"Zulümle abad olunmaz" tarihi

Dün, bütün gücün tek bir kişide toplanmasıyla ortaya çıkan zulüm örnekleri vermiştim dünya tarihinden...

Ya sonra?

"Zulmedenlere ne olmuş" onu da merak edersiniz belki diye, bugün de "zulümle abad olunmaz tarihi"nin sayfaları arasında turlayalım istedim; "ibret olur" ümidiyle...

GÜCÜNÜ KAYBEDECEĞİNİ

ANLAYINCA İNTİHAR ETTİ

Daha antik çağda zalimliği ülkesinin sınırlarını aşan Şang Kralı Şu, düzenlediği sapkın alemleri finanse edebilmek için halkı vergilerle eziyor, aynı vergilerle sevgilisine ender egzotik varlıklardan oluşan süs bahçeleri inşa ettiriyor, kendisine üzerinden etler sarkan şarap havuzları yaptırıyor, bu adaletsiz ve ahlaksız düzene karşı çıkanları da derilerini yüzmek gibi acımasız yöntemlerle cezalandırıyordu.

Çok uzun süre kimsenin ses çıkarmaya cesaret edemediği Şu, Chou kralına yenilmesinden sonra çıkan isyanda hükümranlığının sona ereceğini anlayınca sarayına çekildi ve intihar etti.

Yeni kral, Şu'nun kafasını, tıpkı onun uzun yıllar kendisini eleştirenlere yaptığı gibi herkesin görebileceği bir yerde kazığa çaktırdı!

KENDİ İŞKENCE YÖNTEMİYLE

BOĞA GİBİ BÖĞÜREREK CAN VERDİ

Agrigentum tiranı Phalaris öylesine gaddardı ki halk arasında "çocukları yiyen bir yamyam" olduğu hikayeleri anlatılmaya başlanmıştı. Phalaris muhaliflerini cezalandırmak için boğa şeklinde bir "ölüm makinası" yaptırmıştı. Cezalandırmak istediklerini yandan kapısı bulunan bu bronz boğanın içine atıyor, boğanın altında bir ateş yakılıyor ve boğa ısındıkça içindeki kişi de yanarak, acı çığlıklar içinde can veriyordu. Boğaya kurulan mekanizma, bir yandan yanan insanların dumanını tütsü bulutlarına çevirirken, bir yandan da yanan kişinin çığlıklarını boğa böğürmesine çeviriyordu.

Yirmi sene devam eden bu zulüm rejiminden sonra devrilen Phalaris de trajik biçimde bu boğanın içinde vermek durumunda kaldı son nefesini. Yıllarca işkence yaptığı halkı onu bronz boğasının içinde diri diri yanarak ölmeye terk etti.

ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ARARKEN

KENDİ SONUNU HAZIRLADI

Çin'in ilk imparatoru Çin Şu Huang kudretini ancak yasaklarla pekiştirebileceğine inanıyordu. Yönetiminin geçmişle karşılaştırılıp eleştirilmesini önlemek için tıp ve kehanet kitapları dışındaki bütün kitapları yok ettirdi. Kitaplarını yakmadıkları anlaşılanlar ya idam ediliyor ya da yüzleri damgalanarak işçi olarak çalıştırıyordu. Kendisini eleştiren devrin 460 aydınını sözde bir mahkemeyle yargılayıp diri diri gömdürmüştü.

Çin yaşlandıkça "ölümsüzlüğü bulmak" saplantısına kapıldı. Bunu beceremeyen bilgelerini idam ettirdi. Ve sonunda kendisi de ölümsüzlük peşinde koşarken, kendisini ölümsüz kılacağına inanarak içtiği cıvadan zehirlenerek öldü!

SEZAR'A BİLE KALMAYAN DÜNYA...

Jül Sezar'ın hikayesini uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım...

Roma'yı imparatorluğa dönüştürebilmek uğruna yüzyıllar sürecek iç savaşlara yol açan Sezar, kazandığı her zaferden sonra da biraz daha diktatörleşiyordu. Mısır'da kazandığı sözde zaferi Circus Maximus'ta savaş tutsaklarını çarpıştırıp birbirine kırdırarak kutlayan Sezar, senatoda katledildi.

ROMA'YLA BİRLİKTE

KENDİNİ DE YAKTI

Sezar'ın soyundan gelen ve annesi dahil kendisine karşı çıkma ihtimali bulunan herkesi öldürerek tahta geçen Neron, caniliğinin yanında sapıktı da. Hadım ettirdiği gençleri imparatoriçe kıyafeti giydirerek tahta yanına oturtuyor, hayvan derileri giyip kazığa oturttuğu kadın ve erkeklerin mahrem bölgelerini tahrip ediyordu. Bunlar Neron'un "zevk"leriydi.

Yedi gün süren ve Roma'nın yüzde 10'unu yok eden büyük yangında, can ve malını kurtarmak için koşturan halktan yüzlerce kişi ezilerek can verirken, Neron "Truva'nın yağmalanması" şiirini okuyarak bu manzarayı seyrediyordu. Yangın emrini kendisinin verdiği iddialarına karşı bir grup Hıristiyanı suçladı ve onları köpeklerin önüne attı.

Altınla kaplı sarayını inşa ettirebilmek için imparatorluğun her yerinden ağır vergiler toplayan Neron, çıkan isyanların sonunda Roma'yı terk etmek zorunda kaldı ve kendisini sekreterine bıçaklattırdı!

VE DAHA KİMLER KİMLER...

Gittikçe paranoyaklaşan ve etrafındaki herkesten şüphelenip, şüphelendiklerine de akıl almaz işkencelere başlayan Nadir Şah, bir gün kendilerinden de şüphelenmesinden korkan askerleri tarafından başı kesilerek katledildi!..

Saddam Hüseyin'in sonunu biliyorsunuz...

Mussolini'nin...

Hitler'in...

Çavuşesku'nun...

Onların hayatları yakın tarihin çok bilinen hikayelerini oluşturduğu için ayrıntı vermiyorum ama elde ettiği gücün sarhoşluğuna kapılarak insan, izan, akıl, mantık, vicdan, hukuk, adalet, hak sınırlarını zorlayan gelmiş geçmiş ne kadar lider varsa çektirdiklerini çekmeden veda edemediler şu dünyaya...

Başta da dediğim gibi;

İbret olur umuduyla...

Yazarın Diğer Yazıları