Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Yunanistan’la normalleşmenin arka planı

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde normalleşme rüzgârları esmektedir. Bu normalleşme gelişmelerine, son NATO Zirvesinden hemen önce Türkiye ve ABD liderlerinin yaptığı görüşmenin ve Zirve’de Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakması karşılığındaki taleplerinin farklı etkileri olmuştur.

Ancak bu etkilerin olumlu olacağı beklenirken, ABD kongresinden ve AB dışişleri bakanlarının Türkiye başlıklı toplantısından ve bazı AB üyelerinin çeşitli organlarının beyanlarından, her zaman önümüze sürülen konuların yeniden gündeme taşınarak, beklentilerimiz için şartlar ileri sürüldüğü görülmüştür.

Açıklamaların ortak noktası, Yunanistan’ın korunması ve kollanması, Türkiye tarafından tehdit edilmemesi ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerginlik yaratmaması, Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelere başlaması, hukuk devleti ve insan hakları konularına hassasiyet göstermesidir.

ABD’deki yansımalar

Kongre üyeleri, Türkiye'ye F-16 konusunda “Türkiye'nin ABD'nin ulusal güvenlik çıkarları veya NATO'nun güvenlik mimarisine risk oluşturan eylemlerde bulunması halinde, projenin geciktirilmesi, gerekirse verilenlerin geri alınması” talebinde bulunmuştur. Yunanistan'la yumuşamanın da kalıcı olması istenmiştir.

Yunanistan’ın Kathimerini gazetesi de, Türk ve Yunan liderlerinin NATO Zirvesi vesilesiyle bir araya geldiklerini, her iki ülkenin dışişleri bakanlarının da bir mutabakat metni üzerinde çalıştıklarını, metinde iki tarafın da “kırmızı çizgilerine” dokunacak konularda gerilimi tırmandırıcı açıklamalar ve ifadeler kullanmamasının vurgulandığını ve anlaşma konusunda dışişleri bakanları seviyesinde uzlaşıldığını aktarmıştır. Bunun sıkıntı yaratabileceği düşünülmektedir.

AB’deki yansımalar

Türkiye başlıklı AB dışişleri bakanları toplantısı sonrasında AB Yüksek Temsilcisi;

- Doğu Akdeniz’de gerginliğin kalıcı şekilde azaltılmasının bölgenin istikrarı ve güvenliğine fayda sağlayacağını, Kıbrıs meselesinin de BM kararlarına göre çözülmesinin Türkiye ile çalışmalarda kilit önem taşıyacağını,

- Konuya Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin de müdahil olması gerektiğini ve Türkiye ile yapıcı ilişkilerin sürdürülmesinde Doğu Akdeniz’deki durumun hayati olduğunu,

- AB’nin Türkiye ile çalışması için, Temel özgürlükler ve değerlerin korunmasında, ortak çıkarların artırılmasında ve mevcut farklılıkların giderilmesinde mutabık kaldıklarını,

- Ankara’nın da taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki temel özgürlük ve değerlerin korunmasının ve AİHM kararlarına uyulmasının esas olacağını açıklamıştır.

Avrupa Birliği’nden yapılan vize açıklamasında da, Türkiye’ye vize serbestisi için yine aynı şekilde, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs işaret edilmiştir.

Almanya Dışişleri Bakanı da, Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan ve insan haklarını gözetmekten oldukça uzak olduğunu, ‘naif’ olmadıklarını ve zor bir dönemden geçiliyor diye Ankara'ya 'hediyeler' verilemeyeceğini, temel konulardaki eksiklikler nedeniyle AB’yle müzakerenin “derin dondurucunun da derininde” olduğunu ifade etmiştir.

Lüksemburg Dışişleri Bakanı da, "İnsan hakları savunucuları zindanlarda yatarken, AB'ye üyelik konusu milim ileriye gidemez" demiştir.

Doğal olarak GKRY Dışişleri Bakanı da AB’yle ilişkilerin ilerlemesini, sözde Kıbrıs sorununun çözülmesine yönelik müzakerelerin başlamasına bağlamıştır.

Açıkçası, AB üyelik desteği samimi değildir. Müzakere ve üyelikte ilerlemenin önünde birçok engel bulunmakta ve ilave konular da talep edilmektedir.

***

- Türkiye’nin, Batı blokunda yer alıp da Rusya’yla iletişim kurabilen tek ülke olmasına güvenip, Rusya’nın tepkisini çeken birkaç hamle yaparak Zirve’nin sempatisini kazanmayı, içinde bulunduğu ekonomik zorluğu Batı’ya yanaşarak üstesinden gelmek için ABD ve AB’yle yakınlaşmayı hedeflediği, İsveç’in üyeliğine de bu düşünceyle yeşil ışık yaktığı söylenebilir.

- Ancak NATO zirvesi ve zirve vesilesiyle yapılan görüşmelerde, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmasının karşılığında fazla bir çıkar elde edemediği anlaşılmıştır. Taleplerinin karşılanması için, daha önce çeşitli mekânlarda ve zamanlarda ileri sürülen şartların, insan hakları ve hukuk alanındaki eksikliklerinin açık bir şekilde yeniden önümüze konduğu görülmüştür.

- Yunanistan’la normalleşme adına hazırlanan mutabakatın, bugüne kadar korumaya çalıştığımız ulusal çıkarlarımıza zarar verebileceği, Doğu Akdeniz ve Ege’deki anlaşmazlıkların dondurulmasının da, bunların kabullenildiği anlamını taşıyabileceği değerlendirilmektedir. Tuzağa düşülmemelidir.

- Kıbrıs konusunun da bir sorun olmadığı sürekli olarak vurgulanmalıdır. İki ayrı egemen devletin uluslararası ortamda kabulü ve KKTC’nin tanınması çağrılarımızın ve girişimlerimizin de yoğunlaştırılması önem arz etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları