Memleketin gazı kaçmış.
Ligin de gazı açmış sayılır.
Şampiyon belli. İkinci? O konuda da rivayet muhtelif ama. Neredeyse, heyecanı bile yok artık ikinci olmanın.
Beşiktaş, sondan ikinci maçına böyle bir ortamda, İstanbul’un Haliç kıyısında çıktı.
Karşımızdaki tribünde, “Semtlerin Efendisi... Efendilerin Semti” yazıyor.
Haklılar, çok “Efendi” çıktı bu semtten. Çok da beyefendi.
Delikanlı semttir aslında. Bazı istisnaları olsa da...
Milletin ağız tadı kaçık, ama İstanbul’da güneşin en güzel battığı yerdir Kasımpaşa. Haliçin batı kıyılarında gurubun tadına doyum olmaz.
Peki ya maç?
Onun için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
İştahlı ve dinamik bir Kasımpaşa karşısında eksikleri ile taraftarını maç öncesi endişelendiren ve sahada ilk 15 dakika adeta “vitrin gezmesindeki narin İstanbullu hanımlar gibi” gezinen Beşiktaş, Kasımpaşa’nın tehlikeli ataklarına yanıt bile veremedi.
Saiss ve Colley ikilisinin son maçlarda “tam oturduğu” ve “İşte aranan stoper ikilisi bulunmuştur” dedirttiği Beşiktaş’ta ikisi de yoktu bugün. Ne yapacakları merak edilen Welinton ve Necip ikilisi yine de “idare” ettiler.
İleride yine yürüyerek oynamayı tercih eden Cenk ve Aboubakar’ın varlıklarını sadece gollerde gördük. Bugün Remond da yktu takımda, ki biraz tempo getirsin oyuna.
İlk golde, araya atılan topa Aboubakar kaleci ile karşıya iyi vuramadı. Dönen topu Gedson kaleye yolladığında dakika 19’du. Skor 1-0 olururken, maçın başından beri stadı adeta domine eden Beşiktaş taraftarı iyice coştu. Tribüne oturduklarından itibaren sürekli küfür etmeselerdi daha iyiydi tabii ama...
Yapacak bir şey yok.
İkinci gol de, yine saman alevi gibi bir beşiktaş atağıdan geldi. Muleka’nın Aboubakar’a “kaymaklı ekmek kadayıfı gibi” uzattığı topu o da adeta “revani” tadında Cenk Tosun’a uzatıyor ve o dakikaya kadar “ileride bile değil geride gezinen” Tosun Paşa skoru 2’liyordu.
Uzunca bir süredir (de ki 60senedir filan) maç izlerim. Bu kadar dolaşan bir takımın, bu kadar diri ve dinamik oynayan bir takım karşısında bu kadar rahat 2 gol bulup ilk yarıyı önde tamamladığı bir maç az hatırlarım.
İkinci yarının hemen başında Basın Tribünü’nde bu durumun “mütalaasını yaparken”, az kalsın 3’ncü golü kaçırıyorduk.
48’de Muleka’nın müsait pozisyonda atamadığının acısını, tam bir dakika sonra Aboubakar çıkardı. Bu golle ligdeki gol sayısını 13’e çıkardı. Sezon başında gelseydi, Beşiktaş’ın da Lig’in de hali bambaşka olurdu.
Cenk ve Aboubakar’ın klasik “göğüs tokuşturmalı” gol kutlamasını yapacak bile alleri olmadığı maçta, bu skor “Futbol böyle bir oyun işte” dedirtiyordu.
62’nci dakikada Cenk Tosun’un karşı karşıya pozisyonda kaçırdığı golün 30 saniye sonrasında bu kez Kasımpaşa durumu Aytaç Kara’nın ayağından 1-3 yapmayı başardı ve maça biraz olsun heyecan geldi.
Düşünsenize, durumun 1-3 olduğu dakikada gelen “heyecan”dan söz ediyorsak, nasıl bir maç izleğimizi hayal edin. Bu yüzden seviyoruz bu güzel oyunu. Ne zaman ne olacağını bilmeden giriyorsun stada ve ondan sonrası “sürprizlerle” doludur.
70-75 arasında adeta “aktif dinlenmeye” geçen Beşiktaş pozisyonlar harcayarak farkın artmasını “kendi kendine” önledi.
80’nci dakikada Cenk’in Tayfur’a attığı ara pas ve onun da götürüp karşı karşıya çok rahat bir vuruşla 4’ncü golü bulması seyre değerdi. 4-1
Maç bu dakikadan sonra iyice “Haliç Kenarında Piknik” adlı bir belgesel filme dönüşmekteydi.
Beşiktaş açısından baktığınızda pikniğin tadını 86’ncı dakikada bozan Ryan Donk’un uzak mesafeden harika şutunun üst direğe çarpıp, Kasimpaşa’nın 2’nci golü olarak ağlarla buluşmasıydı.
Dakika 86 durum 2-4
Giderayak iyice keyif almaya başladık maçtan yani.
Şenol Hoca, Kere, Berkay ve Umut’u oyuna almak ve yürüyen takıma biraz olsun kan vermek için neden 90’ncı dakikayı bekledi? Anlamaya çalışıyoruz hala.
Aynı, böyle bir maçta tam 6 gol birden nasıl görebildiğimizi anlamaya çalıştığımız gibi.
Aynı hakemin son düdüğü çaldıktan sonra VARa gidip 90+6’daki pozisyona penaltı çalmasını ve Atiba’nın durumu 2-5 yapmasını anlamaya çalıştığımız gibi.
İlginç bir akşamdı...
(Zafer Arapkirli)