Yunanistanla müzakere fayda değil, zarar getirir
Türkiye’yle Yunanistan arasındaki anlaşmazlıkların özü, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalar ve uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve çıkarlarını Yunanistan’ın kabullenememesi, her şeyin kendi çıkarına olması doyumsuzluğuyla hareket etmesi, Türkiye’nin de haklarını korumaya çalışmasıdır.
Ayaklanıp bağımsızlığını kazanmasından başlayarak sürekli Türkiye aleyhinde genişlemeye çalışan Yunanistan, dün neyse bugün de odur. Yarın da öyle olacaktır.
Yunanistan, Türkiye aleyhindeki iftira ve şikâyetlerine, mağduru oynayarak Batı’nın desteğini almaya, NATO karargâhlarında fırsat kollamaya, çıkarları için yalan söylemeye devam etmektedir.
Türk subayları NATO karargâhlarında, Yunanistan'ın sürekli olarak Türkiye aleyhindeki girişimlerini kollayıp, etkisizleştirmekle uğraşma zorunda kalmıştır. Türkiye'nin bölgede anlaşmazlık içine düştüğü ülkelerle ittifaklar oluşturmuştur. Batı'nın şımarık çocuğudur. GKRY’le birlikte hareket eder. Rum-Yunan ikilisinin birbirinden farkı yoktur.
ABD, yakın zamana kadar Türkiye'yi Yunanistan'la dengelemeye çalışırken, son yıllarda, Türkiye'nin bölgede etkin olmasını kendi çıkarına görmediği için Yunanistan'ı güçlendirmektedir.
Yunanistan, arkasındakilere güvenip, uluslararası hukuk ve anlaşmaları dikkate almayarak, doyumsuz ve mesnetsiz bir şekilde Türkiye'yi zora sokma çabalarına devam etmektedir.
Müzakereye giden yol
Bu kadar olumsuz gelişmelere rağmen son NATO zirvesinde liderler, ortamın yumuşadığı düşüncesiyle bir müzakere imkânı olabileceği üzerinde durmuşlardır. Yunanistan’la müzakere için iki ülke dışişleri bakanlarının mutabakata vardığı belirtilmiştir. Süreç başlamıştır. 05 Eylül 2023’te Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye gelmesi beklenmektedir.
Dışişleri bakanlarının hazırladıkları mutabakat metninde, iki tarafın da “kırmızı çizgilerine” dokunacak konularda gerilimi tırmandırıcı açıklamalar ve ifadeler kullanmaması hususunda da uzlaşıldığı belirtilmiştir.
Bugüne kadar Türkiye’yle Yunanistan, çeşitli isimler altında birçok defa müzakere yapmıştır. Müzakereler, Türkiye’nin uluslararası hak ve hukukunu koruyan davranışlarının Yunanistan’ın işine gelmemesi ve anlaşmalara uymadığı için de uyarılması etrafında şekillenmiştir.
Müzakereyle hangi konuyu çözeceksiniz?
-Lozan’a aykırı olarak askerî statüye geçirilen adaların durumunu mu?
-Ege’de kara sularını 12 mile çıkararak Türkiye’yi sahillere hapsetmesini mi?
-Kara suyu 6 milken, ben yaptım oldu mantığıyla, hava sahasını 10 mile çıkarmasını mı?
-Adalar ülkesi olmamasına rağmen bütün adalarının kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesi olduğu iddiasıyla deniz yetki alanlarının buna göre olmasını mı?
-Türkiye’nin hukuka uygun deniz yetki alanlarında yaptığı araştırmaları durdurmasını mı?
-Türkiye’nin 2004’te AB’den müzakere tarih almasını Yunanistan’ın veto etmemesi için işgaline göz yumduğu, Türkiye’ye ait adalardaki işgali kaldırmasını mı?
-Yoksa 1974’te çözülmüş, 1983’de bitmiş olan Kıbrıs konusunu mu?
Kıbrıs konusu sıkıntılı olduğu için Yunanistan’ın bunu son aşamaya bıraktığının söylenmesi, diğer konuların müzakere edileceği anlamına gelmektedir.
Yunan-Rum ikilisi arkasını
BM, ABD ve AB’ye dayamış
BM Barış Gücü’nün, Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında bir köyde “çatışma çıkmasın biz sizi koruruz” diyerek Türkleri savunmasız bırakıp, Rumların Türkleri katletmelerine seyirci kalmaları BM ve Barış Gücü’ne güvenilemeyeceğini göstermiştir.
KKTC’nin Yeşil Hat’ın sadece bir bölümünden geçen insani amaçlı Pile köyü yol çalışmasına BM Barış Gücü’nün, Rum tarafının şikâyetiyle müdahale etmeye kalkması ve BM’den hemen kınama kararı çıkması (Rusya sonradan katıldı), BM ve Barış Gücü’nün taraflı olduğunun yakın örneğidir.
Yol çalışması olayından hemen sonra ABD’nin GKRY’ye olan silah ambargosunu uygulamama kararını 2024 yılı sonuna kadar uzatması ve vatandaşlarına KKTC’ye gitmesini yasaklaması, onun da taraflı hareket ettiğinin bir göstergesidir. AB’den de itirazlar gelmiştir.
***
Rumlarla diyalogda Kıbrıs müzakerelerinden ders almak gerekir. Rumlar, müzakereler kesildiğinde kazandıklarını kâr hanesine yazmış, yeniden başladığında bu noktadan başlamış, salam taktiği uygulamışlardır.
İki ülke arasında yapılan müzakerelerden bugüne kadar Türkiye’nin çıkarına hiçbir sonuç alınamamıştır. Bu nedenle müzakerelerde verimkâr olunmamalı, anlaşmalar ve hukuktan doğan hiç bir hakkımızdan ve davranışımızdan kesinlikle taviz verilmemelidir. Bu bir güvenlik, beka ve prestij meselesidir.
“Bundan bir şey olmaz, başka bir çıkar sağlamamıza yarar” düşüncesiyle küçük de olsa verilecek bir taviz, doyumsuz ve şımarık Yunanistan'ı daha fazlasını alma hevesine sokar.
UYARI: Hiçbir zaman, hiçbir koşulda, BM’nin “Kıbrıs’ı müzakere” tuzağına düşülmemelidir. Vebali yapanın boynunadır. Türk Milleti affetmez.