Birgün gazetesinden İbrahim Ekinci’nin haberine göre;
Garanti faciası derken… En yüksek garanti ödenecek projelerden biri olması anlamında değil, hesap kitap boyutundaki akılalmazlıkları kastediyorum. 5 - 10 yolcu gelen yere 100 yolcu garantisi verilir mi? Verilmiş! AKP’nin “proce” anlayışını anlatmaya kalksanız, Zafer Havalimanı’ndaki faciayı ilkokul çocukları bile anlayabilir.
DHMİ verilerine göre 2017, 2018, 2019 yolcu sayıları sırasıyla 103 bin, 99 bin, 82 bindir. Buna karşılık aynı yıllar için verilen yolcu garantisi sayıları şöyledir: 1 milyon 83 bin, 1 milyon 137 bin, 1 milyon 171 bin…
2020 yılında salgın etkisiyle yolcu sayısı 16 bin 450’dir. Garanti edilen yolcu sayısı 1,2 milyon yolcudur. Salgın nedeniyle İstanbul Havalimanı’nda olana benzer bir uygulamaya gidilip gidilmediği hakkında bilgi yok. Devlet bu limandan kira almıyor. 2021 Temmuz ayı verisine göre yolcu sayısı 7 bin 280 gözüküyor. Ağustos ve izleyen aylarda yoğun gurbetçi ziyaretiyle rakam biraz daha hızlı yükselebilecektir. Ancak hangi yıl ele alınırsa alınsın, verilen garantinin gerçekleşme ile uzak yakın ilişkisi yoktur. Bu tablo karşısında haliyle şu soru akla geliyor: Acaba, bu liman için yolcu garantisini ‘makul, gerçekleşebilir’ bulan ve taahhüt eden kamu bürokratları kimlerdi? Bu hesabın bir kontrolü oldu mu? Onu kim ya da kimler yaptı? Nasıl olabilir bu?
200 BİN YANILIN GARANTİ ÖDEYİN
Bir ölçüde yanılmak da mümkün. 1 milyon garanti verdiniz ama 900 bin oldu.
100 bin yanıldınız. 200 bin yanılın, garanti ödeyin. Bu faturayı da “önemli bir altyapı yatırımıydı, kamu yararına bir - iki yıllık ödemenin zararı olmaz” diye savunun. Yine olur, olabilir diyelim. Ama 1 milyon yolcu garantisi verdiğiniz yere... Eğer 70 - 80 bin yolcu geliyorsa, hesabınızda yüzde 90 - 95 sapma olmuşsa... En başta kamu yönetimi, bunda kötü niyet aramaz mı? Kötü niyet de olmasın. Peki, hesap kitap bilmeyen biri ya da birilerinin ne işi var o karar mercilerinde? Hadi onu da atladınız! Bu yanlış hesabı yapandan bir hesap sordunuz mu? Kamuyu zarara uğratmanın bedeli ne oldu onun için?
Şimdi biz de bir hesap yapalım... Bu liman hakkında neler biliyoruz? Resmi açıklamaları not edelim:
İhalesini 29 yıl 11 ay işletme süresi ile IC İçtaş kazandı. Öngörülen yapım süresi erken tamamlandı, 24 Kasım 2012’de açıldı. Projenin yatırım maliyeti 61,1 milyon avro. Bakanlık bir soru önergesine verdiği cevapta yatırımın 150 milyon avro olduğunu belirtiyor. Oysaki yine bir başka kamu belgesinde (KÖİ 2018 raporu, ekran görüntüsü sayfada) yatırım tutarı 2019 yılı fiyatlarıyla 78.482.497 dolar olarak verilmiş. 2012 paritesine göre bu rakamın avro değeri 61,1 milyon avro.
Firma 2044 yılına kadar işletecek.
İç hat yolcusunda 2, dış hat yolcusundan 10 avro hizmet ücreti alacak.
2012 yılından 1 aylık işletme döneminde 50 bin yolcu garantisi vardı. Tam yıl olarak 2013 itibariyle 850 bin yolcu garantisi ile başladı (500 bin iç hat, 350 bin dış hat olmak üzere).
İzleyen yıllarda yüzde 3 gibi küçük oranlı artışlarla garanti edilen yolcu sayısı artırıldı (2022’de 1 milyon 317 bin yolcu seviyesinden sonra, garantili yolcu sayısı artırılmayacak).
İlk dönem gerçekleşmeleri ile ilgili bildiklerimiz şunlar:
“Sayıştay raporunda, Zafer Havalimanı iç hatlarda 2012-2016 yılları arasında 2 milyon 395 bin 916 yolcu sayısının garanti edilmesine karşın gerçekleşme oranının yüzde 3 ila 5 arasında kalarak 124 bin 867 yolcunun uçuş yaptığı vurgulandı. Firmaya garanti yolcu farkı olarak 4 milyon 542 bin euro ödendi. Aynı tarihleri kapsayan dış hatlarda 1 milyon 677 bin 142 yolcunun garanti edilmesine rağ-men sadece 45 bin 667 yolcunun seyahat ettiği anlaşıldı. Gerçekleşme oranı yüzde 3’te kalarak fir-maya garanti yolcu farkı olarak 16 milyon 314 bin euro ödeme yapıldı.” (Kamil Elibol’un haberi)
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün soru önergesine cevap:
“2017 yılından bu yana yedi (7) yıldır işletilen Zafer Havalimanı için ödenen garanti tutarı 26.692.626 euro olup bu süre içerisinde havalimanının işletme giderleri ise 32.822.290 euro. Ödenen garanti tutarı havalimanının işletme giderlerinin dahi altında olup devletin herhangi bir zararı söz-konusu değildir. Üstelik bu hesaplamalara finansman maliyeti dahil toplam 150.000.000 euroluk yatırım tutarı da dahil değildir.”
Yatırım tutarının 61 milyon avro olduğunu belirttik. Şimdi bu veriler üzerinden hareket etmek ve kaba çıkarsamalar yapmak mümkün.
Çok çok sağlam, kesin hesaplamalar için elimizde daha fazla bilgi olması gerekirdi. Garanti edilen yolcu sayısının 2022’den sonra aynı kalacağı dolaylı bir bilgidir. Yine bir soru önergesinin soru kısmındaki ifadeden anlıyoruz bunu. Yolcu sayısında, kampanyalarla, mantıklı tedbirlerle artış sağlanabilir. Bu konuda çalışmalar olduğu da belirtilmektedir. Dolayısıyla 7 yıllık gerçekleşme ortalamalarından gelecek için yaptığımız tahminler kısmen geçersizleşebilir. Kamunun garanti ödemesi daha az olabilir. İhtiyat kaydını belirtelim.
Firma, finansman gideri dahil yatırım tutarı 61,1 milyon avrodur. İşletme gideri soru önergesine verilen cevaba göre yıllık 4,7 milyon avroya gelmektedir. Ancak bu rakam, yatırım tutarını da 150 milyon avro olarak bildiren cevapla birlikte verilmiştir. Ayrıca, liman yüzde 10 kapasite ile çalıştığı için yolcuya bağlı giderlerin de çok düşük olacağını düşünmek gerekir. Bununla birlikte pisti hazır bulundurmak gibi yolcuya bağlı olmayan standart giderleri de dikkate alırsak, işletme giderini de bakanlığın cevabındaki rakamın yarısı düzeyinde almak hakkaniyetli görünüyor.
BÜYÜK PROJE MERAKI ZARARA SEBEP OLDU
Bir de havalimanının “havacılık dışı” gelirleri vardır. Limanda yeme içme üniteleri, sağlık, bebek bakım, yöreye has ürünlerin ve el sanatlarının satışa sunulduğu hediyelik eşya mağazaları, 3 adet araç kiralama yeri açılmıştır (Duty-Free mekanları posta hizmetleri ve 1adet banka şubesi açılacağı belirtilmektedir). Otopark gelirleri vardır.
Havacılık dışı gelirler, normalde, uluslararası ölçülerde havacılık gelirlerine yakındır. Zafer’de “havacılık (yolcu) geliri” garanti ödemeleri düzeyindedir. Ancak gerçekleşen yolcu sayısı bunun yüzde 10’unu bile aşamadığı için yolcuların limanda alış verişlerinden, araç kiralamadan, servislerden otopark kullanımlarından gelirleri de düşük kalacaktır. Bu bağlamda, havacılık dışı gelirleri hesaplamada rakamları gerçekleşme seviyelerinden yıllık 1 milyon avro olarak hesaba kattık (Konuya yakın bölge milletvekilleri de bu rakamın mantıklı olduğu fikrindedir). Yolcu sayısındaki kıpırdamaya bağlı olarak liman hizmet gelirleri artabilir. Eğer garanti edilen kadar yolcu olsaydı bu rakam 150 milyon avro üzerinde olacaktı.
Devletin 33 yıl boyunca firmaya garanti ödemesi, bugünkü verilerle yapılan projeksiyona göre 196 milyon avroyu buluyor. Eğer 2044 yılı tam yıl olarak alınmazsa, rakam birkaç milyon avro daha düşük gerçekleşecektir. Ciddi bir kamu zararı vardır. Devlet yönünden hesaba kitaba gelir tarafı yoktur.
2 milyon yolcu kapasitesi yerine 100 – 200 bin, hadi 300 bin diyelim yolcu kapasiteli küçük bir liman yapılabilirdi. Hatta bugünkü gerçekleşme düzeyine göre gerekli bir yatırım olduğu da tartışmalıdır. Büyük bir atıl kapasite liman devlete geçtikten sonra da yıllar yılı taşınacaktır. Zararın kaynağı, en masum ifadeyle “büyük proje merakı”nın, matematiği yenmesidir.
Şirket yönünden de durum şöyledir:
IC İçtaş, 2044 devir yılını baz alırsak, garanti parası olarak devletten 196 milyon avro tahsil edecek, 33 milyon avro da havacılık dışı gelir sağlayacaktır. Genel geliri 228 milyon avro civarında gerçekleşebilir.
Yatırımı 61,1 milyon avrodur. Yıllık işletme gideri olarak yılda 2,3 milyon avro da işletme dönemi boyunca 77 milyon euro harcaması düşünülebilir. Bu takdirde toplam gideri 138,3 milyon avro olarak gözükmektedir. İşletme dönemi sonunda 100 milyon avroya yakın bir brüt karlılık gerçekleşebilir.
Bu konunun takipçilerinden CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım da kendi hesaplarına göre şirketin 100 milyon avro gelir sağlayacağını söyledi. Yalım, “Biz, bu tür projelere karşı değiliz. Köprü de yol da lazım elbette. Ulaşıma, modernizasyona ihtiyaç vardır. Fakat, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim’in için birkaç yılda ödenen garanti parası Çanakkale Köprüsü’nün maliyetine eşit olunca, mantıklı olmaktan da çıkıyor. Kamu, bazı işlerini özel sektöre yaptırabilir. Ama niye garanti versin? 2044 yılında Zafer Havalimanı’nı kaç yolcunun kullanacağı nereden bilinebilir? Doğrusu nedir? Doğrusu bu tür iş ve ihalelerde, garanti vermemektir. Şirket bu şartlarda ne kadar yıl işletme istiyorsa ihalede onu teklif etsin, Rekabet yıl üzerinden olsun” diye konuştu.
Son bir notla, bu bahsi, bitirelim: Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin internet sitesinde, Zafer Havalimanı garanti ödemesini, 205.281.118 avro olarak gösteren bir tablo mevcuttur. Yine eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın sosyal medyadaki bir paylaşımında da 2044 sonu itibarıyla garanti ödemesini 195.973.328 avro olarak tahmin eden bir tablo yer almıştır. Benim tahminimle uyuşmaktadır.
Bu bölümü, bir gözlemle bitirelim. Anadolu’da bazı kentlerde köklü, eski, zengin, halen kentin önde gelen yatırımcıları içinde olan aileler vardır. Kurucudurlar, odalara, borsalara başkandırlar. Başkan olmasalar da bu örgütlerde sözleri geçer. “Kanaat önderi” sayılırlar. “Angara” ile hep irtibatları olur. Kütahya, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Malatya gibi daha birçok ilde bu tip ailelerin genel düsturu, hükümetlerle iyi geçinmek, kente ve kendi yatırımlarına teşvikler koparmak şeklindedir. Bize mantıksız gözüken bazı yatırımlar bu ailelerin, önde gelen patronların iktidarı -tabir uygunsa kafalamvalarıyla da yapılmaktadır. Kentin patronları yakın siyasilerle kulis başlatmakta, kendi yararlarına projeleri planlara sokabilmektedir. Zafer Havalimanı, bunlardan birisidir. Liman devlete zarar ettirmektedir ama bölgedeki birkaç önde gelen işadamına yaramaktadır. (Yıllar önce bu limandaki zararı gündeme getirmek istediğimizde yöre patronlarının gösterdikleri tepkiye şaşırmıştım!) Giresun’da yapılmakta olan havalimanı da böyledir. Garantili bir proje değildir ama mantıksız ölçülerde büyük olmasında bu tür yerel etkiler, yandaş müteahhit kafalamaları olması muhtemeldir.