ZAFERİN ADI TELGRAF TELLERİ – 2 –

ZAFERİN ADI TELGRAF TELLERİ – 2 –

Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte...

esat-atalay-001.jpg

OSMANLI Harbiye Bakanı Süleyman Şefik Paşa’nın, kolorduların kendi aralarında şifreli telgraf gönderemeyeceklerine ilişkin yasağına, Kâzım Karabekir Paşa, “Seferber düşmana karşı askeri sırları açıklamanın kanunlara göre cezası idamken, siz askeri sırların açıklanması emrini veriyorsunuz. Bilcümle kumanda makamlarının da hudutlara varıncaya kadar şifre muhaberatının men edilmesi, ancak Ermenistan’ın ve mevcudiyetimize düşman olanların menfaatine kaydedilebilir” şeklinde karşı çıkmıştır.

Yine Ali Fuat Paşa, Şefik Paşa’yı telgraf başına çağırtarak kendisine ihtarda bulunmuş ve şifre yasağının 24 saat içinde kaldırılmasını, aksi takdirde bütün postaneleri askeri işgal altına alarak şifre ile haberleşmeye devam edileceğini bildirmiş ve bu uyarıya bütün kolordular destek vermişlerdir. Düşman yandaşlığının ezici baskı ve teslimiyet ortamında az sayıda telgrafçı, savaşın iletişim kanallarının açık kalması için mücadele etmiş, kesilen telleri onarmış, direkleri yenilemiş, postaneleri İngiliz işgaline, kontrolüne karşı canıyla korumuş, Atatürk’ün “telgraf savaşı”na cepheden katılmıştır.

19 Mayıs 1919’da Samsun’da yaşanan bir olayı, o olaya şahitlik etmiş  Samsun’da görevli bir telgraf memurunun, rahmetli Ali Remzi Coşkuner’in ifadesiyle aktaralım...

“Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor. O sırada, Mustafa Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa kalktım.

- Buyurun Paşam.

- Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor dedi.

- Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem!

- Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim, ya ölürüz, ya vatan kurtulur, dedi.

Ceketin cebinden ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı.

-”Sen ölürsen ben de ölürüm” dedi.

Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı, elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kağıda çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi. Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı, sonra;

“Oh çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.” dedi ve maiyetiyle gitti.

Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyan bir kişiydi. Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte...”