Özellikle 1970-1980 döneminde, Ecevit Hükümetleri'nde Türk maliyesinin önemli aktörleri arasında yer almış olan Ziya Müezzinoğlu'nun bürokrasi, bakanlık ve sonrasındaki döneme ışık tutan anıları Tarihçi Kitapevi tarafından yayınlandı. Aradan geçen bunca yıldan sonra en büyük beklentisi olan "çağdaş gelişmiş Türkiye özlemimin" gerçekleşmediği tespitini üzüntüyle yapan Ziya Müezzinoğlu şu değerlendirmede bulunuyor:
1920'lerde doğmuş olan bizler, Cumhuriyet'in ilk kuşağı olarak benzer durumdaki ülkelere örnek olmuş ilk kurtuluş ve bağımsızlık savaşını ka-zanmanın gururu yanında, parçalanmış bir imparatorluğun yıkıntıları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmuş olmasının "şimdilerde anla-tılması güç" heyecanını ve mutluluğunu yaşadık. Önderimiz Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine erişmiş bir ulus olma ülküsüyle, özlemiyle büyüdük; olgunlaştık ve yaşlandık. Bu özlem, tüm yaşamım boyunca gerçek-leşmesini arzuladığım en büyük ve öncelikli dileğim oldu. Bu yolda zaman zaman alınan yollardan umutlandım, heyecanlandım. Ama ne yazık ki ülkemizin özlediğim, beklediğim Türkiye'nin gerisinde kalmasının hayal kırıklığını yaşadım. Refah artışının hakça dağılmamış olmasının elemini duydum. Cumhuriyetin çok değerli kazanımlarınm zaman zaman yok edilmek istenmesi, hayal kırıklıklarımı derin bir kaygıya dönüştürdü.
Özlemlerim, evrelerden geçti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına rastlayan gençlik dönemimde öncelikli özlemlerim, Cumhuriyetimizin temellerinin sağlamlaşması, bu sağlam temeller üzerinde yücelerek çağdaş uygarlık düzeyine erişme yönünde hızla yol almasıydı. Bir gün bu koşuya katkıda bulunabilecek düzeye ve olgunluğa erişmek, sabırsızlıkla beklediğim amacımdı. O günlerin gençliği adına konuşmaya elbet yetkili değilim. Ama geriye doğru baktığımda öyle sanıyorum ki o dönemin gençlerinin çoğunun gönlünde aynı özlemler ve ülküler vardı.
Zaman içinde olgunlaşıp ülke sorunlarına daha kapsamlı ve bilinçli bakmaya başladığımda, özlemlerime yenileri katıldılar.
Özlediğim Türkiye
Toplumumuzun çağdaş görüntü veren kesimi ile neredeyse hâlâ Cumhuriyet döneminin başlarındaki görüntüyü veren kesimi, bana iki ayrı Türkiye'nin varlığını ve en büyük beklentim olan "çağdaş gelişmiş Türkiye özlemimin" gerçekleşmediğini düşündürür. Gerçi az gelişmiş ülkelerle gelişme yolundaki ülkelerde bu ikili yapının var olması ortak bir özelliktir; ama düşündürücü olan, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana kalkınma çabası içinde olan ülkemizde iki Türkiye arasındaki farkın özlediğimden, beklediğimden çok daha az kapanmış olmasıdır. Bu durumun nedenlerine daha önce değindiğim için, burada yinelemiyorum. Fakat bir kaygımı belirtmeden geçemeyeceğim.
İki ayrı Türkiye görüntüsünü sunan ikili sosyoekonomik yapı farkının azalmamasından şimdilerde daha önemli ve kaygı verici olan, bu anıların yazıldığı tarihteki siyasal iktidarın toplumun tümünü kavramayan politikalarıdır. "Benden ve öteki" ayrımının, yakın zamana kadar biri diğerine örnek model oluşturmuş söz konusu iki toplum arasında soğuklaşmaya, yabancılaşmaya neden olduğunu ve zaten var olan farlılıklan körüklediğini kaygıyla gözlemliyorum. Bu politikanın yalnızca kalkınma atılımına zarar vermekle kalmayıp, muhtaç olduğumuz toplumsal kaynaşmaya da, ulusal bütünlüğe de zarar verecek mahiyette olduğu kaygısını da taşıyorum.
Ülke sorunlarıyla daha bilinçli ilgilenmeye başlama yaşımın üniversite mezuniyeti ve 1942 yılında Maliye Bakanlığı'nda göreve başlama tarihi olduğunu kabul edersek, bu anı kitabının tamamlandığı 2015 yılı başına kadar 73 yılı geride bırakmış oluyorum. Bürokrat ve politikacı olarak, son yıllarda aktif bir seyirci olarak ve sürecini yaşamış biri olarak bu anı kitabımı, en azından "özlediğim Türkiye" gerçekleşmedi, ama umutluyum, gerçekleşme yolunda" diye sonlandırmak isterim...
Tarihçi Kitabevi Tel: (0216) 418 68 86
***
Zengin doğamız
Zürafa ve gergedanların bir zamanlar Anadolu topraklarında da yaşadığını; ülkemizdeki bitki türlerinden üç bin kadarının dünyada sadece Türkiye'de bulunduğunu; tarantula, çöl kobrası, balina gibi hayvanların bu coğrafyada da yaşadığını biliyor muydunuz?
Bülent Gözcelioğlu'nun hazırladığı, "Anadolu Doğasından Yansımalar" adlı kitap geçmişten günümüze Anadolu coğrafyasında yaşayan memelilerden sürüngenlere, deniz omurgasızlarından böceklere, bitkilerden mantarlara birçok canlı türü hakkında detaylı bilgilere yer veriyor. Kitapta Anadolu doğasında canlıların nasıl bir ortamda yaşadıklarıyla ilgili ipuçları içeren kısa bir Türkiye jeolojisi bölümü de yer almaktadır. Anadolu'nun coğrafî ve jeolojik yapısına bakıldığında farklı oluşumlar görülür. Uzun kumluk sahiller, platolar, ovalar, küçük de olsa çöller, yüksek dağlar, dağ arası düzlükler ve buzullar bunlar arasında sayılabilir. Çöl ve buzul gibi birbirinden çok farklı jeolojik yapıların aynı ülkede bir arada bulunmasının çok az rastlanılacak bir durum olduğunu da söylemek gerekir.
Günümüzde ülkemizde ve yeryüzünde yaşayan canlıların büyük bir kısmının soyu, bozulan ve daralan yaşam alanları nedeniyle tehlike altındadır. Anadolu doğasındaki yabani türler için en büyük tehdit, tüm dünyada olduğu gibi bu türlerin yaşam alanlarını kaybetmesidir. Bu tehdidi azaltmak için üzerinde yaşadığımız topraklarda en az bizim kadar yaşama hakkına sahip olan yabani türlerin korunması gerekir.
Anadolu'daki biyoçeşitliliğin zenginliği yalnızca günümüz için değil, tarih öncesi dönemler için de geçerlidir. Tarih boyunca mastodon, kama-dişli, suaygırı, dev geyik denizineği, karıncayiyen, mağara ayısı, gergedan, fil, zürafa, maymun gibi çok sayıda tür Anadolu'da kendine yaşam alanı bulmuştur. Bunların çoğunun soyu tükenmiştir. Konunun uzmanları dışında bilinmeyen bu tarih öncesi Anadolu biyoçeşitliliği de özgün çizimlerle kitabın Tarih Öncesi Anadolu bölümüne eklenmiştir. Kitapta özellikle aslan, çita, kaplan gibi yakın zamanda yok olan türlerle milyonlarca yıl önce yaşamış türlere de yer verilmiştir.
TÜBİTAK Yayınları Tel: (0312) 298 96 51
***
Gerçekler ve yalanlar
Araştırmacı yazar Süleyman Türkoğlu, son zamanlarda üzerinde spekülasyonlar ve tartışmalar yapılan Lozan Antlaşması hakkında kaleme aldığı "Lozan Yalanları" adlı kitabıyla Lozan gerçeklerini gündeme taşıyor. 24 Temmuz 1924 yılında İsviçre'nin başkenti Lozan kentinde imzalanan "Lozan Antlaşması"nı ayrıntılarıyla mercek altına alan Süleyman Türkoğlu, Lozan'da Türk milletinden istediklerini alamayan küresel güçlerin günümüzde bunları alma çabalarına da dikkat çekiyor.
Uğur Tuna Yayınları Tel:(0532) 263 94 02
***
Türk milletine kurulu tuzaklar
1815 ile 1923 arasında geçen tarihi olaylar anlaşılmadan 1923 ile 2006 arasındaki tarihi olayları anlamak mümkün değildir. Fethi Alikoç "Küresel Güçlerle Son tango" kitabında her iki dönemi masaya yatırıyor. Yine 1923 ile 2016 arasını çalışırken, 12 Eylül 1980 ve sonrasını da mercek altına alıyor. Küresel güçlerle Türklerin mücadelesini, hiçbir tarihi olayı atlamadan inceleyip günümüze kadar getiren Fethi Alikoç, Türk-İslam coğrafyasına yönelik büyük operasyonlara belgelerle ışık tutarken BOP'u da deşifre ediyor.
Togan Yayınları Tel:(0212) 542 02 97