Sözcü gazetesinden Zeynep Gürcanlı'nın haberine göre, “Zarrab davası” olarak başlayıp, “Atilla davasına” dönüşen New York’taki mahkemede “tanık” yapılan FETÖ'cü polis Hüseyin Korkmaz’ın ise FBI’dan nakit para aldığı ortaya çıktı.
“Zarrab davası” olarak başlayıp, “Atilla davasına” dönüşen New York'taki mahkemede “tanık” yapılan FETÖ’cü polis Hüseyin Korkmaz'ın FBI'dan nakit para aldığı ortaya çıktı.
Bizzat Korkmaz'ın kendisi dünkü duruşmada, FBI'dan tanıklık için 50 bin ABD doları, mahkemeyi açan New York Güney Bölge Federal Savcılığından ise üç kere 300'er dolar olmak üzere, toplamda 900 dolar aldığını açıkladı. New York'taki evinin kirasını da yine savcılığın ödediğini söyleyen Korkmaz, ayrıca ABD hükümetinden de kendisine yaklaşık 15 gün önce “çalışma izni verildiğini” vurguladı.
Kendisini “17 Aralık 2013 operasyonunun düzenleyicisi, arama ekiplerinin belirleyicisi, tüm rapor ve fezlekelerin yazıcısı” olarak mahkemeye takdim eden, o dönemde sadece “komiser yardımcısı” rütbesinde olduğunu da açıklayan Korkmez, dün de 17 Aralık öncesi dinlemeleri nasıl yaptıklarını ayrıntılarıyla anlattı.
TİB KAPATILMAMIŞ GİBİ İFADE VERDİ
Korkmaz, dinlemeleri nasıl yaptıklarını anlatırken, Ağustos 2016'da resmen kapatılmış olan Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı (TİB) hâlâ işlevselmiş gibi ifade verdi. Dinlemelerin 17 Aralık döneminde TİB üzerinden yapıldığını söyleyen Korkmaz, “TİB, Türkiye'de bir kurumdur. Türkiye çapında, denetim, dinleme ve organizasyonu bu kuruma aittir” diyerek ifade verdi. Korkmaz, dinlemenin nasıl yapıldığına ilişkin ise şu bilgileri paylaştı; “Dinlemeler KDM, yani kanuni dinleme modülü ile yapılır. TİB bu modülle dinleme yapılacak verileri otomatatik olarak atar. Web tabanlı bir modüldür. TİB üzerinden bu modül kullanılarak bilgi aktarılır. Modül, metinlere giren bilgileri otomatik atama yapar.”
SAVCI İTİRAFÇILARI KARIŞTIRDI; KORKMAZ'A “ZARRAB” DİYE HİTAP ETTİ, HAKİM BİLE GÜLDÜ
Mahkeme sırasında Korkmaz'ın sorgulamasını yapan savcı, “itirafçıları” birbirine karıştırdı. Savcının Korkmaz'a hitap ederken bir ara “Bay Zarrab” demesi üzerine, mahkeme hakimi Richard Berman bile güldü.
FETÖCÜ POLİSE DİNLEMELERİN “OTANTİK OLDUĞUNU” DOĞRULATMAYA ÇALIŞIYORLAR
New York Güney Bölge Federal Mahkemesi'nde görülen davada, savcılığın en önemli kanıtlarını Türkiye'deki 17 Aralık operasyonu öncesi yapılan dinlemeler, bunların tapeleri, operasyon sırasında şüphelilerin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda alınan görüntüler oluşturuyor.
Savcılık, bu delillerin “kanıt zincirinin tartışmalı olduğunu” savunan Atilla'nın avukatlarına karşı ise, kendisini “17 Aralık operasyonunun düzenleyicisi, koordinatörü ve raporlayıcısı” gibi tanıtan Fetöcü polis Korkmaz'ın şahitliğini kullanıyor. Şahitliğinin ilk gününde, 17 Aralık operasyon belgelerini “inisiyatif alarak kopyalayıp Türkiye'den kaçırdığını” söyleyen Korkmaz'a, en kritik telefon konuşması ve kanıtlar tek tek sorularak, bunların kendisinde olan operasyon belgeleriyle uyuşup uyuşmadığı soruluyor. Böylece, Kormaz'ın şahitliği ile Savcılığın kanıtlarına meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.
TÜRK EMNİYETİNDE HİÇ OLMAYAN DELİLLERİ BİLE FETÖCÜ POLİSE SORDULAR
Savcının bu çerçevede, 17 Aralık döneminde operasyonu yapan dönemin emniyet mensuplarının bile hiç elinde olmayan, Zarrab ve Atilla'nın telefonlarından ABD'de tutuklanmalarından sonra FBI tarafından ele geçirilen kanıtları bile Korkmaz'a sorması dikkat çekti. Korkmaz'ın bizzat kendisi ifadesinde 17 Aralık operasyonları döneminde Türk polisinin hiç Whats up mesajları ya da viber konuşma ve mesajlaşmalarını izlemediğini söylemesine rağmen, Savcı fetöcü polise FBI'ın ele geçirdiği mesajları sorup, doğrulattı.
ZARRAB'IN İŞ YERİNDEN ÇIKAN SAHTE MÜHÜRLÜ BELGELER
Duruşmada Savcı ayrıca Korkmaz'a, Zarrab'ın İstanbul'daki Orient Bazaar adlı işyerinde 17 Aralık döneminde yapılan aramalarda elde edilen, sahte mühürleri ve sahte mühürlü gümrük belgelerini de göstererek, bunların Korkmaz tarafından ABD'ye taşınan belgelerde yer alıp almadığını da sordu. Kanıt olarak sunulan fotoğraflardan birinde Dubai gümrüğünden alınmış “mühürlü” bir belge yer alıyor. Ancak belgedeki mühürün üzerinde İngilizce “operation” sözcüğünün “operetations” şeklinde yanlış yazıldığı dikkat çekiyor. Bir başka fotoğrafta ise, yine dubai Gümrük belgelerine vurulan mührün tarih bölümünde, o günün tarihinin Türkçe yazılması dikkat çekiyor. Zarrab ve ekibinin Dubai gümrüğüne aittmiş gibi sahtecilik yaparak mühürlediği belgedeki mühür kısmında tarih “Ocak 2013” olarak görülüyor.