Zekeriya Beyaz'ın kitabı
Değerli okuyucular, geçen hafta yaptığım alıntıları ve sorduğum soruları hatırlıyor musunuz? Bazı kitaplardan alıntılar yapmıştım ve bu kitaplarla yazarının adlarını sormuştum. Biraz sonra cevaplarını vereceğim. Fakat önce cevapların hepsinin ve bu konuda daha pek çok şeyin Zekeriya Beyaz’ın kitabında bulunduğunu söylemeliyim.
Evet, Kur’an-ı Kerim’in kendi kitaplarını ve kendi doğumunu haber verdiğini yazan zatın adı Said-i Nursi’dir. Kitapların genel adı da Risale-i Nur’dur.
Tekrar hatırlayalım. Nur Suresi’nin 35. ayeti hem “Resâil-in-Nur’un meydana çıkması, hem de müellifinin velâdetini (doğumunu) remzen haber veriyor” imiş. Şualar risalesinin 541. sayfasında Said-i Nursi böyle söylüyor.
Şimdi tekrar soruyorum aziz okuyucular; böyle Müslümanlık olur mu? Kur’an’ın kendi doğum tarihini haber verdiğini söylemeye hangi halis ve samimi Müslüman cür’et ve cesaret edebilir?
Barla Lahikası’nın 6. sayfasında söylediğine bir daha dikkat ediniz: “Risaleler kendi malım değil, Kur’an’ın malı olarak, Kur’an’ın meziyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum.” Said-i Nursi denen zatın kendi risalelerine verdiği değere bakar mısınız? Risaleler, Kur’an’ın meziyetlerine mazhar imişler. Bütün samimi Müslümanlar burada durmalı ve düşünmeli. Kendilerine Nurcu diyen herkes de halis Müslümanlar olarak burada durmalı ve düşünmeli. Bir insan kendi kitaplarının Kur’an’ın meziyetlerine mazhar olduğunu nasıl söyleyebilir? Bu nasıl Müslümanlıktır? Kendi kitaplarını Kur’an ile eşit gören böyle bir anlayışın Müslümanlıkla bağdaşır tarafı var mı?
Felak Suresi de üstadın talebelerine “hususi bir iltifat” ta bulunuyormuş ve onların hapisten çıkışlarını haber veriyormuş. Bu iddialar da 1958 yılında basılmış Asa-yı Musa risalesinin 69. sayfasında ve devamında yer alıyor. Demek ki Kur’an yalnız üstadı değil talebelerini de haber veriyormuş. Doğrusu İslam tarihinde birçok sapkın görüş var ama 20. asırda bu derecesine rastlamak insanı şaşırtıyor. Ve bunlara samimiyetle inanan yüz binlerce insan. Bir de platformlar düzenleyip Türkiye’ye yeni anayasa gömleği biçiyorlar.
Bütün Müslümanlar Zekeriya Beyaz’ın kitabını dikkatle ve ibretle okumalıdırlar. Kitabın adı: “Kendi Belgeleriyle Said Nursi ve Nurculuk”. Sancak Yayınları’ndan çıkmış. Piyasada bulmak zor. İyisi mi ben yayınevinin adres ve telefonunu vereyim: Fevzi Çakmak Mahallesi, Fevzi Çakmak Caddesi, 101-1 Esenler / İstanbul. Tel. 0212 610 30 29.
Zekeriya Beyaz feryat ederek Müslümanları uyarıyor. Kur’an’a iftira atan, Kur’an’a bühtan eden bu zata nasıl inanırsınız, samimi Müslümanlar olarak onun peşinden nasıl gidersiniz, diyor. Kitabın baş tarafında çok önemli bir küçük kitapçığın fotokopisi var: “Nurculuk Hakkında, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Resimli Posta Matbaası, 1964 Ankara.” Bu küçük kitapçığın netice kısmında şöyle deniliyor: “Nurcuların inanış ve telâkkileri, İslâm Dini’nin Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyyedeki kaide ve formüllerine uymayan bir akide tarzı olmuştur.”
Yukarıdaki hükümlere dikkat edin değerli okuyucular. Bu hükümler herhangi bir kuruluşun değil, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hükümleridir. Kitapçıkta imzası bulunanlar Başkanlığın “Müşavere Kurulu” , yani şimdiki “Din İşleri Yüksek Kurulu” üyeleridir. Beyaz’ın kitabında bu din bilginlerinin adları da var. 1960’ların din bilginleri Nurculuğu Kur’an ve sünnete “uymayan bir akide tarzı” olarak kabul etmiş.
Felak suresiyle ilgili alıntıyı Zekeriya Beyaz’ın kitabından yapmadım. Onun kitabını okurken “Kalbime ihtar edildi, denildi ki ’Git, otuz yıldır kapağını açmadığın İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi’nin 3. cilt, 3-4. cüzüne bak. Orada merhum ilahiyatçı Yaşar Kutluay’ın, Mezhepler Tarihi Yönünden Said Nursi ve Nurculuk makalesine bak.’ Ben de ona baktım ve o kısmı oradan yazdım. Said-i Nursi, kitabını sanki kendisi yazmıyormuş da ona ilahi bir kudret yazdırıyormuş gibi hep ’bana ihtar edildi’vb.. cümleler kurar da ben de ona özendim galiba. Neyse Nursi’nin bir cümlesiyle yazıya nokta koyayım: ” Risale-i Nur’un kıymetini anlatmak Kur’an’a düşer. “ Hâşâ, sümme hâşâ!...