Zeki, çevik ve ahlâksız Waldo
Söhretin 19. Yüzyıl’a uzansa da, ben seni İsmet Özel’in o kitabıyla tanıdım... Arkadaşın Hanry David Thoreau’nun başı ABD’nin Meksika’ya karşı sürdürdüğü emperyalist savaş yüzünden belaya girmişti... Çünkü savaşın finansmanı için konan ‘nüfus başına vergi’ye karşı çıkmış ve ödemeyi reddetmişti... Sonra hapse düşünce, onu ziyarete gitmiş ve şu soruyu sormuştun: “Hanry, neden buradasın?”
O da cevabı yapıştırmıştı: “Waldo, sen neden burada değilsin?”
Bak, o tarihe nasıl geçti, sen nasıl geçtin?
Hanry, ‘sivil itaatsizlik’ ve ‘pasif direniş’in öncüsü olarak yerini aldı...
Ya sen, Ralph Waldo Emerson?
***
Waldo, seni tanıdığım 1988’den beri aynı zamanda Türkiye’lisin benim için... Ne zaman idealistler yalnız kalsa, senin yine nereye sıvıştığını düşünürüm... Nasıl renk değiştirdiğini, pozisyonunu meşrulaştırmak için hangi kurgulara sığındığını çözmeye çalışırım... ‘İşi kitabına uydurmak’ denilince aklıma hep sen gelirsin...
Bazen yerli malısın, bazen Tayvan!..
İşine geldi mi muhafazakârsın, işine geldi mi liberal kapitalist!..
Aslında Waldo, seni anlamaya çalışıyorum...
Parayı tekelde toplamaya çalışıyorsun ya... Haksız da sayılmazsın hani... Sermayeyi tekelde toplamazsak, dünya devleriyle küresel rekabette nasıl başarılı olabiliriz ki? Dünya devleriyle esaslı bir rekabet için, memleket menfaati için sermayeyi tekelde, ama mutlaka sizin tekelinizde toplamalıyız!..
Amaç ‘küresel rekabet’ olmayagörsün, her şey mübah!.. Kendi özel işletmelerinde çalışan işçilerinin gözünü açtırmayacaksın!.. İki yıldan fazla çalıştırmayacaksın ki, özlük hakları şişip, senin rekabet gücünü zayıflatmasın!..
Bak Waldo! Parayı, günümüzdeki siyasî mücadelelerde en büyük güç olarak keşfetmen iyi olmuş!.. Evet, para en büyük silahtır ve bu silah ‘iyi insanlar’ın elinde olmalıdır... Eh, burada “İyi insan kim?” sorusunu sormak, zamane müridine yakışmayacak, abes kaçacaktır şüphesiz!..
‘İyi insan’ tabii ki sensin Waldo!.. Bir sürü gariban çocuğu okutuyorsun... Okutmuyorsan da, eminim ki, okutma ihtimalin var!.. Her ne kadar yakın geçmişte “Saçının bir tek teli gözüken kadın kırk yıl namaz kılmamış gibidir” diyen ekolden geliyor olsan da, bugün sahip olduğun gazetede her gün ‘arka kapak güzeli’ basma işini, biliyorum ki, ‘din-i mübin adına’ büyük bir fedakârlık olarak yapıyorsun!.. Televizyonlarındaki ’kimin çocuğu kimden’ türündeki dedikodu programları, ‘esas mesaj’ı farklı kitlelere ulaştırmak uğruna o ‘büyük strateji’nin sırtına yüklediği bir mecburiyet!..
Yani aziz milletimiz için katlanıyorsun bu zulme!..
Takdir etmeyenin gözü çıksın!..
Her türlü ilişkinin ‘paraya çevrilebilir’olması bizim için çok önemli... Waldo, şu sıralarda Körfez’deki şeyhlerin kapılarında fink atmıyor, “Suriye’yle savaş çıkabilir, bizi finanse edin” dümeniyle Amerikan Doları toplamıyorsan eğer, inan bunu şahit olduğum ticarî birikimine ve o keskin zekâna yakıştıramam!..
Bilirim, fırsat-Dolar ilişkisi sende yakın akrabalık bağı gibidir... Paritelerin farklıdır... En küçük bir olayda gözlerin çakmak çakmak olur... Senin o kalvinist sensörlerin piyasalardan önce algılar her şeyi...
Eskiden bir hikâye vardı, anlatıp dururduk, cemaatten birinin “Seni kılıcımızla düzeltiriz ey Ömer!” dediğini...
Bazen soruyorlar, “Seni düzeltirim diye tehditkâr konuşan o insanlar bugün neredeler? O kılıç nerede?” diye... Çok gereksiz sorular bunlar... Antika fikre ait antika kılıcının bu çağda ne işi olabilirdi ki?
O kılıcı da Allah’ın izniyle ekonomiye kazandırdık değil mi Sülün Waldo? Müzayedeci ve eski eser kaçakçısı Mişon’a satarak, işe yaramayan bir kılıcı paraya tahvil ettik!.. Artık ne kılıçla dürten var, ne de dürtülen!..
O bayat “Fırat kenarındaki kuzu” edebiyatını, ‘kuzuların alayını mezbahaya göndererek, kaybolma problemini ortadan kaldırma’ fikri gerçekten çok dahiyaneydi Waldo... Aylak aylak gezip kaybolacaklarına, ekonomimize kan katsınlar, can katsınlar değil mi?
Waldo iyi ki, ‘Komşusu açken tok uyuma’meselesini de hallettin... Bu denklemde komşunun aç uyuması fazla önemli değil de, ülkemize aklı ve semirdikçe semiren sermayesiyle önemli katkılar sağlayan ‘muhafazakâr krem tabakası’nın tok uyuması sakıncalı... Akşam belli saatlerden sonra aşırı yemek, yağ ve protein yüklenmesi sağlığa zararlı... Şişkinlik, gaz, uyku zorluğu, midenin işlevini yerine getirememesi, hatta enfarktüs riski söz konusu...
İşte bundan dolayı komşu açken tok yatmak yerine, komşu açken, sıvı ağırlıklı beslenerek yatmak çok daha isabetli!..
Kalın kafalılar anlamak istemese de biz şunu biliyoruz Waldo: Bu topraklarda yükselen küstah ve şımarık ‘muhafazakâr saltanat’ın bu hizmetini daha muhkem hâle getirmesi için, sürekli para girişine ve tekelleşmeye ihtiyacı var... Bu da elbette saygı duyulması gereken bir ihtiyaçtır!..
Bu ülkenin eşit ve saygın yurttaşları olarak biliriz ki, ‘faizsiz bankacı’nın ‘faizli bankacı’dan her kalemde daha fazla fark alması, ‘meşru, kutsal ve mücahede gereği’dir!..
Hortumlayacaksa, daha doğrusu hortumlanacak bir şey varsa, bunu yapmak, ancak bana ve benim bürokratlarıma, benim belediyecilerime haktır!.. İşte onun için benim büyükşehir belediyeme beş milyar dolara yakın borç yapmak helaldir!.. Ondan hesap sormaya yeltenmek ise suçun karesidir!..
Bu tablo başkaların absürd gelebilir ama hiç de öyle değildir... Buna çıplak gözle bakan acizler göremezler!.. Görmek için kalp gözüyle bakmak lâzımdır!.. İşte o zaman aradaki ‘mukaddes fark’anlaşılabilir!..
***
İşte böyle Waldo...
Kusura bakma da, para söz konusu oldu mu, sen zeki, çevik ve ahlâksızsın!..
Dedim ya, bunda haksız da sayılmazsın!.. Dünya mücadelelerden ibaret... Kimine göre bu ‘sınıfların mücadelesi’dir, kimine göre de ‘milletlerin mücadelesi’...
Sen de başka bir yol tutturmuşsun ve gücü sadece parayla tanımlıyorsun... ‘Dâvâ’dan bahsedenlere, “Sen daha oralarda mı kaldın?” diyerek, alaycı alaycı burun kıvırıyorsun...
Kendince ‘istikamet’ üzeresin... Biliyorum, imkân olsa Sırat’ı da özelleştirirsin!.. Ama yok, olsa dükkân senin!..
Waldo, sana bir kanaatimi söyleyeyim mi?
Sen öyle karaktersiz bir adamsın ki, sigorta primlerin düzenli yatırılmış olsaydı, şimdiye kadar karaktersizlik kadrosundan emekli olmuştun!..
Hem de çoktan...
Sana dostça bir tavsiye: Öbür tarafta Ebu Zer’e sakın yakalanma!..