Yüzde doksanı ben uydurmadım
Geçen yazımda özerklik, federasyon gibi yapılara vatandaşlarımızın % 90’ının hayır diyeceğini yazmıştım. Bazı okuyucu ve dostlar “nereden biliyorsun?” diye sordular.
Türkiye’de olan biteni ve siyasi gelişmeleri iyi takip edenler bunu açık olarak bilirler. Ama ben yine de Hürriyet gazetesinin 28.07.2012 ve 03.08.2012 tarihli sayılarında Yalçın Doğan’ın aktardığı son kamu oyu araştırmalarından birinin bazı sonuçlarını yazayım.
Türklerin % 98’i Kürtler için bağımsız devlete hayır diyor.
Türklerin % 95’i demokratik özerkliğe hayır diyor.
Türklerin % 90’ı Öcalan ile görüşülmesine hayır diyor.
Türklerin % 87’si Türklerle Kürtlerin sahip olduğu haklar arasında fark görmüyor.
Türklerin % 82’si Kürtlere daha fazla hak (ana dilde eğitim gibi) verilmesine karşı.
Buna mukabil,
Kürtlerin % 23’ü bağımsız devlet istiyor. İşin en ilgi çekici tarafı üç yıl önce bu oranın % 6 olması idi. Bu da iktidarın bu konudaki başarısını (!) açık olarak göstermiyor mu?
Kürtler arasındaki bağımsızlık isteğinin üç yılda dört misli artmasının sebebi, iktidarın açılım siyasetidir. Son aylarda PKK bölücü terörünün üstüne giden iktidarın fark etmediği veya fark etmek istemediği bir şey var. Açılım politikaları; silahlı eylem olmasın, analar ağlamasın, talepler demokratik yollardan belirtilsin gibi açılım ifadeleri; özerklik, federasyon, hatta bağımsızlık taleplerini rahatlatmakta ve tabii haklar seviyesine çıkarmaktadır. Böylece federasyon ve bağımsızlık isteyenlerin sayısı hızla çoğalmakta; bu da PKK silahlı terör örgütü için çok önemli bir kaynak ve zemin oluşturmaktadır. Yani iktidar açılım siyaseti ile bağımsızlık isteyenlerin sayısını artırırken bunların rahatça PKK militanı olabileceğini düşünmemektedir. Üç yıl önce % 6’lık bir zeminden militan devşiren PKK, şimdi % 23’lük bir zeminden militan devşirme imkânına sahip olmuştur. O hâlde PKK’ya militan sağlayan zeminin büyümesine değil küçültülmesine yönelik bir siyaset takip edilmelidir.
Gelelim ortalama % 90’lık vatandaş eğilimine rağmen bu eğilim ve görüşün yansımalarına. Normal siyaset ve medya kurum ve kuruluşlarına sahip bir ülkede % 90’lık eğilimin yansımaları da % 90 civarında olur. Siyasette, televizyonlarda, gazetelerde ve sivil toplum kuruluşlarında böyle olması gerekir. Buna karşılık % 10 ise marjinaldir ve ancak marjinal partiler, gruplar, televizyonlar, gazeteler ve yazarlar tarafından dile getirilir. Yani normal kamu oyu bulunan ülkelerde böyle olur. Türkiye’de ise % 10’un eğilim ve görüşleri büyük ve merkez medyada, özellikle televizyonlarda daha çok yer almakta, % 90’ın görüşleri ise buralarda kendilerine çok az yer bulmakta; daha çok düşük tirajlı gazetelerde dile getirilmektedir. Elbette bunun son yetmiş yıllık tarihe dayanan sosyal ve idari sebepleri vardır. Bunları birkaç cümleyle şöyle özetlemek mümkündür.
Çağdaş ülkelerin kendi vatandaşlarına verdiği millî tarih, dil ve edebiyat kültürünü, Türkiye’deki eğitim sistemi 1940’lardan beri vermemektedir. Bunun sonucu olarak da kendi tarih ve edebiyatını bilmeyen okumuşlar büyük çoğunluk oluşturmaktadır. Hızlı şehirleşme sonucu olarak da köyden kopan insanlar lümpenleşmekte ve şehirli olamamaktadırlar. Hızlı şehirleşmeden doğan sancıları giderecek hiçbir eğitim ve kültür tedbiri de 1950’den beri alınmış değildir. Meydan cemaatlere, bazı vakıflara, dışarıdan para alan bir takım sivil toplum kuruluşlarına bırakılmıştır.
Sebepler ne olursa olsun Türkiye’deki aydınların da bir normalleşme sürecine girmesi şarttır. Çünkü ülkenin hızla çözülmeye doğru gittiği artık açık olarak görülmektedir. Büyük medya imkânlarından mahrum olan % 90 çoğunluğun bu çözülme karşısında sonuna kadar sessiz kalacağı da düşünülmemelidir. Nitekim ancak % 10’u temsil eden marjinal düşüncelerine aldırmayan bazı yazarlar tarafından da bu durum “Türk sorunu” olarak ifade edilmektedir. Yani özerklik, federasyon vesaire verelim de % 90’lık “Türk sorunu” nu nasıl halledeceğiz, demeye getirmektedirler. Evet, kökeni ne olursa olsun kendisini Türk kabul edenleri razı edemeyeceksiniz. Onlar bu ülkenin bölünmesine veya Türklükten arınmasına asla müsaade etmeyecekler.