Zeytinyağlı medya

Tamam burada "hafifletici"(!) bir etkisi var ama mutfaktaki kadar "sağlıklı" değil medyada zeytinyağı!

***

Polise, Gezi Parkı'ndaki çadırları yakmaları talimatını veren, "kırmızılı kadın" diye anılan akademisyen Ceyda Sungur'un yüzüne su sıktıran velhasıl gösterilerin boyut değiştirmesinde parmağı bulunduğu "mahkeme kararıyla" sabit olan ve 10 ay hapis cezasına çarptırılan dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli hakkındaki ByLock iddiası o günlerde yazdıklarımı hatırlattı.

****

Gezi nöbetinde uyuyanlar sabaha karşı "ateşler içinde" uyandığında...

Gençler sarıldıkları ağaçlardan sürüklenerek koparıldığında...

Yere oturup kitap okuyarak sessiz protestoda bulunanların üzerine panzerlerle yüründüğünde...

Divan Oteli çalışanları yaralılara yardımcı oluyor diye otel kuşatıldığında...

Yerin metrelerce altındaki metro gaza boğulup da el kadar bebekler ölüm-kalım savaşı vermek durumunda kaldığında...

"Güvenlik güçleri" ambulansların yaralılara ulaşmasını engellediğinde...

Olayların daha ilk gününün ertesinde, "Polis evet aldığı talimatı yerine getirdi. Ama İstanbul'daki müdahaleye yansıyan kin, gaddarlık, acımasızlık başka bir şeydi. Emniyetteki tasfiye haberlerinden, iktidarın kendi içindeki güç savaşından bağımsız değerlendirilemeyecek bir şey. Başka bir hesaplaşmanın neticesi(3 Haziran 2013, Yeniçağ)" yazmıştım...

"Girme o işlere" uyarılarına(!) rağmen tezimde/iddiamda/ikazımda ısrarcı olmuş yeri geldikçe tekrarlamıştım:

"Protestoları "bastırmakla görevlendirilen"lerden "bazıları" protestoların misliyle artmasına yol açıyorlar!

Evet biri Erdoğan'a darbe yapıyor ama; altını oyanlar, "dış odaklar"la iş tutanlar, zannettiğinden daha yakındalar, yanlış yerde arıyor "darbecileri" iktidar.(7 Haziran 2013, Yeniçağ)"

***

Ben, benim gibi daha birçok meslektaşım/biz, bunları yazarken de medyanın çirkin ördek yavrularıydık, neredeyse her yazdığımızdaki haklılığımız kanıtlandığı halde bugün de öyleyiz!

Nasıl oluyor?

Nasıl oluyor da;

O günkü yayınları "FETÖ"nün polis eliyle "sivil darbe şartlarını olgunlaştırma" girişimini "destan"laştırmaktan başka bir şey olmayanlar, bugün kendilerini, geçmişlerini tekzipten başka bir anlamı olmayan yayınlarıyla hâlâ batmıyor; suyun üzerinde durabiliyorlar?

Zeytinyağı mı bunlar?

"Siyasi ayak" çıkışının aynısını, aynı netlikte "medya ayağı"na dair de yapmak gerekmiyor mu?

Tükürdüklerini yalamaktan, utanmazlıkla anılmaktan başka bedel ödemeden mi kapanacak Gezi'nin, Silivri'nin ve daha nice "kumpas"ın hesap defteri?

***

Demedi demeyin...

TBMM'de Atatürk tişörtüne geçit vermeyerek "destan yazan kahraman polis"in verdiği zarar, Gezi'de çadır yakarak "destan yazan kahraman polis"in verdiği zarardan az değil...

***

GÜNÜN SÖZÜ

"Küçük kusurlarımızı itiraf edişimiz, büyük kusurlarımız olmadığına herkesi inandırmak içindir."

François de La Rochefoucauld

***

SORU-YORUM

CHP Genel Başkanı'nın söylem analizini yaptırdığını ve sadece "tehdit, iftira, yalan, hakaret" bulduğunu söyleyen Mahir Ünal'dan istirham etsek, AKP ve MHP Genel Başkanlarının da -nesnel olması şartıyla- söylem analizini yaptırıp, sonuçlarını kamuoyuyla paylaşır mı acaba?

***

Bir şart da benden

CHP, 7 Eylül 2017'de yaptığı çalıştayı "Eğitimin Üç Şartı; Laiklik, Bilimsellik, Adalet" başlığıyla kitaplaştırmış.

Bir şart da ben ekleyeyim:

Eşitlik.

2018'de bile Türkiye'nin doğusu ile batısı, köyüyle kenti, devlet okuluyla kolejinde verilen eğitim öyle eşitsiz ki...

***

Eller gidiyor aya...

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in önceki günkü basın toplantısında söylediği "Çıktığımız bu yolda Necip Fazıl'la Nazım Hikmet, yan yana yürüsünler istiyoruz. Güzel ülkemiz farklılıkları eşeleyerek kutuplaşmak yerine, benzerlikleri, ortaklıkları ortaya koyarak büyüsün istiyoruz" sözleri üzerine başlayan polemiğe bakınca; "eller gidiyor yaya biz kalmışız yaya" demekten alamadım kendimi...

Mevzu keşke ideoloji olsa... O zaman 1960'ların, 70'lerin fikri tartışma düzeyi yakalanırdı hiç olmazsa...

Ama bu;

Nereden baksan cehalet...

Nereden baksan nefret...

Yazarın Diğer Yazıları