Türkiye'nin tüm kıyı şeritlerindeki sahiller, yaz sezonu nedeniyle bugünlerde yoğun olarak kullanılıyor. Bu yerlerde işletmeciler, plajı kullanmak isteyenlerden giriş ücreti alıyor. Bu ücretler işletmenin yerine ve özelliğine göre çok fahiş rakamlara ulaşabiliyor.
Plajlara giriş ücreti alınmayan ama şezlongdan duşa kadar çeşitli hizmetler için ücret alınan yerler de bulunuyor. Kimi yerlerde ise oteller başta olmak üzere bazı büyük işletmeler, bulundukları yerlerdeki sahilleri sadece kendi müşterilerine kullandırıyor.
Türkiye ve diğer ülkelerde kıyıların halka açık olması gerekirken, değişik yöntemlerle bunun kısıtlanması, ücretli hale getirilmesi yanında buralarda yaşanan aşırı kalabalığa yerel halkın tepkileri, havlu ve şezlong sorunları uzun bir süre gündemden düşmemişti.
İtalya, İspanya, Yunanistan ve Portekiz'de bu sorun büyüyerek yayılmış. Yerel halkın plajlardan daha çok yararlanması kapsamında bazı düzenlemelere gidilirken, kimi ülkelerin bazı bölgelerinde plajları kullanan kişi sayısına kısıtlama getirilmişti.
Bu konuyla ilgili anayasal haklarını kullanan bir babanın davranışlarından dolayı utanç duyduğunu ifade eden Z kuşağı bir gencin paylaşımı sosyal medyada gündem oldu.
Muğla'nın Akyaka ilçesinde çekildiği öğrenilen videoda, babasının plaja getirdiği sandalyede oturduğu o anları paylaşan genç, , "Babamın şezlonga para vermemek için bize yaptırdığı durum (Çok mutlu)" ifadelerini kullandı.
Z kuşağı gencin paylaşımına sosyal medyada çok sayıda yorum geldi.
Sosyal medya kullanıcıları, utanç paylaşımı yapan genci eleştirip babaya destek verdiler.
İşte o paylaşımlardan bazıları:
"Babanın hakkını nasıl ödeyeceksin acaba? Sen baba olunca ne yapacaksın acaba", "Allahım böyle evlat nasip etme", "Böyle babaya kurban olsun", "Eee biz de aynısını yapıyoruz, şezlonga gidip 100 lira vermek akıl işi değil. Al sandalyeni, ser plaja havlunu, bak keyfine. Şezlonga vereceğim parayla gider karnımı doyururum", "Seni denize götüren bir baban var, bir de altına kamp sandalyesi almış. Daha ne istersin?"
SAHİLLER HALKIN MI? HUKUKÇULAR NE DİYOR?
Türkiye'nin sahil şeritleri, vatandaşların erişimine açık ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan değerli doğal kaynaklardır. Anayasa'nın 43. maddesi, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu ve deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla bu kıyıları çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetilmesi gerektiğini belirtir.
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve avukatlar Seyit Sönmez, Ali Güvenç Kiraz ve Bülent Deniz gibi hukuk uzmanları, anayasal olarak kıyıların tüm halkın ortak malı olduğunu ve özel işletmelerin bu alanları kapatarak vatandaşların erişimini engellemesinin kabul edilemez olduğunu vurguluyorlar.
Roma Hukuku'nun "kıyılar halkın kullanımı içindir" (Litorum usus, publicus est) prensibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da korunmaktadır. Ancak uygulamada, özellikle yaz aylarında, kıyıların özel işletmeler tarafından işgal edilmesi ve vatandaşların ücret ödemeden denize girmekte zorlanması gibi sorunlar yaşanıyor.
Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA) gibi sivil toplum kuruluşları, kıyıların işletmeye açılarak özelleştirilmesine ve halkın serbest, ücretsiz erişimine kapatılmasına karşı mücadele etmektedir. KIYIDA, kıyılardaki doğal yaşamı bozan yapılaşma ve faaliyetlerin kıyı ekosistemine geri dönüşsüz zararlar verdiğine dikkat çekiyorlar.
Sonuç olarak, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları, sahillerin halka ait olduğunu ve bu alanların özelleştirilmesine karşı çıkıyorlar.