Yunan zeytiniyle oruç açarsınız artık!
Lafa bakın hele:
"Tarkan'ın zeytinlikleri mi varmış, ne yapacakmış zeytinlikleri? Tarkan'ın şarkılarını seviyoruz, şarkılarını söylesin!"
***
Biz de Orhan Gencebay'ın şarkılarını seviyorduk, Kadir İnanır'ın, Hülya Koçyiğit'in filmlerini seviyorduk; ne işleri vardı "açılım" diye maskelenen ve bugün "ihanet", hadi onu demeye dil varmıyorsa bile ağır bir gaflet olduğu anlaşılan "açılım" projesinde?
Madem sanatçının toplumsal sorunlarla işi yok, olmamalı, neden, ne zaman bir fenalığı maskelemeye ihtiyaç duysanız komedyeninden tavernacısına, "pop star"ından "diva"sına, ilk iş "sanatçı" görünümlü magazin figürlerini toplamak geliyor aklınıza? Niye onların ağzından duyuruyorsunuz en garabet politikaları halka?
İşinize gelince mitinglerde bile konuşturursunuz saatlerce, ama, "işi ne, şarkısını söylesin" işinize gelmeyince...
***
Madem kafa bu...
Madem birinin, bir meselenin takipçisi olması için illa da "şahsi bir illiyet bağı" olması gerekiyor ortada...
Sormak lazım o zaman:
Sanayi, Ticaret, Enerji, Bilim ve Teknoloji Komisyonunun, "zeytinlik kıyımına evet" diyen üyelerinin, zeytinliklere baktıkça ağzı sulanan madenci, turizmci, inşaatçı, sanayici eşleri, dostları, akrabaları, ahbapları mı varmış? Neymiş daha önce 6 kere reddedilen girişimi yeniden TBMM gündemine getirmek; zeytinlikleri katliama açmak konusundaki bu azimleri?
***
Bir de her zamanki gibi aklımızla alay ederek yürütmüyorlar mı süreci; çıldırmamak işten değil.
Neymiş efendim "sanayiyi geliştirmek-üretimi artırmak"mış bütün niyetleri? Hangi sanayiymiş o Ege kıyılarını gasp etmeden geliştirilemeyen acaba?
Hadi kurdun; hammadden olmadan neyi işleyeceksin o tezgâhlarda?
Şekeri bitirdin, pamuğu bitirdin, tütünü bitirdin, çayı bitiriyorsun, kirazı, üzümü bitirdin, bir zeytin kalmıştı dünyaya pazarlayabildiğin, şimdi ona da göz diktin; hangi endüstriyel ham maddeyi üretiyorsun da, neyi işleyeceksin?
Hayvana yedirdiğin samanı bile ithal ediyorsun; bu ibretlik halden de ders almayıp zeytinliklerle birlikte meraları da bitirmeye yelteniyorsun!
Ete, süte, peynire, yoğurda da El-Fatiha yani bundan sonra?
***
Yeryüzünde yaşayan herkesi aynı anda ilgilendiren en büyük tehlikelerden biri açlık-kıtlık tehdidi ki o da kapıda!
"Yarın"ın en "stratejik ürün"ü "gıda"; dünyanın bütün "stratejik düşünebilen" devletleri, kıtalar, okyanuslar ötesindeki verimli tarım arazilerini sahiplenebilmenin yarışındayken, bizimkiler kökünü kurutmanın peşinde!
"Benden sonrası tufan" diyor olsalar; çocuklarını, torunlarını da mı düşünmüyorlar? Madenlerden çıkardıkları taşla mı besleyecekler?
Böylesi bir gözü dönmüşlüğün akılla, mantıkla izahı yok; zeytinliklerin haritasıyla, seçim geceleri hezimet yaşadıkları illerin haritası arasındaki paralellikten yola çıkarak "intikam gözlerini kör etmiş" diyesi geliyor insanın...
Efendim?
"Yok artık" mı?
Ne "yok"lar "var" oldu unuttunuz galiba?
***
Son söz milletvekillerine:
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, iktidar partisinin il başkanı gibi görev yapan valilerin ve onların emrindeki bürokratların iki dudağı arasına ipoteklenen "kamu yararı" şartının hiçbir hükmü yok...
Siz bu yasayı geçirdiğiniz anda başlayacaklar talana...
Yunan zeytiniyle oruç açarsınız önümüzdeki Ramazan'da da!
***
"Siyasi mevta" olmadan önceki son duaları buysa...
--------
Murat Yetkin, iki partiden de bu yönde resmi bir doğrulama olmasa da 2019 seçimleri için AKP-MHP ittifakının "konuşulduğunu" iddia etti.
Geçmişte seçmenin arzuladığı ittifak ihtimallerini dahi net bir şekilde reddeden MHP, 16 Nisan günü "seçmene rağmen" olduğu tescillenen bir ittifaka neden "evet" desin?
"Baraj kaygısı" mı?
Sırf "baraj kaygısı olmadığını ispatlamak için" tek başına girer MHP seçime!
Kaldı ki, sadece "Başkan"ın seçimi için yüzde 50+1 oya ihtiyaç var... Ne iktidar partisi olmak, ne de TBMM'de ortak hareket etmek/koalisyon için "seçim ittifakı" gibi bir mecburiyet yok sistemde.
Kaldı ki MHP Genel Başkanı'nın "yama partisi değiliz" açıklaması da hâlâ taze!
Bu söylentinin kaynağı, liderlerin dışında, 7 Haziran'dan bu yana mesailerinin büyük bölümünü "bakanlık" hayali kurarak geçiren, hatta bu uğurda rakip gördükleri "dava arkadaşları"nı itibarsızlaştırmakta beis görmeyen birkaç siyaset sefilinin ulu orta ettikleri "son dua"larından başka bir şey değil bence!