Demokrasimiz şekilci ve bize özgü, aynı siyasetimiz ve dindarlık anlayışımız gibi. Seçimleri bizim parti kazanırsa milli irade kutsal, demokrasi tadından yenmez oluyor. Ötekiler kazanırsa eğer iki başlılık, paralelcilik, tu kaka gibi bir şey. Oysa çok partili siyasi tecrübemizde tüm toplum kesimlerini en az bir kere düşman sayıp düdük çalanlara inat, uzlaşmacı bir anlayış zeminine oturmalıydı değil mi?
Atlatılan onca badireye, çekilen bunca sıkıntıya nazaran gelinen nokta ne yazık ki hep aynı. Ele geçirilen iktidar kutsallaşıyor ve muhakkak surette korunmaya değer bir ulvi güç oluyor. İktidarı kaybetmek giderek hayati bir mesele ve ölüm kalım savaşına dönüyor. Böylelikle her şey bu endişenin etrafında şekillenip gelişiyor.
Millet olarak sözde sevinçte, tasada, kederde ve kıvançta hep beraberiz. Ama birlik beraberliğimizin ölçüsü iktidara ne kadar yaradığında ve yanındalığıyla sınırlanıyor. Aksi halde o birlik, anında fitneleşiyor ve hatta şeytanlaşıyor.
Amaan hepsi aynı, eskiden de böyleydi diyerek basitleştirmek ve geçiştirmek akılcı ve haklı bir tavır olamaz. Çünkü böylesi bir hükumet etme ve siyaset yapma anlayışı hiç olmadı. En küçük bir iş ve meselede nereye varacağı umursanmayan bir yüksek gerilimle kutuplaşmayı dert etmeyen, tersine burada dahi siyasi yarar gözeten yönetim tarzı toplumu boğuyor.
Evvelce siyasetçinin bir siyasetçi gibi davranma bir de devlet adamı olma/davranma sorumluluğu vardı. Bugün bir sürü şey gibi bu ölçü de kayboldu. Devlet kurumları ağırlığını yitirdi, gelenek ve teamüller kayboldu. Meclis bir asrı geride bıraktı, gelişmesi milli iradeyi hâkim kılması gerekirken tersine daha geriledi. Milletin meseleleriyle meşgul olma hakkı elinden alınıp sistemde yasama yerinde konu mankenliğine mahkûm kılındı.
Eğitim deneme tahtası oldu. 2000 sonrasında doğanlar yıl sonunda ne olacağını bilemedikleri sınavlarda adeta denek maymununa dönüştürüldüler. Her yere üniversite açıldı ama yüksek öğrenim sorunu asla çözülemedi daha beter oldu. Ülke diplomalı işsizlerle doldu. Sağlık nispeten iyileşti ama kamuya mali yükü çekilemez hale geldi. Bağımsızlığını yitiren yargı, itibarını da kaybetti. Bugün muhalifler bir yana Cumhur''cular dahi adalete güvenmiyor.
Diyanet iktidarın emrinde sipariş fetvalarla yan kuruluş gibi oldu. Hatırlayın şimdi Malezya''da elçi olan Merve Kavakçı bile, 2013''te, Habertürk''ten Kübra Par''a şöyle demişti: "Elbette kapatılmalı. Diyanet, dini kontrol altında tutmak için oluşturulmuş bir yapıdır. Cem evleri de ibadethane yapılmalı." Şimdi ise Camiler siyasi propagandayla inanç sömürüsü mekânı haline getirildi. Diyanet kapatılmalı denirken tersine 5 Bakanlıktan fazla bütçe verildi. AKP propagandası yapıldıkça ahali camiye gitmekten vazgeçti.
Yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluk mücadele için gelinen iktidarın 19.yılı sonunda; Yoksulluk arttı, yolsuzluk kanıksandı hatta hesap verilmez ve sorulamaz hale geldi. Yasaklar katlandı, fikir ve ifade hürriyeti kalmadı. Geçenlerde herkes affedildi, yazı yazanlar, tweet atanlar kodesten çıkamadı. Geçmişi ne kadar kirli adam varsa FETÖ üzerinden kendini akladı. Düne kadar PKK güzellemeleri yapanlar birkaç FETÖ yazısı döşenip sistemin gözünde pir-üpâk oldu. Sekiz yıl önceye kadar iktidar tarafından yönlendirilen yurtlarında kaldıkları için fakir Anadolu çocukları işinden, ekmeğinden oldu.
AKP iktidarda kalmak için her defasında ilkesiz biçimde dönüp durdu. Tüm bu dönüşlerde ''''taç giyen baş akıllanmadı'''' tersine iktidar olmanın şehveti akılları baştan aldı. ''İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar daha çok yozlaştırır'' sözü bir kez daha hükmünü icra etti. İnanç sömürülü siyaset güce tapınmayı ne yazık ki iman esasları saydı. Sonuçta halk dinden soğudu gençlik deizm ve ateizme kaydı.
Gelinen noktada hiçbir şeyin iyi olmadığı aksine eskiden iyi olan birçok şeyin kötü olduğu aşikâr. Ekonomik zorluklar halkın iktidardan kopuşunu hızlandırdı. Millet ittifakı bloku iktidarı geçti ve arayı açmaya başladı. Seçim olur-olmaz, bunlar sandıkla gitmez, kaybetseler de iktidarı vermez gibi algı amaçlı sözlere ve gündemlere takılmayın. Bu tür sözleri ve edenleri de ciddiye almayın. Yerel seçimlerde aynı numaraları yaptılar ama kaybettiler ve paşa paşa devrettiler. Halk iradesi karşısında durabilecek bir güç yoktur.
Muhalefet artık kötü yönetimi devralmak ve halkın beklentilerine cevap, dertlerine deva olacak proje ve programlara hazırlık yapmalıdır. Zihniyetteki kötücül virüsler yok edilip, siyasette ahlak yönetimde adalet hâkim olmalıdır. Her şeyin farkında olan gençliğin arzusu ve enerjisi bunu zorlayacak ve kabul ettirecektir. Uzun süren iktidarın verdiği hasar ve zarar büyük olsa da ülkemizin hiçbir sorunu çözülemez/çözümsüz değildir.