Yürek ölçtürmek ve korku...
Korkan çocukları bu korkudan kurtarmak için "yürek ölçen" kadınlara başvurulurdu çocukluk yıllarımda...
Erzurum Aşkale'de ilkokul 2. sınıfa gidiyordum, benim de yüreğimi ölçtürmüştü annem.
Cin, peri, hortlak öyküleri o yıllarda çok anlatılırdı gece sohbetlerinde, ben de korkmuşum bunlardan, uykudan sıçrayarak, bağırarak uyanıyorum, geceleri evin önündeki tuvalete tek başıma gidemiyorum.
Anneme dediler ki komşular: "Bu oğlanın yüreği oynamış, bunun yüreğini ölçtür."
Kim ölçecek? Fethiye Ana...
Fethiye Ana, tam anlamıyla bir Şaman Ana... Otacı, sınıkçı, ebe ve büyücü... Kız kardeşimin ebesi olmuştu, benim de kırılan köprücük kemiğimi yerine koyup karasakız yakısı yapmıştı.
Geldi Fethiye Ana evimize... Bir yazma istedi annemden. Ben korkuyorum, yüreğimi çıkarıp ölçecekler diye... Annemle Fethiye Ana, yazmanın iki ucundan tuttular. Fethiye Ana, Ayete'l-Kürsi, Fatiha, Felak ve Nas surelerini okudu. Okurken bir yandan da o yazmanın benim dirseğim ile parmak ucum arası kadarki kısmı ölçülüp katlandı üç kez. Yazmada katlanmayan bir bölüm kaldı, işte o bölüm benim korkuma eşitmiş. Yazmanın ortasına ve uçlarına üç düğüm attı sonra Şaman Ana, "parpusu budur" diyerek duvara vurmaya başladı o düğümleri. Böylece korkum; taşa, duvara, ağaca, bir hayvana vb. göçürülmeye çalışılıyormuş. Sonra açıldı o düğümler; ilk düğüm başımda, ikincisi belimde, üçüncüsü ayaklarımda. Düğümleri çözülen yazma, belime bağlandı daha sonra.
Peki korkum geçti mi? Hayır... Rahmetli babam, "Hortlak diye bir şey yoktur oğlum, ölülerden korkma, onlardan sana bir zarar gelmez, ben ölsem benim ölümden korkar mısın? Sen diriden kork, diriden zarar gelir. Cin-peri laflarına kulak asma" dedi, telkinle düzeldik.
Ben bu yürek ölçme işini hiç unutmadım, araştırdım, bir Şaman ritüeli olduğunu anladım. İşin içine bazı sureler karıştırarak İslamî bir ambalaja koymak istemişler.
Sonra düşündüm, aslında her insanın yüreği yaşamı boyunca ölçülüyor çeşitli sınavlarda. Benimki de ölçüldü çetin günlerde özellikle. Şimdilerde yollarımızın ayrı düşüp küsülü olduğum bir dostum, ilk şiir kitabım hakkında yazdığı yazıda "Biz onun yüreğini er meydanlarında görmüştük ve upuzun boyundan daha büyüktü. Fakat biz meğer zarfı seyredermiş yıllarca, asıl cevher içinde imiş" diyerek, yüreğimi, o çocukluk yıllarından sonra ikinci kez ölçmüştü.
Korku dedik, yürek dedik... Korkuya dair bazı özdeyişler sunalım, korkunun algılanması ve yenilmesinde yararlı olur.
"İnsan cüret edebilmeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir." Atatürk
"Korkak dileksiz yaşar." Muhammed Hadi (Azerbaycanlı yazar)
"Korku düşünmenin katilidir. Korku, açan çiçeğin üstünden tank paleti geçmesidir. Korku yalanın anasıdır. Korkunun olduğu yerde yaşam olmaz." Osman Şahin
"Korktuğunuz işi yaparak korkuyu öldürün." Kızılderili Sequichie
"Korku en kötü muhbirdir." Meşa Selimoviç
"Cesaret azaldıkça başlar esaret." Talat Sait Halman
"Korkuları büyütmek... En çok bundan korkmalıyız. Bundan kaçmalıyız. Korkuların üstüne gittik mi, korku yaratan nedenin ardında ne var bildik mi, korku diye bir şeyin kalmayacağını göreceğiz, anlayacağız." Oktay Akbal
"Düşman kazanmaktan korkmayın. Düşman, bıçağın bileği taşıdır. Çeliği parlatır, paslanmasını önler." Osman Pamukoğlu.