Zalimin zulmünün yanına kaldığı memleketimden insan manzaraları
------
Dün, bir günlüğüne insanlık arası verdik...
Soğuk, donuk, gayrisamimi siyasetin ele geçirdiği zihinlerimizi özgürleştirdik ve "acı"yı hissettik, "vefa"yı, "vefasızlığı"...
Ki zaten...
Balyoz kumpası kapsamında tutulduğu Mamak Cezaevi'nde, ziyaretine gelen eşi ve çocuklarının önünde beyin kanaması geçiren Kurmay Albay Murat Özenalp'in vefatının üçüncü yılı dolayısıyla, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda yapılan anmaya katılanların yüzlerine bakmak, saatlerce bir avuç zırcahil ile özel yetkili toplum mühendisliği elemanı arasında geçen tartışma programlarını izlemekten, "Reis"e selam yarışındaki köşe yazılarını okumaktan çok daha faydalıydı Türkiye'yi anlamak adına.
***
Gözyaşı dinmeyen Samiye Anne...
Eşinin emaneti olan iki evladı için ayakta kalma mücadelesi veren, savaşan Sema Hanım...
Yaşı küçük olsa da annesinin yanında dağ gibi duran, başını yasladığı omuz olan Batu...
Babasının o soğuk mermerle çevrili toprak yığınının altında olduğuyla yüzleşmek istemeyen, kabre yine gelemeyen minik Duru...
Dalgalanacağı rüzgârı bekleyen mahzun bir Türk bayrağı...
Kendi kardeşi de aynı kumpasın kurbanı olan Ahmet Tatar'ın bıraktığı kırmızı karanfiller...
Birkaç eş, dost; ancak iki elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar!
Görünürde fotoğraf karesi bundan ibaret.
Ama görmeyi bilene;
Pişkince tekrarlanan bir "aldatıldık"tan başka hiçbir "gerçek" bedeli olmayan bir katliam var o fotoğrafta.
Haksız, hukuksuz biçimde tutuklayıp, mezarda beraat ettirdikleri o insanları katlettiler ayrı... Yanısıra bir toplumun, en azından o toplumun bir kesiminin duygularını katlettiler; "devlet" dediğimiz mekanizmaya olan güvenlerini katlettiler.
Öyle ya...
Murat Özenalp'in, Ali Tatar'ın, Cem Aziz Çakmak'ın, Kuddusi Okkır'ın, Kaşif Kozinoğlu'nun ve daha nicesinin katilleri hani?
Haysiyet cellatları nerede?
Zırhlı Mercedes tahsis edilen adalet kıyıcıları?
Püf!
Kamuda on binlerce memur tasfiye edilirken, üniversitelerin içi boşaltılırken eline kan bulaşanlar buharlaşıverdiler? Amiyane tabirle "kodaman"ların hepsi yurt dışında!
Peki ya onların "kodamanlaşması"na yol verenler?
"FETÖ'nün siyasi ayağı yok"muş!
O savcıları, hakimleri "siyaset kurumu" özel yetkilerle donatmadı mı?
"Silivri'de hukuk cinayeti var" diyen gazetecileri, aydınları, yazarları, sanatçıları "siyaset kurumu" sindirmeye çalışmadı mı?
Türk ordusunun dağıtılması ve "15 Temmuz zemininin yaratılması" da dahil bütün bu veballerin üzerinde bulunduğu kişiler, bir de zeytinyağı gibi üste çıkarak başımıza en büyük devletçi, en büyük milletçi kesildiği sürece Murat Özenalp'i anmaya gelenlerin yüzünde sadece "zalimin zulmünün yanına kaldığı memleketten insan manzaraları"nı görebileceğiz maalesef...
***
Anmaya gelen kadınlardan birinin söylediği gibi;
Toprak bile almayacak bu mahvın faillerini!
***
"Anadolu oturuyor"
--------
Çiçeği burnunda Ankaralıyım ama sağlam rehberlerim var. Kaptan şoförümüz Ahmet Tatar, eşi ve 7/24 faal her an nöbetçi gazeteci Müyesser Yıldız eşliğinde gittik rahmetli Özenalp'in kabrine...
Ümraniye kumpası çerçevesinde uğradığı iftiralara dayanamayarak intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar'ın, referandumdan önce "Hayır'lı Konvoy"la gittiği birçok ilden geriye kalan acı tespiti:
- Anadolu oturuyor! Köylerde, ilçelerde herkes oturuyor. Çalışan yok. Üreten yok. Yardımlarla, bedava yaşamaya alışmışlar!
***
Geri dönüş KHK'sı niye çıkmıyor?
--------
Bu isyan da Ali Tatar'ın kabri başından...
Özenalp'i anmaya gelenler Ali Tatar'a da dua etmeden dönmediler. Ahmet Tatar'ın gözyaşlarını tutamadığı konuşmasından sonra dağılan gruptaki "ordu dışı bırakılmış(!)" askerlerden birinin tepkisi:
- Madem bir KHK'yla Ganyan'ı düzenliyorlar, televizyonları düzenliyor; bir KHK'yla da bizi orduya geri alabilirler pekala... Terör örgütleriyle mücadelede samimilerse bunu niye yapmıyorlar? Ne var yani, çok mu zor!