlerin önemli bir bölümü ise dergi sayfalarında kalıp kitap bütünlüğünde okuyucunun hizmetine sunulmamıştır.

Bu gerçekten hareketle arşivimizdeki sözlü kaynaktan derlenmiş ve yazıya geçirilmemiş bir kısım efsaneyi yayın alanına sokmak, dergi sayfalarında kalan kimi efsaneleri de bir kitap çatısı altında toplamak istedik. Bunun yanında yayımlanmış bazı kitaplarda yer alan efsanelerden seçtiklerimizle sunmak istediğimiz efsaneler demetini biraz daha zenginleştirdik.”

Telve Yayınları

Tel: 0535 550 00 05

8ca61b27-1d5e-433d-9ed6-ffdc84c80e14.jpg

----------

Bir sivil itirazın külliyatı

Ötüken Neşriyat, yayın hayatının 60. Yıldönümünde, 80 yıl önce ilk sayısı okurla buluşmuş olan Orhun mecmuasının bütün sayılarının eksiksiz tıpkıbasımını gerçekleştirdi.

Türkçülük tarihinin Atsız Mecmua sonrasında neşredilen sivil yayınlarının en önemlisi olan Orhun mecmuası, 1933-1934 yılları arasındaki ilk devresinde dokuz, 1943-1944 yılları arasındaki ikinci devresinde ise yedi sayı olmak üzere toplam 16 sayı yayımlanmıştır.

Atsız’ın büyük emekleriyle iki devre hâlinde çıkan Orhun mecmuası, içerik ve üslup bakımından kaynak bir eserdir.

Derginin birinci devresi, Atsız’ın Edirne Lisesinde öğretmenlik yaptığı dönemde, 5 Kasım 1933-16 Temmuz 1934 tarihleri arasında 9 sayı olarak yayımlanıp burada giriştiği polemikler sebebiyle Vekalet emrine alınmasından bir süre sonra kapatılmış; ikinci devre ise Boğaziçi Lisesindeki öğretmenliği döneminde, 1 Ekim 1943-1 Nisan 1944 tarihleri arasında 7 sayı olarak yayımlanıp Şükrü Saracoğlu’na hitaben kaleme aldığı iki açık mektup sonrasında yine kapatılmış ve devrin Halk Partisi iktidarının ödünü koparan milliyetçi gençlik hareketiyle adli tarihimize Irkçılık-Turancılık Davası olarak geçen yargılamaları doğurmuştur. Türk milliyetçileri bugün hâlâ, 3 Mayıs 1944’te Ankara’da cereyan eden gösterilerin ve sonrasındaki sürecin hatırasını “Türkçüler Günü” adıyla anmaktadır. Türk demokrasi tarihinin önemli bir eşiğindeki bu sivil itirazın sesi günümüz Türkiye’sinin ileri demokrasiye ulaşma çabalarına katkı sunacak kaynak niteliğinde.

Ötüken Neşriyat

Tel: (0212) 251 03 50
3c88ee8e-9d0e-453d-99d1-df3df71c9ea7.jpgDram dolu bir hayat

İsmail Hakkı İçten, yeni kitabı “Mebrure”de Diyarbakır-İstanbul hattında dram dolu bir hayatın gerçek öyküsünü okurlarıyla paylaşıyor:
Bazı insanlar dünyaya gözlerini çilelerle açar çilelerle kapatırdı. Mebrure de bu insanlardan birisi olmasına rağmen hayata küsmemişti. Ona böyle bir kaderi var olduğu iddia edilen ve inandığı tanrısı yazmamıştı. Ona bu kaderi yazanlar insanlardı. Ve insanların yazdığı bu kadere tam anlamıyla boyun eğmeden bu dünyadan göçmüştü.
Çile Diyarbakır’da başlamış, İstanbul’da devam etmiş, İstanbul’dan Diyarbakır’a gelen, Diyarbakır’dan tekrar İstanbul’a giden çile Mebrure’nin kaderi olmuştu.

Nihayet Mebrure’nin çilesi dörtlü sarmalın içinde İstanbul’da bitmişti.

KORA Kitap
Tel: (0212) 513 79 00

Yazarın Diğer Yazıları