Yüksek öğretimin geleceği...

Yüksek öğretimin geleceği...

Prof. Dr. Atıf URAL

21. yüzyıl eğitime, özellikle Yüksek Eğitim ve Öğretime en büyük etkiyi "Teknoloji" yapmıştır. Yaratıcı bilginin uygulamaya çok boyutlu ve çok zamanlı geçmesi bilimin ufuklarını açmış, boyutlarını genişletmiştir. Yaratıcı Bilgi Teknolojisi alanında uluslararası yarış büyük hız kazanmıştır. Ülkeler, üniversiteler, uluslararası değeri yüksek bilim adamlarına sahip olmak, sahip olduklarını yüceltmek için "özel plan ve programlamalar" üretmektedirler.

Bilimsel teknolojik yapı, bilgisayarlarıyla, internetiyle, 3, 4, 5'inci nesil programlama çalışmalarıyla yepyeni eğitim modelleri geliştirecektir.

Zamanla okul öncesi eğitim ve orta öğretimden sonraki öğretim süreçlerinde uzaktan eğitim öncelik kazanacaktır. On-line eğitim modeliyle tüm öğretim-eğitim programları internet üzerinden gerçekleşmektedir. Bu tip uygulama yapan öğretim kurumları özellikle teknolojik ve bilimsel verilere, olanaklara sahip ülkelerde bulunmaktadır.

Eğitim modelini bir an önce geleceğe göre planlamayan, programlamayan ülkeler gerilerde kalacaklardır.

***

Bugün ülkemizde yaklaşık 180 yüksek öğretim kurumu, 5,5 milyon öğrenci bulunmaktadır.

Öğretim elemanı sayımız (Prof. Doç. Yrd. Doç, Araştırma Görevlisi, Öğretim Görevlisi, Okutman, Uzman) ise yaklaşık 142.000'dir.

Gelecekte 2020'lerde, 2030'larda bu sayılar muhakkak daha da artacaktır. Teknoloji, bilim yarışında işler daha da zorlaşacaktır.

Üstelik ülkemizde özellikle orta eğitimde büyük bir kargaşa yaşanmaktadır. Ülkenin geleceğinin teknolojik üstünlükle olacağının bilincinde olmayan sorumlular, teknik liseler yerine neredeyse her mahallede bir İmam Hatip Lisesi açmaktadırlar. Bu model yanlıştır. Çağdaş bir ülkeye kul değil, çağdaş vatandaş yetiştiren okullar gereklidir.

Önümüzdeki her yıl teknolojinin daha da önemli olacağı konusu tartışılmaz bir gerçektir. Uluslararası büyük bilimsel yarışa hangi bilinçli, donanımlı bireylerle gireceğiz.

Ülkemizde gelecek için en öncelikle çözülmesi gereken sorun, hiç zaman kaybetmeden eğitim/öğretimin bir an önce bilimsel olarak ele alınmasıdır. Ne kadar gecikirsek o kadar geri kalırız.

Artık geleneksel üniversite eğitim ve öğretimin yerine çeşitli anabilim dallarında uzmanlaşan, kadrolaşan üniversiteler gelecektir. Bu bizim için şimdilik bir hayal olsa da geleceği görmeli ve ona göre çalışmalıyız.

Bu arada geleceğin meslekleri de büyük oranda değişmektedir. Gelişen süper teknoloji yepyeni meslekler ve elemanlar gerektirmektedir. Dünya büyük bir hızla, yepyeni teknolojilerin peşinde, onlara yenilerini eklemeye çalışırken çağdaş ülkeler bunun alt yapısını oluşturan ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrencileri de bu yarışa hazırlamaktadırlar.

***

PİSA verilerine göre (uluslararası eğitim modelinin yapısı) öğrencilerimiz özellikle temel bilimler olan matematik, fizik, kimya sınavlarında çok düşük puanlar almaktadırlar. Bugün bir Finlandiya bile Türkiye'nin çok üstündedir. Alt yapısı sağlam olmayan, sistemi ezbere dayanan, test modelini tercih eden, akla, mantığa bilgiye pek fazla değer vermeyen modelimiz, bu uluslararası büyük teknolojik yarışta, en büyük engelimizdir. Okullarımızda eğitim kaynağı sorunu var. Sınıflarımız çok kalabalık, öğrencilerimiz iyi beslenmiyor, ayrıca öğretmen seçiminde politik etkenler büyük rol oynuyor. Özetle, temeli sağlam olmayan bir 'Eğitim Modeli'nin üstüne sağlam bir bilimsel, teknolojik yapı oturtamıyoruz.

Bütün bu sorunları çözebilecek, bilimsel kadroların var olmasına rağmen, yetkililer etkisiz, etkililer yetkisizdir. Bu yapı ülkenin geleceğinin başarılı olmasını engellemektedir.

Bilimsel yarışta her geçen gün gerilersek, ileride oturur, ancak kendi kendimizle boğuşur, bu işi dualarla çözümlemeye çalışırız.