Yunanistan'da yaşayan Anadolulu hemşehriler

Yunanistan'da yaşayan Anadolulu hemşehriler

Doç. Dr. Nilüfer Erdem, "Sorularla Karamanlılar" adlı çalışmasının, yüz yıl öncesine kadar Orta Anadolu'da yaşamış Türk dilli Ortodoks Hıristiyanlar olan Karamanlıları topluma daha iyi anlatmak isteğinden doğduğunu söylüyor.

Kitabı; sadece dillerini değil, geleneklerini de mübadele ile gönderildikleri Yunanistan''da uzun süre yaşatan ve hâlen yaşatmaya çalışan Karamanlıların, Anadolulu Ortodoks Türklerin anlaşılmasına katkıda bulunması ümidiyle kaleme aldığını belirten Doç. Dr. Nilüfer Erdem, çalışması hakkında şu bilgileri veriyor:

Daha önce Karamanlılarla ilgili kaleme alınmış çalışmalar olmakla birlikte "Sorularla Karamanlılar"ın bunlardan farkı, sorularımıza bizzat onların üretmiş oldukları Karamanlıca, yani Yunan harfleriyle Türkçe eserlerde yanıtlar aranmış olmasıdır. Böylece dupduru Türkçeleriyle karşımıza çıkan pek çok Karamanlıca eser gözden geçirilmiş, Karamanlılarla ilgili sorduğumuz sorulara, onların kökenlerinden başlayarak dinleri, gelenekleri, eğitimleri, cemaatlerinin karakteri, basın yayın hayatları gibi pek çok alanı kapsayacak cevaplar bu eserlerden çıkarılmıştır. Bu çerçevede Millî Mücadele döneminde hangi gelişmelerden etkilendikleri, Türk Ortodoks Patrikhanesi''nin kuruluş süreci ve mübadeleden nasıl etkilendikleri de ele alınmıştır. Batı Trakyalı Türkler mübadelenin gerçekleştiği ilk yıllarda evlerinin bazı odalarını mübadillere vermek zorunda kalmışlardır.

Bölge Türkleri Yunanca, yani Rumca bilmediklerinden dolayı evlerine Türk dilli Karamanlı mübadillerden yerleştirilenler kendilerini şanslı addetmişlerdir. Zira evlerini paylaştıkları, gelenekleri pek de farklı olmayan, aynı dili konuştukları yeni komşularıyla iletişim kurabilmişlerdir. Bizim büyüklerimizin evlerine de bir

Karamanlı aile yerleştirilmiştir. İki ailenin ilişkisi sonraki yıllarda da devam etmiştir. Öyle ki bayramlarımızda bizimkiler baklavadan onlara pay ayırırken, onlar da Noel ve Paskalya yortularında yaptıkları çöreklerden bizimkilere göndermişlerdir. Anadolu''da yaşadıkları dönemde bölge Müslüman ve Hıristiyanlarının

düğün ve bayramlarında birbirlerine karşılıklı olarak ikramlarda bulundukları gibi. Biz bu gibi anekdotları dinleyerek büyümüştük ve çocukluğumuzdan siyahlar giyinmiş ve siyah eşarplar örtünmüş Türkçe konuşan Ortodoks nineleri hatırlamaktaydık. Kaldı ki Karamanlılar üzerine yapılmış olan araştırmaları da okumuştuk.

Buradan hareketle öğretim üyesi olduğumuz İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde "Karamanlıca Metinler" isimli bir ders açtık. Dersi açmamız, Karamanlıları daha da yakından tanımamız açısından fırsat yaratmıştır. Zira dönemin şartlarını, Osmanlı ve Yunan devletleriyle toplumlarındaki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak Karamanlıca metinleri tahlil ederken, zaman içinde bizde Karamanlılar ve Karamanlıca metinler üzerinde bir birikim oluşmuştur. Kitabımız, bu birikimi paylaşma arzusunun neticesinde ortaya çıkmıştır. Biz, Karamanlıları soru cevaplarla anlatmaya çalıştık. Bunu yaparken Karamanlıların üretmiş oldukları metinlerde, kendileriyle ilgili sorduğumuz sorulara verdikleri cevapları da yansıtma gayreti içinde olduk. Bir diğer gayretimiz ise Karamanlıca metinlerdeki zenginliği ortaya koymak noktasındaydı. Kitabımızın Karamanlıları, bir diğer ifadeyle Anadolulu Ortodoks Türkleri anlamaya çalışanlara küçük de olsa katkı sunmasını dileriz.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

Almanya bildiğimiz gibi değil mi?

İstanbul Alman Lisesi, Tübingen Üniversitesi yollarından geçip, Almanya yıllarında yayıncılık yapıp, ilk Almanca dilindeki çocuk gazetesini yayınlayan Turgay Yağan

"Tencere Dibin Kara / Almanya''yı Takdimimdir" kitabıyla inişli çıkışlı Almanlar ve Almanya yıllarını irdeliyor. Tarihsel Türk-Alman dostluğu ve ilişkileri konusundaki ezberleri bozma iddiasındaki Turgay Yağan şu değerlendirmede bulunuyor:

"Almanlarla, Alman Lisesine, on buçuk yaşında girdiğimden bu yana hep sorunlarım olmuş olabilir, ama bu kişisel bir öç alma kitabı da değil, belki hesaplaşma. Benim adıma değil, belki Almanlar için de, Almanlara karşı da. Kendini dünyanın en tepesinde gören, yüzyıllarca, dünyaya getirdikleri kötülüklerden vazgeçmeyen, kendi açıklarına, ayıplarına ve nereye doğru yol aldıklarına bakmadan tüm dünyaya kendi yaşam tarzlarını empoze etmeye çalışan, bunun dışında bir tarzı kabullenmeyen, kendini beğenmiş, kibirli bir milleti takdimimdir. Ve en kötüsü, bu çarpık "sistem" içinde hep daha kötüye gidip, kanser hücreleri gibi diğer toplumlara bulaşıyor. İşte bunları anlatmak istedim."

Kitaptaki konu başlıklarından bazıları şöyle: *Almanya gerçekten hasbelkader mi zengin oldu? *"Made in Germany" hâlâ geçerli mi? *Gerçekten özgür mü insanlar?*Basına güvenilir mi? *Dünyanın en büyük seri katili nerededir? *Almanya hukukuna güvenilir mi? *Alman ordusuna güvenilir mi? *Kiliselerde tecavüz olayları ne ölçüde? *Her yıl kaç kadın cinayete kurban oluyor? *Futboldaki rezaletler hangi boyutta? *Otoyollar açık ve ulaşım rahat mı? *2017/18 de grip salgınında kaç kişi hayatını kaybetti? *Her yıl hastane mikrobundan her sene kaç kişi ölüyor? *Kaç işsiz var ülkede? *Kaç insan fakirlik sınırında? *Almanya''da kaç evsiz var?

TT Yayıncılık Tel:(0535) 083 85 55

***

HAFTANIN KİTABI:

Türk kadınının aydınlık yolu

Av. Ahmet Vural''ın; mutlu insanların yaşadığı demokrat, laik, çağdaş bir Türkiye''nin mimarı olacaklarına inandığı "kendi olabilen" tüm özgür Türk kadınlarına ithaf ettiği yeni kitabı "Diren bitsin Bu Karanlıklar" okurla buluştu.

"Orta Asya''dan Bugüne Türk Kadını" ekseninde 10 bölümden oluşan kitapta kadının yeri ve kadına yönelik şiddetin temelleri de sosyolojik açıdan ele alınıyor.

Kitapta, Orta Asya''da Türk kadını, Türklerin Müslüman olmaları, Arap kadını, Türklerin Müslüman oluşundan sonra Türk kadını, Kadına şiddet ve kadın cinayetleri, Kadının başörtüsü ve Cumhuriyet dönemi kadınları gibi konu başlıkları etraflıca işleniyor. Cumhuriyet''in, cinsiyete dayalı bu toplumsal anlayışı yıkarak kadının "insani yönünü" öne çıkardığına işaret eden Av. Ahmet Vural, "Böylece kadınlarımız, Orta Asya''dan beri genlerinde uyuyan (kadın, hanım, eş, hatun…) kimliğine geri dönmüş, toplum içinde ve evinde özgür bir kişilik olmanın aydınlık yolunu bulmuştur.

bundan sonra önüne çıkan tüm engelleri aşarak bu Aydınlık  yolda güven ve umutla ilerleyecektir" diyor.

A. Vural Kitapları Tel:(0533) 234 30 24

***

Üçüncü kader en zor olanı mı?

 

Doğmak, yaşamak ve ölmenin insan ömrünü saran kaderin adı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Levent Seçer "Çarklar Arasında" adlı yeni kitabında, "Umutların, hayatın en güzel heyecanlarının tıkanıp kalması, tükenen zamanın içinde güzel bir mutluluk yaşayamadan sıkışıp kaldıkları çaresizliğin arasında belki de hayata veda etmeleri.

İnsan ömrünün tükendiği bir kaderi yaşamak, çaresiz kalanların alın yazısı ve bunun bir de çarklar arasına sıkışıp kalması da tüm umutların tamamıyla tükenmesi değil mi?" sorusuna cevap arıyor.

 

 

 

 

İzan Yayınları Tel:(0535) 773 78 79

***

KÜTÜPHANEMDEN

Bir milletin vatan için diriliş seferberliği

Kurtuluş Savaşımızın ne güç şartlar altında kazanıldığını anlatan pek çok şey işitmiş veya okumuş olabiliriz. Ancak Zeynel Kozanoğlu''nun, "Vatan Hürriyet Ekmek" adlı eserini okumadan bütün bu bildiklerimiz eksik kalır. İzmir Ziraat Odası''nın 1975 yılında bastırdığı kitapta yer verilen birinci Büyük Millet Meclisi tutanaklarından yapılmış  seçmeler, vaziyeti tam çıplaklığı ile ortaya koymaya yetiyor. Yazarı, kitabı hakkında bilgi verirken eserin muhtevası hakkında şunları söylüyor:

"Birinci Büyük Millet Meclisi''nin yokluk ve yoksulluk içinde, binbir güçlüğe göğüs gererek çalıştığını biliyoruz. O Meclis öyle bir eserdir ki, onu var edenler bile ondan ilham, heyecan ve kuvvet alarak başarıya ulaşmışlardır. O başarılı insanlar, Türklük için Türk''ün vatanı, hürriyeti ve ekmeği için nasıl birçırpınış içindeydiler; bu kitapta bu gerçeği yansıtmaya çalıştık. Umarız faydadan uzak değildir."

İzmir Ziraat Odası Başkanı Reşit Kurşun''da kitabın önsözünde duygularını şu sözlerle ifade ediyor:

"Bu kitabı yayınlamakla bir başka görevi daha yerine getirdiğimiz inancındayız. Türk çiftçisini, Türk köylüsünü daha iyi yarınlara kavuşturma yolunda çaba gösteren Birinci Büyük Millet Meclisi''nin bugün tamamına yakını rahmeti rahmana kavuşmuş üyelerine gecikmiş şükran borcumuzu ödemek. Bu ödenemeyecek büyüklükteki borcu hiç defilse biraz hafiflettiğimizi sanıyoruz"

                                                                       (Ahmet Yabuloğlu)